Paylaş
ANAP'ın modernitesi işte buraya kadar.
Amerika'dan, seçim kampanyası için uzman getirtmişler.
Amerikalı bakmış, Türkiye'nin milli gelirine, demokrasi performansına, ölçmüş, biçmiş; ‘Bunlar bizden yirmi otuz yıl geri, kampanyada sessiz çoğunluk iyi gider’ demiş.
Amerikalı uzman gitsin Amerika'da ya da Avrupa'da ‘sessiz çoğunluk’ diye kampanya yapsın bakalım!
Bugün, modern demokrasilerin en temel özelliği, sivil toplum örgütlerinin fokurdamasıyla çoksesli olmaları. Siyasetin, sessiz çoğunluğa değil (çünkü çoğunluk artık sessiz değil) çok sesliliğe, konuşan topluma, yeni ve çeşitli taleplere yönelmesi.
Siyasi başarı da çoksesliliği duyma ve yönetebilme becerisine göre ölçülüyor. (Avrupa'da, merkez sağın önemli bir zaafı, sessiz çoğunluğun profil değiştirdiğini anlayamaması oldu.)
Amerikalı uzman bunu bilir ama Türkiye'ye layik görmez. Ve de Batı'nın siyaset hurdalığından topladığı kavramları getirir ve kazıklar.
Kimse de soru sormaz.
Plastik ANAP modernitesinin zaten böyle ince işlerle uğraşması da beklenemez.
Doğrudur, ANAP'ın kapsama alanına girecek olan bir sessizlik var Türkiye'de.
Akşam çetelerle konuşup ertesi gün en uygun çeteye banka satanları bağrına basan. Ekonomik başarıyı, talancılık ve teşviklerde gören ve de bunu savunan. Yolsuzluktan düşürülmüş bir hükümetin hâlâ başarılarını anlatan.
Yolsuzluk yapanı düşürdüğü için muhalafete kızan.
Devlet malını eşe dosta kıyak çekenlere dürüst devlet adamı payesi veren.
‘Kriz bize gelmez’ dedikten sonra ülkeyi krize sokan ekonomiden sorumlu bakanı, dünyanın iktisat dehası olarak sunan vs..
Amerikalı uzmanın aklına fikrine gerek yoktu.
Bu ‘bilge ve vatansever sessizler’ nasıl olsa gidip ANAP'ı bulurlardı. Mesut Yılmaz da konuşmalarındaki o uzun ‘sessizlik anlarında’ kendilerine istediği mesajı verirdi. Yani, ‘Bizim bugüne kadar yaptıklarımız bundan sonra yapacaklarımızın da teminatıdır’ gibilerinden. Ve de önemli bir ayrıntıyı ekleyerek ‘Ey benim sessiz çoğunluğum seni temin ederim ki bundan sonra çeteye banka satarken yakalanmayacağız’!
* * *
ANAP'a danışmanlık yapan Amerikalı pazarlama şirketi farkında mı acaba?
Hafif saf sandıkları o sessiz çoğunluk, Susurluk'un ardından tencereyi, tavayı aldığı gibi sesli çoğunluk oluverdi.
Ve de duymasını bilenler için epey uyarıda bulundu.
Kimlerdi onlar?
Susurluk'u ülkenin kaderiymiş gibi görmeyenler ve dolayısıyla çeteye banka satışını içlerine sindirmeyenler, 1983'den beri hemen hemen her hükümette bulunan ANAP politikalarının yarattığı gelir dağılımı bozukluğunu hazmetmeyenler, ucube bir liberal ekonomi modelini yutmayanlar, Türkiye'nin demokratikleşme hamlelerine sürekli set çekenlerin modernleşme söylemini ciddiye almayanlar. Hem laiklik hem de din sömürüsü yapanlara dur diyenler.
Ve daha onlarca örmek.
* * *
Bu arada ‘sessiz çoğunluk’a gelince.
ANAP'ın daha yeni keşfettiği sessiz çoğunluk, Fransızca ‘la grande silencieuse’, ‘büyük sessiz’ kavramından türetilmiştir.
Askerlerin oy verme hakkı olmadığı dönemde, Fransız ordusuna ‘büyük sessiz’ denirdi.
Bu kavram, Dreyfus davasına kadar uzanan çetin bir demokrasi mücadelesini içeren döneme aittir. Daha sonra batılı siyaset odakları, ‘büyük sessizden’, ‘sessiz çoğunluğu’ türetip merkez sağ ve merkez sola oy veren bir orta sınıfı tanımlamak istemişlerdir.
ANAP'ın Amerikalı danışmanı da galiba şaşırdı ‘küçük sessiz’ yerine ‘sessiz çoğunluk’ deyiverdi.
Paylaş