Avrupa'nın ağır yenilgisi

Zeynep ATİKKAN
Haberin Devamı

Lüksemburg ayırımcılık belgesinin sağladığı cüret ortamı ‘koşmu ve müttefik’ statüsündeki bir ülkenin terör himayeciliği yapmasına kadar vardı.

İş, bununla da kalmadı Türkiye ile Yunanistan'ı son derece ciddi bir gerilimin eşiğine kadar getirdi.

Kimdir bunun sorumlusu?

Lüksemburg'da bir dizi gerekçeyi önümüze sürüp Türkiye'yi, yeniden çizilen Avrupa çerçevesinden uzak tutmak isteyen takıntılı ve problemli bir zihniyet.

Lüksemburg sonrasında, bu konuyla ilgili pekçok konferans, panel ve toplantıyı izledim. Birçoğunda konuşmacıydım.

Edindiğim izlenim, açıkça ‘Türkiye’yi dışladık, sınırları kapattık' diyemeyenlerin hahtalca kıvırtmalarıydı.

İnandırıcılıkları yoktu.

Konuşmalarda coğulculuğa ve çoksesliliğe tutku ve inançla sarılan hiçbir iz bulunmuyordu.

Lüksemburg'dan sonraki süreç, ‘Size perspektif verildi’ deyip Türkiye'yi AB çevresinde oluşacak bir ikinci halkaya oturtma çabalarıyla geçti.

Bunun kulisi yapıldı.

Altyapısı hazırlandı.

İkinci halka formülünün mucitleri, ‘Türkiye ile özel ve yakın ilişkiler kuracağız’ çokbilmişliğiyle süslediler tezlerini.

Bu çözümün, bugünkü pekçok Avrupa hükümetinin dışişleri bakanlarının danışmanları tarafından paylaşıldığını biliyorum.

Ancak bugün gelinen noktada Türkiye-Avrupa ilişkilerinin artık, ‘Aslında adaylığınız kabul edildi ama insan hakları sorununu çözün, komşularınızla iyi geçinin’ oyalamasıyla sürdürülmesi mümkün değil.

Çünkü Türkiye'yi ikinci halkaya layik gören ve de kendi Avrupa çizimini kültürel takıntılara göre yapan zihniyet çok kısa sürede ilk yenilgisini aldı.

Bu yenilgilerin, Türkiye dışındaki sorunlarda da tekrarlanması artık kaçınılmaz.

Çünkü ayırımcılık virüsünün girdiği bir dokunun ‘büyük açılımlara, büyük temalara ve kalıcı beraberliklere’ yelken açması mümkün değildir. Bugünün global dünyasında ayırımcılık sadece kafa yarar, göz çıkartır. Huzur bozar.

Hiçbir ortak dış politikası olmayan Avrupa, Türkiye'ye karşı bir dış politika dizayn etmeye kalkıştı. Ve de oturduğu yerden ‘Komşunla iyi geçin’ fetvaları verirken iki komşuyu ciddi bir gerilimin eşiğine getirdi.

Ve de bugün, terör sözcüğünü kullanmakta zorlanıyor.

Yunanistan'ı açıkça kınayamıyor. Kendi hatasını kabullenemiyor.

21. yüzyılın Avrupası'nın ruh hali bu.

Avrupalılar'ın oturup Lüksemburg ayırımcılık belgesini bir kez daha okumalarında sayısız yarar var. Böyle bir utanç belgesini gelecek nesillere nasıl miras bırakacaklar?.

Zaman hızlandı. Yapılan tarihi bir hatanın sonuçları hemen ortaya çıkıyor.

Lüksemburg ayırımcılık belgesi Avrupa'nın ayağına dolaştı.

Türkiye'nin başarısı ise kin ve düşmanlığa hiçbir biçimde itibar etmemesinden kaynaklandı.

Yani Avrupa'nın terk ettiği değerler, bu topraklarda hiçbir zaman hükmünü yitirmedi.

Global dünyanın ligini sadece ekonomik güç değil, sahiplenilen değerler de belirliyor.

Avrupa'nın bugün yapması gereken, Türkiye'nin kapısını çalıp ‘12. aday olun’ diye ısrar etmek olmalı.

Ufukta başka bir çözüm de görünmüyor.



Yazarın Tüm Yazıları