Sigara yasaklarıyla ilgili yasanın ilk bölümü yakında yürürlüğe girecek ve iş yerlerinde artık sigara içilmeyecek.
Hürriyet yönetimi bir karar alarak binada sigara içme yasağını, yasanın yürürlüğe girmesini beklemeden bu hafta başında başlattı. Hürriyet binası artık cennet gibi. Koridorlardan sigara dumanından zehirlenerek geçmek zorunda kalmıyoruz.
Sigara yasağını, sigara içme özgürlüklerini kısıtladığı iddiasıyla eleştirenler var. Bunlar çıkartılan yasaya yasakçı diyorlar. Yasa sigara yasakları getiren yasa olarak anılıyor.
Aslında tam tersi, tamamen özgürlükçü bir yasa bu. İnsanlara sigarasız ortamlarda yaşama ve çalışma özgürlüğü getiriyor. İnsanları, sigara içenlerin sorumsuzca savurduğu zehirli dumandan koruyor.
Dumansız çalışma ortamı özgürlüğü yasasını uygulamanın en zor olduğu yerler özel odalar. Sigara içmenin yasak olduğu iş yerlerinde, yasak genellikle bu odalarda deliniyor. Oda sahibi olma ayrıcalığına sahip çalışanlar, bu ayrıcalıklarını kötüye kullanmaktan çekinmiyorlar.
Bu aslında bize has bir şark zihniyeti. Batılı, medeni ülkelerde bugüne kadar çok sayıda yönetici odası ziyaret ettim. Ve tek bir kez bile sigara kokan yönetici odasına rastlamadım.
Türkiye’de ise tam tersi. THY’nin pilot kabinleri de iyi bir örnek aslında. Medeni ülkelerin havayollarında, yolcular gibi pilotlar da sigara içemez. THY pilotları ise kendilerini yolculardan ayrıcalıklı görür, kapalı kapıların ardında olmanın verdiği rahatlıkla sigaralarını tüttürerek yardımcı pilotlarını, yolcuları zehirlemekten en ufak bir utanç duymazlar.
O odalara misafir gelmiyor mu
Aynı duruma havalimanlarımızda da tanık olabilirsiniz. Bilet satış ofislerinin arkasındaki havayolu ofisleri keşhane gibidir. Polislerin, gümrük memurlarının odaları yine aynı. Hatta kimi görevliler, bir bankonun gerisinde olmayı bile kendilerine başkalarını zehirleme hakkı veren bir ayrıcalık olarak görürler. Döviz bürolarında, dükkanlarda tezgahın arkasını babalarının malı gibi görüp dumanını yüzünüze üfleye üfleye sigara içerek üstünlük taslamaya kalkan zavallılara bol bol rastlayabilirsiniz.
İş yerlerindeki özel odalarının işle ilgili başka amaçlarla sağladığı mahremiyeti, sigara içme ayrıcalığı için kullananlar da çoktur. Hatta sigara tiryakisi olup da, özel odasında sigara içmeyenler yok denecek kadar azınlıktadır.
Böylelerine Ertuğrul Özkök’ün "Köşeler babamızın malı mı?" diye sorduğu gibi sormak isterim, "Odalar babamızın malı mı?"
O odaları sadece biz mi kullanıyoruz? Gün içinde çalışanlarımız girmiyor mu? Ziyaretçilerimiz olmuyor mu? Odalarımızda ağırladığımız misafirlerimizi zehirlemememiz için illa tepemize yangın alarmı mı takılmalı?
Sigara yasağı hayat kurtarıyor notu: Yapılan son araştırmalar restoran, bar ve kafelerde sigara içmeyi yasaklayan ülkelerden Fransa’da kalp krizi vakalarının yüzde 15, İtalya’da akut koroner hastalıklarının yüzde 11,2 düştüğünü gösterdi. Avrupa Kardiyoloji Derneği, katı sigara yasaklarının tüm Avrupa’da uygulanması için hükümetlere çağrıda bulundu.
Türban artık tereddütsüz siyasi simge
Var mısın Yok musun yarışma programında kumar oynatıldığını ispatlayan yazıma bir okurum katkıda bulunmak istemiş.
"Konunun bir başka boyutu daha var" diyor. Geçenlerde bu programa denk geldiğinde bir şey dikkatini çekmiş. Kamera, endişeli bir halde seçtiği kutunun açılmasını bekleyen kızın stüdyoda konuk olan akrabalarına dönmüş. Hepsi de türbanlıymış. Diyelim ki türban dinin bir gereği olsun diyen okurum soruyor, "Karşılıksız olarak kazanılan bir para haram değil midir?"
Sorun da burada zaten sevgili okurum. AKP yürüttüğü türban politikasıyla Türkiye’yi inançlı ve inançsız diye ikiye böldü. Toplumun önemli bir kesimi türbanlıları inançlı, türbansızları inançsız diye dayanaksız bir ölçüyle etiketlemeye başladı. Türban bugüne kadar siyasi bir simge değildiyse bile artık kuşkuya yer bırakmayacak bir şekilde siyasi simge yapıldı.
RTÜK’ü sorgulamamın nedeni de bu. AKP’li bakanların arkalarından "sıkıysa sözümüzden çıksın" diye konuştukları atanmış kurum başkanlarından biri olan RTÜK Başkanı Zahid Akman’ın içki içiliyor diye dizileri cezalandırıp, ekrandan kumar oynatılması karşısında sessiz kalmasının nedenlerini sorgulamak gerek.
Türban takmamak ve içki içmek çok belirgin etiketler. Kumar ise öyle değil. Gözden ırak yapılan bir eylem olduğu için kim kumar oynar, kim oynamaz kolay kolay kimse bilemez. Bu nedenle de insanları ikiye bölmek için türban ve içki kadar fonksiyonel bir simge değil.
RTÜK’ün içki içilen dizileri cezalandırmaya kalkışması, toplumu bölmek için türbandan sonra sırada içkinin olduğunun bir habercisi olmasın?