Şimdiki genelkurmay başkanları pazarlamacı

Türk savunma sanayinin can damarı Makine ve Kimya Endüstrisi Kurumu’nu (MKEK) son 3 yıldır Elazığ Har Köyü doğumlu bir ‘Gakkoş’ paşa yönetiyor.

O, ilkokul 3’ten terk küçük bir memurun tümgeneralliğe yükselen oğlu Mehmet Başpınar. O, İstanbul’u 1962’de Kara Harp Okulu’ndan subay çıktıktan sonra gören Mehmet Başpınar. Nice kıta hizmetleri, karargáh komutanlıkları, başkanlıklar ve Güney Kore Askeri Ataşeliği...

Başpınar Paşa’nın Ankara Tandoğan’daki mütevazı makamında gördük ki, o hálá yaman bir asker. Kaşları çatık, gözleri çakmak çakmak, makineli tüfek gibi konuşuyor. Gazi’deki fişek fabrikasını gezerken de öyleydi, poligonda atış yaparken de. Sanki MKEK’nin sahibi. Sanki, yönettiği kurumun sadece kapısını açıp kapamanın bir aylık gideri 19 trilyon cebinden çıkıyor. Buyrun birlikte gidiyoruz, giriş kartı almak için kimlikleriniz hazır mı?

Başpınar paşa, romantik dinozorların hayallerini tuz buz edecek birazdan. Sanırdık ki bizi sevdiklerinden, dost olduklarından gelirlerdi ta Ankara’lara kadar...

Amerika uzaya göndermek için adam arıyormuş. Alman Hans ‘Ben 500 bin dolara giderim’ demiş. Fransız Piyer ‘Ben 1 milyon dolar isterim’demiş. İsrailli Moşe ise ‘Ben 1.5 milyon dolar isterim. 500 bini senin, 500 bini benim, 500 bini de Hans’a ver gitsin’ demiş. İşte dünya böyle çalışıyor Yener Bey. Mesela A ülkesinin genelkurmay başkanı, bizim Genelkurmay Başkanımızı ziyarete geldiğinde, birinci önceliği kendi savunma sanayini tanıtmaktır. Biraz hoş beşten sonra çantasını açıp yaptıkları tankları, helikopterleri pazarlamaya başlar. Bu düşünce artık bizim komuta kademesinde de oluşmaya başladı, askeri ataşeliklerimize savunma sanayimizi tanıtmaları için emir verildi. 1995’te ben Genelkurmay’dayken Malezya’ya denizaltı vermek için çok çırpındık. Onların denizaltı subay ve astsubaylarına Gölcük’te bedava eğitimler bile verdik. Erbakan’ın başbakanken çıktığı Uzakdoğu seyahatinde çok büyük kulisler yapıldı, ama sonunda ihale bize değil Fransa’ya verildi. Fransa eğitim için bilmem ne kadar para istedi. Malezya kıyameti koparttı, ihaleden vazgeçeceğini söyledi. Fransa cumhurbaşkanı hemen uçağına atlayıp Malezya’ya gitti ve sorunu çözdü.

GENÇLER MKEK’İN GÜCÜNÜ BİLMİYOR

Başpınar Paşa’nın şimdi söyleyecekleri pek anlamlı, pek mesajlı.

Bizdeki henüz olgunlaşmamış bazı sivil ve askeri genç dimağlar, MKEK’nin gücünü bilmeden, bu kurumu nasıl geliştirebiliriz diye düşünmeden dışarı bakıyor. Mesela birisi çıkıp ‘Çin’de çok ucuz’diyebiliyor. Komutanım beni niye Çin’le mukayese ediyorsun, İngiltere’yle, Fransa’yla mukayese et. Çin’in depoları hammadde dolu, onun işçisi 20 lira maaşa çalışıyor, benimki 2 milyara. Çin’in, Bulgaristan’ın, Romanya’nın işçiliği, kalitesiyle benimki aynı mı? Benim hammadde depolarım yok, sipariş aldığımız zaman gidip alıyorum. Yurtdışındaki bir ihalede Romanya’yla biz kaldık. Romanya’nın verdiği fiyat benim hammadde fiyatımdan ucuzdu. Silahlı Kuvvetler, emniyet teşkilatı çok acil olmadıkça dışardan silah, mühimmat almamalı. Bize söylesinler, bu güçlü teşkilat gecesini gündüzüne katıp en álásını üretir. ABD ve Avrupa ülkeleri silah veya mühimmat alacaksa önce kendi ülkesindeki üretime bakıyor. 2-3 katı fiyat olsa bile yine kendi ürettiğini alıyor, gözleri dışarıda değil. Birkaç sene önce emniyet teşkilatının bir ihalesine girmişiz, şartnameye 25 bin atış şartı konmuş. İstirham ediyorum, 25 bin atış ne demek, hangi muharebeye girilecek? Bizim namlular 15 bin atışa dayanıklıdır, daha fazlasını kim ne yapacak? 25 bin atış için kaç yüz sene lazım, beni fazla konuşturmayın Yener Bey.

DOĞU KARADENİZ SİLAHI EN İYİSİ

Eskinin emektar Kırıkkale tabancalarının yerinde yeller esiyor. Onun yerini Şahinler, Ziganalar, Atmacalar, Gümüşaylar, Kobralar, Kanuniler, Fatihler, Canikler, Yavuzlar, Serçeler almış.

Türkiye’deki yerli ve yabancı silahların tek satıcısı benim. Kırıkkale tabancaları artık antika oldu, Doğu Karadeniz Silah Projesi kapsamında 5 şirket üretim yapıyor. Ürünlerin test atışlarını Kırıkkale’deki silah fabrikamızda yapıyoruz, bizden onaysız satılamaz. Namlularını biz veriyoruz, bizden başka bir yerden alamazlar, çünkü dövme namluyu bizden başka yapan yok. Bu işin kaçağı olmaz, verdiğim namlu kadar tabanca isterim. Verdiğim namlu bozuldu mu, getir bana bozuğunu kardeşim; bir tanesi kaçamaz. Diyelim ki, benim verdiğimin dışında kendisi namlu yaptı, kesinlikle bende sattıramaz. El altından satıp da namlu parçalanıp birisine bir şey olduğu zaman da hesabını verir. Doğu Karadeniz’de üretilen tabancaların en pahalısı 4 milyar, hem de altın kaplamalı filan. İddia ediyorum, bu silahların dünyadaki benzerlerinden hiçbir eksiği yok, herkese tavsiye ediyorum.

5.56 mm mermi ile yaralamak kárlı

ESKİDEN 7.62 mm piyade tüfeği vardı, vurduğu zaman adamı öldürüyordu. 1990’larda bunun çok tartışması oldu, silah yaralasın mı, öldürsün mü diye. Ardından bazı NATO ülkeleri 5.56 mm piyade tüfeği kullanmaya başladı. 5.56 vurduğu zaman adamı öldürmüyor, yaralıyor. Faydası şu, adam yaralandığı zaman hem muharebe dışı kalıyor, hem de birçok kişi onun için seferber oluyor. Yaralıyı götürmek için tezkereyi iki kişi taşıyor, hastanede doktor, hemşire bakıyor, en azından 5 kişiyi meşgul ediyorsunuz. Öldürdüğünüz zaman ise sadece bir adam gitmiş oluyor. MKEK olarak biz son 4 senedir 5.56 üretiyoruz, Jandarma ve Kara Kuvvetleri’ne veriyoruz. En son model bilgisayarlı fişek hattını da kurdum, 70 milyon adet kapasitesi var.

MP5 tabancamız dünyaca ünlendi

Tabanca, top, tüfek dediğin peynir ekmek, karpuz gibi satılmaz herhalde. Kim alır, nasıl alır, kim satar, nasıl satar?..

Sivil şirketler de benden silah alabilir, illa asker olması şart değil. Gelip filanca ülke için şunları alacağım der, gerekli olan uluslararası belgeleri gösterip son kullanıcıyı taahhüt eder. Eğer devletin kırmızı listeye aldığı bir ülkeyse kesinlikle benden mal alamaz. Ben de bu evrakları gerekli makamlara gönderirim, onaylanırsa malı teslim ederim. Alacağı miktara göre yüzde 1 ila 2 arasında komisyon veririz, bu gizli kapaklı değildir. Eğer miktar çok büyükse yüzde oranı daha da aşağılara iner. Özellikle MP5 makineli tabancamız dünya pazarlarında en çok tutulan ürünümüzdür. Yeni imal ettiğimiz T-155 Panter adlı çekili top, 40 km’lik mesafesiyle halen dünyadaki en uzun menzilli toptur. Kara Kuvvetleri’ne 6 tane teslim ettik, her birinin fiyatı 1,5 milyon dolar civarında. 20 mm’lik topumuz yekpare olarak üretilir, dünyada benzeri yoktur. Türkiye’de şu anda kullanılan bütün silahların fişeğini biz üretiyoruz. Yener Bey, buralarda çalışanlar değil bir avuç, bir tane fişeği bile dışarı çıkaramaz, alarmlar dındırı dındırı öter. Fişeklerin hesabı gramla, bir tanesi bile kaçtı mı yer yerinden oynar. İçerde kameralar var, kim ne yaptı, nereye gitti, duvarın dışından hepsi izlenir. Aklıma hayalime gelen ne kadar tedbir varsa hepsini uyguluyorum.

SIG SAUER’İ NE YAPACAKSIN Bazı adamlar bizim gibi parasının hesabını yapmadığı için binlerce dolar verip Sig Sauer alıyor. Şarjöründe 15 tane mermi var, harbe mi gidiyorsun, ne yapacaksın bu koca silahı birader? Konsinye uyguladığımız ithal silahların hiçbir şeyine karışmam, hepsi kendi paketlerin içinde, hangisini isterseniz veririz. Diyelim kuvvetlerin silaha ihtiyacı oldu, gitti falanca yerden aldı, ben onu kontrol etmiyorum. Sivil piyasaya bazı patlayıcılar giriyor, en azından sıkıntı yaratacak ithal mallar bizden geçmeli.

‘Gakkoş’ Paşa sırım gibi

BAŞPINAR Paşa hálá sırım gibi, bastığı yerden toz bulutu yükseliyor. Çorba, salata, ızgara levrek ve tatlıdan oluşan öğle mönüsü gösteriyor ki, sağlığına özen gösteriyor. Yerinde duramıyor, MKEK’e kendini adamış...
Yazarın Tüm Yazıları