Efe Ada’da olduğundan beri, Muşka yeni huylar geliştirdi. Korkarım Efe’nin yerine talip. Bir kere, sevgilimle büyük aşk yaşıyor.
Benim kucağımda da olsa, gözü onda. Bazen de yanıma çıkıyor, bana şöyle bir bakıp, beğenmemiş tavırlarla gidip sevgilimin göğsüne yatıyor. Günlük hayatta da Efe’yi taklit ediyor. Mesela TV seyrederken koltuktan kalkan olursa, Efe iki saniyede yerini kapar. Şimdi Muşka üstlendi bu işi. Su almaya gidiyorum, bakıyorum yerime kurulmuş gurulduyor. Efe’nin dörtte biri kadar olmasına rağmen geceleri yatakta Efe kadar yer kaplıyor. Durumdan, geçen gece iyice emin oldum. Sevgilim iş için Ankara’daydı. Yatakta tek başınayım ya, rahat rahat, ferah bir şekilde yayılacağım sandınız değil mi? Ben de öyle sanıyordum ama olmadı! Herif yatağın x-y aksında tam ortada yatıyordu. Yarım saatte bir uyanıp Muşka’yı bir yerlere ittirmem gerekti. Sabah uyandığımızda ben yatak başına paralel yatıyordum. Muşka tabii ki ortadaydı.
Adadan köpek kaçırıyoruz
Annem Efe’yi gasp etti. Rehin aldı. Zimmetine geçirdi. Velayetine el koydu? Ne yazsam az, hepsi doğru. Gerekçesi, bebek geliyor olması, tüylerle başa çıkamazmışız. Bahanesi, Efe’nin Ada’da mutlu olması. Oysa bilmiyor ki, kediler Efe’den daha tüylü. Salı günü yaptığımız günlük “Efe’yi geri alma-vermeme” tartışmasında “Ama burada çok mutluuuu” deyince sinirlendim; kardeşimle beni de Buckingham Sarayı’na evlatlık verseydiniz, onların da çok ormanı var dedim, sustu. Şimdi sessiz direnişte. Halbuki haberi yok; bu yazıyı okuduğunuz saatlerde Büyükada’da bir köpek kaçırma operasyonu gerçekleşiyor olacak.