5 Aralık 2006
Şimdi sevme zamanı... Sevmeyi öğrenme zamanı... Zor koşullar, insanları birbirine yaklaştırır. Mesela savaş zamanlarını hatırlayın. Tabii biz hatırlayamayız, çünkü çok genciz. Yani biz çok genç bir toplumuz. Ama en azından Gölcük depremini unutmadık. Doğal afetler sırasında da duygularımız değişiyor. Mesela bundan birkaç yıl önce yağan kar yolları kapadığı zaman herkes birbirine yardımcı olmuş, işyerinde mahsur kalanlar birbiriyle yakınlaşmışlardı.
Doğal afetler, savaşlar ve hayatı tehdit eden zor koşullar, insanların insan olmayı öğrenmelerini sağlıyor. Eskilerin "Gemisini kurtaran kaptan" deyişi vardır. Sonradan anlamı bozulmuş ve sadece kişinin her ne olursa olsun kendisini kurtarmasına dönüşmüş olan bu deyiş, aslında ekip ruhunun sevgiyle açığa çıkmasını ifade eder. Yoksa, gemi yerine kayık denirdi!
Malumunuz gemide pek çok kişi barınır. Gemisini kurtaran kaptan, aynı zamanda gemide bulunan herkesi de kurtarmış olur. Tabii bu işi tek başına yapmasına imkan yoktur. Gemideki herkes canla başla çalışır. Hem de hiçbir zaman olmadığı kadar büyük bir gayretle... Herkes sevgiyle bütünleşir ve el birliğiyle dalgaların hışmından gemiyi kurtarmaya çalışırlar.
İşte bu sırada insanların arasında ne kıskançlık kavgaları ne de husumet kalır. Birbirlerine destek verir, yardım eder, yapabileceklerinin fazlasını yapmaya çalışırlar. Tabii bu arada birbirlerini daha fazla tanıma fırsatını yakalar ve böylece içlerindeki sevgi dışarı çıkar.
Dalgalar geçip de deniz durulduğu vakit, ilişkileri de başka olmuştur. Batma tehlikesi geçirmeden önceki kişi değillerdir artık. Tehlike anında öğrendikleri bilgiler onları değiştirmiş, daha başka bir insan olmalarını sağlamıştır. Sevmeyi, hoşgörülü olmayı öğrenmişlerdir. Çünkü, ölümle burun buruna gelmişlerdir.
Ölümün rüzgarını ensesinde hisseden kişi, kendisini aşırı derecede önemsemekten vazgeçer. Kendisinin dışındaki bütün insanların kendisi kadar önemli ve değerli olduğunu anlar. Saçma sapan kıskançlık, hırs, öfke nöbetlerinden sıyrılır. Çünkü kızmasına neden olan ne varsa, bütün bunların ölümün yanında hiçbir değeri olmadığını öğrenmiştir. Önemli olan sadece sevgidir.
İlişkiler yoğunlaşıyor
Duygusal gerilimi açığa çıkaran olayların meydana geleceği bir gün. Ancak duygular, tıpkı aniden başlayan ve biten rüzgarlar gibi değişkenlik gösterecek. Yabancılarla ilişkiler yoğunlaşırken, farklı kültürlere olan ilgi artacak. Radikal değişikliklerin ortaya çıkacağını işaret eden gökyüzünün konumu, yaşantınızda değiştirmek istediğiniz konularla ilgili yapılacak çalışmaları destekliyor. Üst düzey yöneticiler, liderler ve gösteri dünyasının önemli yıldızları tarzlarını tamamen değiştirecekler.
Yazının Devamını Oku 4 Aralık 2006
Benzerin benzerle tedavisi anlamına gelen homoepati, son yıllarda en fazla dikkat çeken alternatif tedavi yöntemlerinden biri. Hatta bazı ülkelerde homoepati hastanesi bile kurulmuş. Benzerin benzerle tedavisi ise hastalığa sebep olan her ne ise, aynı şey iyileştirmek için kullanılıyor. Daha açık bir tanımlama yapmak gerekirse, şöyle örnekleyebiliriz;
Yılan sokması sonucu zehirlenmiş olan kişinin yine yılan zehri ile tedavi edilmesi. Bunun son günlerdeki en tipik uygulaması sarılıkla ilgili tedavi biçimi. Bir karaciğer hastalığı olan sarılığın tedavisinde yapılan Hepatit B aşısı, aslında sarılık mikrobunu şırınga etmekten ibaret. Kişi Hepatit B aşısı olarak vücuduna zerk edilen sarılık mikrobuyla tanışıyor ve vücut bununla başa çıkmayı öğreniyor. Şimdi, tıpkı bu örnekte olduğu gibi aynı prensibi kullanarak yapılan büyücülük uygulamaları diğer tanımıyla "Sihir" neredeyse insanlık tarihi kadar eski bir yöntem. Sanırım Frazer da ’ilkellerin’ kullandığı ’sempatik maji’ yöntemiyle, "Homoepatist"lerin yöntemi arasındaki benzerliğin farkına vardığı için, "Homeopatik Sihir" adını vermiş.
Nedir bu sempatik maji ve neleri içine alır? Şeklindeki bir soruya en iyi örnek "Yağmur yağdırmak" için yapılan işlemlerdir.
Kuraklık döneminde ilk yağmur yağdırmak niyetiyle yapılan çalışmalar arasında, suların tıpkı yağmur izlenimi uyandıracak biçimindeki uygulamasıyla karşılaşıyoruz. Daha sonra bu uygulamalar biçim değiştirip din adamlarına baş vurmak ya da evliyalara adaklar adamak biçimine dönüşmüş. Avcılar ise, ava çıkarken bir çok kuralı yerine getirmenin dışında korunmaya yönelik ilginç önlemler alırlar. Örneğin, kendileri ava gittikleri zaman çocuklarının kumsalda kumun ya da toprağın üzerine şekiller çizip resimler yapmasını yasaklarlar. Taa ki, avdan dönünceye kadar... Çünkü, sık ormanlardaki patikalar bu resimlerdeki çizgiler kadar karışabilir ve avcının peşinde olduğu avın yolunu şaşırmasına neden olabilir.
Ve, bütün bunlar, bir olay ya da nesneyi benzeriyle etkilemenin mümkün olduğu fikrini ortaya çıkarıyor. Frazer’e göre, kutsal kitabın canlı şeylerin resminin yapılmasını yasaklamasındaki neden, plastik sanata olan düşmanca duygular olmayıp dinin yasakladığı sihir aracını ortadan kaldırmaktan ibaret.
Bugün özgürsünüz
Hareketli bir gün. Çeşitli toplantılar, seminerler ve kültürel etkinliklerin yoğun olacağını işaret eden gökyüzünün konumu sürpriz gelişmelerin meydana geleceğini gösteriyor. Farklı duyguların uyanmasıyla birlikte davranışlar da değişiyor. Sabahın erken saatlerinde tedbirli olmak için gayret gösterilirken öğlene doğru duygular değişecek ve özgür davranışlar sergilenecek. Meydana gelen olaylar dikkatin kolay dağılmasına neden olabileceği gibi düşüncelerin ortaya konulmasını engelleyen durumlar ortaya çıkabilir.
Yazının Devamını Oku 1 Aralık 2006
Son zamanlarda sohbetlerin en gözde konusu, kıyamet hikayeleri. İklimlerin değişmesine, çevre, enerji kaynakları ve doğal afetlere odaklanmış olan insanlar, ilginç teorilere rağbet gösteriyor ve her kafadan bir ses çıkıyor. Bütün hikayelerin odak noktası ise korkulardan kaynaklanan hayaller. Dünyanın sonunun geldiğini iddia eden pek çok teorinin ortaya atıldığı bir dönemde en çok ilgi çeken ise, efsaneler ve kutsal metinlerde anlatılan tufan hikayeleri.
Hemen hemen bütün efsanelerde birbirine çok benzeyen bir "tufan" hikayesi anlatılıyor. Dünyanın "baş aşağı" olduğunu, aşağının yukarıya, yukarının aşağıya çıktığını, bütün dünyayı kaplayan yangından sonra tufan koptuğuna Eskimo, Fin ve Lapon efsanelerinde rastlanıyor.
Hindistan’da Manu, Mısır’da Menes, Yunan’da Minossos anlatılan "tufan" hikayelerinde kurtulan kişidir. Yani dünya alt-üst olurken tamamen yok olmuyor. Hatta elde edilen belgelere bakacak olursak Mısır’a pek bir şey olmadığı anlaşılıyor. Yoksa, Piramitler’de bulunan papirüslerin üstlerinde "Güneş Batı’da oturmaktan vazgeçip, yeniden Doğu’da parladı" şeklinde bir ifadeye rastlanamazdı.
Ayrıca Polinezyalılar, Çinliler, Hintliler ve Eskimolar da dünyanın baş aşağı gelmesine tanık olmuşlar. Çünkü, onların efsanelerinde de kutupların yer değiştirdiğini anlatan benzer hikayelere rastlanıyor. Mesela Ipuwer papirüsündeki anlatım çok ilginç; "Dünya bir çömlekçi değirmeninde dönercesine döndü..."
Böyle söyleyebilmek için şahit olmak gerekiyor. Demek ki kutupların yer değiştirmesi, dünyanın tamamen yok olacağını göstermiyor. Daha doğrusu dünya üzerindeki canlılığın tamamen ortadan kalkmayacağını anlayıp rahatlayabiliriz. Hem de güneş Batı’dan doğduğu halde!
Öğrendiğimiz fizik kurallarına göre imkansız gibi görünüyorsa da, belki bu efsaneleri okuyup fizik kurallarını yeniden gözden geçirmek gerekecek. Nasıl olduğunu bilim insanlarının tarif etmesine bırakıyorum ve Güneş Batı’dan doğacak olsa bile hayatın devam edebileceğini düşünüyorum. Eskiler nasıl başardılarsa, biz de başarabiliriz diyorum. Bence kıyamet senaryolarına konsantre olmak yerine yaşamayı öğrenmeliyiz.
Aşk potansiyeli artacak
Yeni başlangıçlar yapmak için uygun bir gün. Kuvvetli arzular güzel duyguları tetikleyecek ve aşk potansiyelini uyandıracak. Hayal gücü ve yaratıcılığın harekete geçtiğini işaret eden gökyüzünün konumu, sanatsal faaliyetlerin hız kazandığını, aynı zamanda radikal değişikliklerin de meydana geleceğini gösteriyor. Bilinçaltının derinlerinden yükselen farklı arzular, öfke ve şiddetli duyguların açığa çıkmasına neden olacak. Fakat bugün iyimser ve sabırlı davranmak mümkün...
Yazının Devamını Oku 30 Kasım 2006
İyimser duyguların yükseldiği bir gün. Din, felsefe, farklı kültürler ve kültürler arası ilişkiler açısından ilginç gelişmeler meydana geleceğini işaret eden gökyüzünün konumu, hem aşk hem de finans açısından yeni başlangıçların yapılabileceğini gösteriyor. Derinden etkileyici ve değiştirici olaylar meydana gelebileceği gibi, şimdiye kadar gizlenmiş bilgilerin beklenmedik bir biçimde ortaya çıkmasıyla birlikte duygular tamamen değişebilir.
<B>Korkuları denetlemek mümkün</B>
<B>B</B>irkaç gündür korkuları denetlemek için farklı uygulamalar veya tavsiyelerden söz ediyorum. Ve sanırım bu köşeyi takip edenler şöyle düşünüyorlardır; "Şimdi ne var ki, durmadan korkulardan söz ediyor?"
Astrolojik açıdan korkuların tetiklendiğini işaret eden gökyüzünün konumu, beni korkulara karşı tedbirli olmak gerektiği konusunda uyarıyor. Ben de korkuları nasıl denetleyebiliriz üzerine çeşitlemeler yapıyorum. Başarılı olacakken başarısız olmasına neden olduğunu biliyorum ve korkuları denetleyecek yöntemler sunuyorum.
"Serinkanlı bir tutum içinde bulunun, tepkilerinizi kontrol altına alın" demek çok kolay. Yani söylerken sanki uygulanması çok basit bir işten bahsediliyormuş gibi gelse de, iş uygulamaya geldiği zaman durum hiç de öyle olmuyor. Bunu yaşayan herkes bilir. Fakat yine de başarmak mümkün.
Önce sizi ürküten, korkutan ve hareketsiz bırakan nedir, bunu anlamalısınız. Karşınızdaki kişinin kendisi mi, yoksa olabileceklerin endişesi mi?
Sonuç her ne olursa olsun sizi korkutan, ürküten ve hareketsiz bırakan şey aslında sizin düşüncelerinizin yarattığı duygularınız sonucunda açığa çıkıyor. Tabii ki dışardan gelen etkiler yok değil. Düşünce ve duygunun oluşması için zaten insanın dışında bulunan olay ve kişilere ihtiyacı var.
Burada önemli olan kişinin bu dış etkilere maruz kaldığı anda düşünce ve duygularını yakalayabilmesi, kendini takip edebilmesi... Ve bunu yapabilmek hiç de kolay değil. Öte yandan sanıldığı kadar zor da değil. Sadece sizi ürküttüğünü hissettiğiniz biri ile karşılaştığınız zaman, bir an için kendinizi unutmayı başarabilmeniz yeterli.
Yani kim olduğunuzu, kendinizle ilgili tüm düşüncelerinizi bir kenara bırakıp karşınızdaki kişinin kimliğini ve etkisinin ne olduğunu anlamaya çalışın. Bunu kolayca başarabilirsiniz. Düşüncelerinizi kendinizden bir süre için uzaklaştırmanız yeterli.
Yazının Devamını Oku 29 Kasım 2006
Korkular hayatımızı etkiliyor, yönetiyor ve isteklerimizi yapamaz hale getiriyor. Korkuyla başa çıkmanın mutlaka bir formülünü bulmak gerek. Yoksa aşama yapamayacağız diye korkuyorum ve bazı davranış bozukluklarının nedeni olarak gösterilen ya da keşfedilen genler, acaba korkunun da nedeni olabilir mi diye düşünüyorum.
Uykusuzluktan isyan duygusuna kadar pek çok rahatsızlığın nedeni olarak gösterilen genler dikkatimi çekti ve şiddetli korkunun nedeni bir "gen" yüzünden olabilir diye düşünmeye başladım.
Göz rengini belirleyen gen gibi, uykuyu da tek bir genin kontrol ettiği saptanmış. Bu durumda neden "korku"yu da tek bir gen kontrol ediyor olmasın?
Bence bu mümkün. Belki daha başka nedenler de olabilir. Beynin fonksiyonlarından kaynaklanabilir. Çünkü, beynin nasıl çalıştığı hálá çözümlenebilmiş değil.
Bilinen bir gerçek var ki, o da korku duygusunun bedenimizin savunma mekanizmalarını harekete geçiriyor olması. Yani gerektiği zaman, bilinmeyen bir durumla karşılaşıldığında korku duygusu harekete geçip kendimizi savunmamız için bizi uyarıyor. Fakat, korkunun fazlası da savunmasız bırakıyor.
Şimdi, yaşadığımız olayların sonucunda açığa çıkan korku duygusu, bizi ele geçirmek üzere. Yani kendimizi savunmak yerine savunmasız bırakacak derecede açığa çıkabilir. Ve de bizim bu duyguyu kontrol altına almamız mümkün olamayabilir.
Bu durumda derhal "korku"nun çaresine bakmamız gerekiyor. Ne yapabiliriz? Bilim insanları korkuyu yenmenin yollarını buluncaya kadar iş işten geçebilir. O yüzden bizim hemen bir yöntem geliştirmemizde yarar var. En azından onlar çözümü buluncaya kadar sağlıklı kalmanın yollarını bulmalıyız.
Benim keşfettiğim bir gerçek var. Korkuyu yaratan dehşetli düşünceleri, içimizdeki sevgi enerjisini serbest bırakarak kontrol altına alabiliriz.
Çünkü sevgi duygusu, korku duygusuna egemen olabilecek derecede yüksek potansiyelli bir enerji açığa çıkarıyor.
Elbette burada sözünü ettiğim gerçek sevgi. Çıkarsız, karşılıksız, tutku ve ihtirastan tamamen uzak bir "sevgi"den bahsediyorum. İşte bu sevgi, huzur ve sükunet dalgaları yaymaya başlıyor ve şiddetli düşüncelerin dağılıp korku duygusunun hafiflemesine yardımcı oluyor. Tavsiye ederim. Bir deneyin.
Güç savaşları başlıyor
Gizlenen olayların ortaya çıkmasıyla birlikte üst düzey yöneticilerde gerilim ve huzursuzluk uyanabilir. Güç savaşlarının ortaya çıkacağını işaret eden gökyüzünün konumu, ilginç stratejilerin uygulanacağını gösteriyor. Şimdiye kadarki gücün sergileniş biçiminde radikal değişiklikler meydana gelebileceği gibi, gücün tanımını değiştirecek ve etkileyecek olaylar da meydana gelebilir. Gizli potansiyellerin ortaya çıkacağını işaret eden gökyüzünün konumu, hem aşk hem de finans açısından uygulamaların değişeceğini gösteriyor.
Yazının Devamını Oku 28 Kasım 2006
İçinizdeki sevgi enerjisini serbest bırakmanın anlamını çözmenin zamanı geldi. Şimdi, öğrenme zamanı... Şimdi kendimizi tanıma, öğrenme ve sahip olduğumuz potansiyellerin farkına varma zamanı. İşte bunların başında sevme yeteneği geliyor. Aslında bütün insanların içinde sevgi enerjisi saklı. Bazıları bunu serbest bırakabiliyor, bazıları ise tutuyor.
Bazıları öylesine kalın kabukların altında saklıyor ki, içlerindeki sevginin farkına bile varmıyorlar. İnsanlar onların sevgisiz olduğunu sanıyor. Belki kendileri bile öyle olduğunu düşünüyor. Tabii bu tatsız bir durum. Yani farkında olanlar için öyle.
Bir de hiçbir şeyin farkında olmayanlar var. Onlar kendi hallerinden memnun yaşayıp gidiyorlar. Sadece çevrelerindeki insanların neden öyle davrandığını (uzak ve tedbirli) anlayamıyorlar. Ama bunu pek de önemsedikleri söylenemez. Dedik ya, onlar hallerinden memnunlar. Memnun olmasalar bile nedenini anlayabilecek durumda değiller. Şimdi konumuz durumunun farkında olmayanlar değil. Bunu başka bir zamana bırakıp kendilerinin farkına varmaya başlayanlardan söz edelim.
Geçenlerde bir dost meclisinde sohbet ederken dostlardan birinin yanında gelen arkadaşı kendi hikayesini anlattı. Haksızlığa uğradığını düşündüğü bir olay yaşamış. Düşündüğü diyorum çünkü olayı yaşarken haksızlık olarak düşünüyormuş ve çok kızdığı için başka bir şey görecek ve anlayacak halde değilmiş. Çok kızmış, çünkü haksızlık yapan kişi onun çok sevdiği bir dostuymuş ve hiç beklemiyormuş. Aradan zaman geçmiş ve bir ortak arkadaşıyla konuşurken kızdığı ve küstüğü kişiyle bir zamanlar yaşadıkları olayları hatırlamış ve birden içinde derin bir sevgi uyanmış.
İçinde uyanan sevgi öylesine güçlüymüş ki, bütün kızgınlığını unutup hemen küstüğü arkadaşını aramış. Sonra buluşmuşlar ve konuşmuşlar. Böylece haksızlığın içyüzü ortaya çıkmış. Çıkmış ama her ikisi de büyük bir pişmanlık duygusu içine girmiş. Sonra sevginin gücü bu duyguyu da dağıtmış. Hálá dostluklarının devam ettiğini anlatırken gözlerinin içi parlıyordu. Çünkü bu olay sayesinde bütün düşüncelerinin değiştiğini, olaylara artık başka bir gözle bakmayı öğrendiğini anlattı.
İşte böyle... Sevginin gücünü fark ettiğinizde yaşantınızı ve kendinizi istediğiniz yönde değiştirebilirsiniz.
Sürprizlere hazır olun
İlginç gelişmelerin ortaya çıkacağı bir gün. Sürprizler yaşanabilir ve bunlar isteklerin tamamen değişmesine neden olabilir. Hem aşk, hem de finans konularına yönelik farklı uygulamalar ortaya çıkacak ve son derece dikkat çekici olacak. Yabancılarla yapılacak ortak çalışmalar, farklı boyutlar kazanabilir. İlaçlar ve kimyasal maddelerle ilgili konuların gündeme geleceğini işaret eden gökyüzünün konumu, zehirli maddelerle ilgili uygulanan sistemde önemli değişikliklerin yapılması için zorlayabilir.
Yazının Devamını Oku 27 Kasım 2006
Douglas Dean, kendi geliştirdiği bir aygıtla ünlü şifacı Ethel de Loach’un parmağının resmini çeker. Sonuç şaşırtıcıdır. Zira leylak renkli ışıklar püskürtülmüşçesine diğer insanlarınkinden bir santimetre kadar daha geniş bir alana görülmedik biçimde yayılmaktadır. Sonra elini yanında duran arkadaşının yağ kistinin üzerine koyarak iyileştirmeye çalışması istenir. Dean kendini bu işe verdikten 2,5 dakika sonra parmağının ikinci kere resmi çekilir. Bu resim daha da şaşırtıcıdır. Parmak bu kez çok daha geniş, neredeyse iki katı ışınımlar yayılmaktadır.
Parmağın ucunda da yeni oluşumlar gözlenir. Resme bakıldığında şifacıdan hastaya açık bir biçimde aktarılan enerji görülmektedir. Üstelik ertesi gün hastanın yağ kistinin tamamen yok olduğu anlaşıldığında, şifacıdan yayılan bu tuhaf ışınların varlığı şüphe götürmez bir biçimde kanıtlanır.
"Kirlian fotoğraf cihazı"nı anlattığım yazıları okumuş olanlar, bedenden yayılan ışınların resimlenebildiğini hatırlayacaklar. Hatta 1. İstanbul Parapsikoloji Konferansı’nda Kirlian tekniğinin bilgisayar aracılığı ile geliştirilmiş olduğunu da yazmıştım. Son katıldığım Natürel 2006 Fuarı’nda cihazı daha yakından inceleme fırsatım olmuştu.
Bilim insanları henüz yapılan ölçümlere şüpheyle bakmaya devam etseler bile canlılardan yayılan renkli ışınların bir çeşit enerjinin yansıması olduğu da reddedilmez bir gerçek. Hem de yüksek frekanslı bir çeşit elektrik akımı olduğu bile söylenebilir. Zaten ilişkilerde bile "elektrik aldım" gibi tabirlerin ortaya çıkması boşuna değil. Hatta statik elektrik yüklenip metallere dokunduğunuz zaman elektrik çarpmasına benzer durumların ortaya çıkması da ilginç bir deneyim.
Bedenin ısı enerjisi ürettiği biliniyor. Bu durum, termo dinamik tekniklerle her zaman için ispatlanabilir bir şey. Ancak, bu renkli ışınlar elbette ki bu ısı enerjisinden kaynaklanmıyor. Bu durumda canlı bedenin çeşitli enerjilerden meydana geldiğini söyleyebiliriz. Ya da enerji ürettiğini... Üstelik, beyinde oluşan elektrik enerjisinden daha başka bir şey olduğunu da belirtmekte yarar var. Ve tıpkı parmak izi gibi her bedenden yayılan ışınımların görünümleri çok farklı. Araştırmalar ilerledikçe, bir gün bunun adının konulacağını düşünüyorum.
Baskı duygusu oluşabilir
Bugün hayal gücünü tetikleyen olaylar açığa çıkıyor, gökyüzünün konumu ise endişelerin uyanacağını gösteriyor. Özellikle öğleden sonra baskı duygusu oluşturan durumlar ve alışkanlıkları değiştirmeye zorlayan olaylar meydana gelebilir. Şimdiye kadar saklanmış ve korku uyandırmış konulara yönelik ilginç açıklamalar ortaya çıkacak. Ayrıca yapılan açıklamalar son derece etkileyici ve dikkat çekici olacak. Aynı zamanda endişe de uyandırabilir.
Yazının Devamını Oku 24 Kasım 2006
Dik bir yokuşu tırmanırken yorulacağınızı, koştuğunuz zaman terleyeceğinizi, soğuk havada çıplak dolaşırsanız üşüyeceğinizi tecrübelerle öğrenirsiniz. Ve öğrenebilmek için de tecrübe edersiniz. Çünkü pratik hayatı kolaylaştırabilmek ve hatta yaşayabilmek için öğrenmek gerekiyor. Öğrenebilmek için de yaşamak gerekiyor. Sonra bütün öğrendiklerinizi hayatınızın içinde kullanırsınız. Çocuklarınıza, yakınlarınıza ve sevdiklerinize öğretirsiniz. Tabii insanın öğrendiklerini unutması mümkündür. Hatta dik bir yokuşu ne kadar zorlukla tırmandığını, daha tırmandığı yokuştan aşağı inerken unutabilir.
Bu durumda tekrar ve tekrar dik yokuşlarla karşılaşacak ve ta ki bu bilgi içine işleyene kadar tecrübe edecektir. Tabii bu sırada kondisyonu gelişecek, yokuşları tırmanmayı öğrenecek, belki de dik yokuşlardan zevk almaya başlayacaktır. Ya da yokuşlarla karşılaştığı zaman etrafından dolanmayı tercih edecektir. Bu bir bilgidir ve bilgiyi kendisine uygun bir biçimde yorumlayacak duruma gelmiştir.
Kişi her iki halde de öğrenmiş demektir. Bundan sonra artık seçtiği yollarda ilerlemeye başlayacaktır. Kısa fakat zorlu tırmanışları tercih edebilir ya da uzun fakat daha az yorucu olanı seçebilir. İlişkiler de tıpkı böyledir. Bazı kişiler sizi zorlar, bazıları ise rahatlık ve sükunet verir. Fakat siz, kendiniz için en uygun olanın ne olduğunu bilmezsiniz. Tecrübeler sonucu öğrenirsiniz. Kişinin hayatında sadece ilişkiler değil, etrafında bulunan hemen her şey böyledir.
Daha fazla öğrenmek için zorlarsınız. Zorladığınız her şey de sizi zorlar. Güç olanın içinde güç vardır. Güç ise, açığa çıkmak için zorlar. Ve zorlandıkça öğrenir. Ve öğrenmek için çalışır. Fakat esas amacın öğrenmek olduğunu bilmeden çalışır. Ve kendini içinde bulunduğu zorluklara kaptırır gider. Zorlukları aştığı zaman öğrenir.
Bunun içindir ki, yokuş, güneş, soğuk, sizi rahatsız eden ve rahatlatan ne varsa her şey öğrenmeniz için var. Ve sizi en fazla rahatsız edenin en büyük öğretmen olduğunu anlamalısınız. Kendinizi çok fazla kaptırmadan yaşamalısınız. Soğuk ve sert koşullar, hissetmeyi kolaylaştırır. Böylece bedenimizi hisseder, direncimizi ölçer ve içimizdeki potansiyel güç açığa çıkar, bilecek duruma geliriz. Bildiğimiz zaman daha kolay yaşarız.
İyimser günler başlıyor
Jüpiter bugün burç değiştiriyor ve yepyeni bir zaman başlıyor. Jüpiter’in yöneticisi olduğu Yay burcuna girmesiyle birlikte büyüme, genişleme, rahatlık ve iyimserlik uyanmaya başlıyor. Felsefe, din, mahkemeler, yargı organları ve farklı kültürlerin önem kazanmaya başladığını işaret eden gökyüzünün konumu, uluslararası boyutta araştırmaların yapılacağını işaret ediyor. Bugün Oğlak burcunda dolaşan Ay, Merkür ve Uranüs’ü harekete geçirecek ve yaratıcı fikirler dikkat çekici ve etkileyici olacak.
Yazının Devamını Oku