Paylaş
Dün yazımda değindiğim gibi, bu sadece gerilimin değil, sistemli bir müdahale kronolojisinin de yeni örneği.
Tütün ve Alkol Piyasası Düzenleme Kurumu (TAPDK), “Öğrenci yurtları, her türlü öğretim ve eğitim kurumlarında (...) alkollü içkilerin satışı için ruhsat verilmez” maddesinden hareketle Eymir Gölü için bu kararın alındığını vurguluyor.
Ama dün yazımda da değindiğim gibi Büyükşehir’in Eymir Gölü’nün yüzde 40’ına heveslenmesi, ODTÜ’den yol geçirilmesi hayali, 60 yıllık üniversiteye “45 bina ruhsatsız, yıkarız” deyip ceza yağdırılması, son ODTÜ olaylarının ardından iktidarın çıkışı, anı olamayacak kadar taze ve münferit sayılamayacak kadar iç içeyken, içki yasağı uygulamasının bu süreçle bir tür “illiyet bağı” olmadığını düşünmek zor geliyor bana.
* * *
Öyledir, değildir bilemem.
Ama, yasağa konu olan Eymir Gölü’nün “ne” olduğu ile girebilirim mevzuya...
Orası, adı üstünde Eymir Gölü... Ne yurtlar var orada, ne de öğretim kurumları...
Bir doğa, mesire, dinlenme alanı.
Ve orası da aynen ODTÜ gibi yarım asır önce bozkır, çorak bir alanken, bugün -bin bir emekle- görece bakir bir doğa mucizesine dönüştü.
Ağaçları, o alanda yaşıyan canlı türleri, tabiatı ile bir Eymir’e bakın, bir de komşusu Mogan’a ne dediğim daha net, “yeşil yeşil” anlaşılır.
Öyle olduğunu, orasının bir mesire, doğa alanı sayıldığını altı yıl önce Eymir’in halka açılma atağını başlatanlardan da biliyoruz.
Başkan Melih Gökçek, Eymir’i “Halka açık park, mesire alanı, kuş cenneti vb...” yapacağı iddiasıyla istedi.
Dönemin Çevre ve Orman Bakanı Osman Pepe de, ODTÜ’nün orayı yeterince fonksiyonel kullanmadığını savunarak, Eymir’i “Ankara’nın nefes alabileceği bir mekan” olarak tanımladı.
Yani kimse, bugün TAPDK’nin gerekçesindeki gibi Eymir’i öğretim-eğitim kurumu görüp, öyle yaklaşmadı meseleye.
“Oranın yüzde 40’ını alacağız, halka açacağız” derken Eymir’i ODTÜ Yerleşkesi’nin arazisi olarak görmeyip, şimdi öğretim ve eğitim alanı sayarak yasak getirmek de enteresan bir durum elbet.
* * *
Meselenin bir garip yönü daha var.
Orada yıllardır sayısı artmayan, doğaya yayılmayan, Eymir’in dokusunu bozmayan, kendi yağı ile kavrulan ve sayıları bir elin parmaklarını geçmeyen “emektar” restoran ve büfelerin içki satması yasak.
Ancak isteyen -haliyle- dışarıdan içkisini getirebiliyor.
Ona da bir kulp bulunur mu yakında, bilemiyorum.
Ama bu durum da bir başka abukluk...
Paylaş