Paylaş
Sefer 20 yaşına gelince, Hatice ile evlenir. Lakin 3 ay sonra vereme yakalanır.
Keskin'den Ankara’ya yollarlar trenle; “Trene bindim de tren salladı /Zalim doktor ciğerimi elledi.”
Çare bulunmaz “ince” derdine, aynı yıl ölür.
Geriye, dalgalı ak saçları dışında, gömleği, pantolonu, kundurasıyla simsiyah adamın, bas bariton, kıvamlı sesiyle okuduğu Keskin türküsü kalır:
“Ankara’da yedik taze meyvayı /Boşa çiğnemişim yalan dünyayı
Keskin’den de sildirmeyin künyeyi /Söyleyin anama anam ağlasın /Anamdan başkası yalan ağlasın.”
* * *
Ruhi Su, 29 yıl önce 20 Eylül’de ayrıldı bu yalan dünyadan.
Ankara Devlet Konservatuarı şan ve opera bölümlerini bitirmişti.
Ama tutuklanınca sürgünü oldu, operanın...
Sansaryan Han’da 5 ay ağır işkenceye aldılar, tırnaklarını söktüler.
Üzerine de 5 yıl hapis...
Paspas tahtasından yapılan bağlamayla sesi, sazı, vurgusuyla kendine has türkülerini okudu zindanda, "mahsus mahal"de...
Soy Ankara türkülerini ilk kez o saldı sokaklara...
Bir çok türküsü, “marş” oldu meydanlarda.
Madımak'ta "devlet seyriyle" öldürülen Metin Altıok’un deyişiyle, “Zindanların Ruhi’si, Meydanların Ruhi’si, Türkülerin Ruhi’si, Sevdaların Ruhi’si” oldu.
Kansere yakalandı, 12 Eylül darbesi sürecinde...
Askeri yönetim yurtdışında tedavi olmasını engelledi.
Cunta her zaman böyle bir şeydir.
“Asmayıp da besleyelim mi” nefislerini köreltmez, “Tedavi ettirip, yaşatalım mı yani” de eklenir yanına...
Ruhi Su da "devlet seyriyle" ölünce, cenazesinde elini tez tutar, emrini tez uçurur bu kez "otorite".
Cenaze törenine katılanlardan 163’ü İstanbul Siyasi Şube’ye alınır. Ve “türkü suçu” şüphesiyle 15 gün gözaltında tutulurlar.
* * *
Tedavisi için pasaport verilmez Ruhi Su’ya... Öldükten sonra, neden sonra, “itibar” verilir.
İade-i itibar kadar kullanışlı, iki yüzlü kelime azdır herhalde dilimizde...
Özrün kelimesini anmadan, “dilemeden”, doğru dürüst hiç bir haltı iade etmeden/edemeden dolaylı “Pardon”un Arapçası olmuştur Türkiye’de.
İpe sapa gelmeyen kararlarla, ipe götürürler adamı, asarlar.
Ardından, iade-i itibar...
* * *
Ötesi... Nazım Hikmet, Ruhi Su gibi şiirleri, türküleri dünyayı tutmuş isimlere “iade-i itibar”da adres yanlışı var.
Onlara yeniden “itibar” edilmesi... Seleflerinin yanlışını rötuşlayan hükümetlere, politikacılara iade-i itibardır aslında, sanatçıya değil.
Onlar itibarını, yazdığı şiirden, söylediği türküden alır, çoktan almıştır zaten.
O şiirleri okuyan, o türküleri dinleyen, söyleyen milyonların elinden hangi itibarı, hangi güçle alırsın ki?
İade-i itibar, onları, şiirlerini, türkülerini asır boyunca sürgünde tutmaya çalışan, yasaklayan politikacıların ihtiyacıdır. "Kimlik onarımı"nda, önce o gerekir.
Olsa olsa çok gecikmiş bir özürdür, “iade”lerin özeti...
Kıymeti, özür içten, samimiyse, alınmış bir dersse, sonradan gelir.
* * *
Ruhi Su 102 yaşında...
Zaman hızla geçiyor, biriktirilemiyor ama sesi çoğalıyor, her dinleyişimde:
“Geldi geçti ömrüm benim /Şol yel esip geçmiş gibi
Hele bana şöyle gelir /Bir göz açıp yummuş gibi”...
Paylaş