Paylaş
Ki “Aşk acısı”na, kahır mektuplarına hep başka bir şey(ler) eşlik eder. Tuzu biberidir, olmazsa olmaz.
Vefasızlıktır, kadir bilmezliktir, onca emeğe yazıktır... Eklenerek, katlanarak, gider. Tüy diker, manzaraya...
“Giden sevgilinin ‘yokluğu’ somut bir şahıs olarak, kalan sevgilinin karşısında oturur”. (¹)
Oturur da... Artık o konuşmaz, terk edilen sevgili onu -hayalinde kalan, ya da hayal ettiği kelimelerle- konuşturur.
* * *
Eğer aşkın raconu bu minvalde oluşursa, bu hüzzam ve yalnız ülkede ayrılmak da maalesef “ihanet”tir efendim.
Aşk kitabında “gitmek”, öyle ya da böyle vefasızlıktır zaten.
Bunca yılın cefasına, hatta Vefa Bozacısı’na ihanettir.
Attila İlhan’dan mülhem, sorarken de yanıtlarken de “ihanet bir bilmecedir”.
Ayrılık, “Niye, neden?” sorusunun en müşkül hâlidir. İster yalvarır gibi bir soru işareti olsun, isterse hesap sorar gibi...
Acı kuvvetlidir; çünkü terk edilen bir insanın, terk edeni “terk etme” olanağı kalmamıştır.
Aşk bir savaşsa, kendi kendinle olmuş ya da yek diğerinle, pek de fark etmez.
O gittiyse, elinden nükleer başlığın, misilleme olasılığın alınmıştır.
* * *
“Aşk acısı” kolay değil elbet.
Ama fazla tasalanmayın geçer.
Tasalanacak mesele zaten acısının değil, aşkın geçip gitmesi, aşkın hiç gelmemesi, gelip de ağırlanamadan gitmesi, ağırdan alınıp kaçırılması ya da bir daha hiç gelmeyeceğinin bilinmesi filandır aslında.
Varlığı bazen anlaşıl(a)maz ama tadan bir insan için yokluğu kuvvetle hissedilir.
* * *
Mesela ben yıllar önce bir akşam, geç vakit, Zuhal Olcay’a aşık olmuştum.
Öyle karar verdim o gece, çünkü “aşk örgütlenmektir abiler” (²).
O koluna “güneş” dövmesini yaptırmamıştı daha, benim de güneşin ortalıktan çekildiği gece demlerimin çok ama çok uzun sürdüğü, ömrümün kısalıp da “hayat”ımın çok uzadığı zamanlardı.
Ona aşkım da çok uzun sürdü, o gecenin sabahına kadar.
* * *
Hiç konuşmadık, ama o söyledi ben dinledim:
“Bir rüyadır gelir geçer /Her aşk bir gün hayal olur
Unutulmaz denen günler /Unutulur unutulur
Bu hayat böyledir dostum /Yaşanan gün mazi olur
En değerli hatıralar /Bir gün gelir unutulur
En acı dermandır yıllar /Sen dursan da dünya döner
Kalbini dağlayan yangın /Yavaş yavaş küle döner
(...) Unutulur unutulur unutulur unutulur.”
* * *
Şarkıyı dinlerim hâlâ, asla acı değil bilhassa keyif verir.
Ha, ille de aşk derseniz...
Eylüldeyiz ya, hazan mevsiminden, mevsim ortalamalarından gidelim:
“Sesimde şarkısı aşkın figân olup gidiyor
Yazık yazık ki, şu ömrüm virân olup gidiyor”.
(¹) Murat Belge - “Zeki Müren’in Kahır Mektubu Üstüne Bir Metin İncelemesi” (“Tarihten Güncelliğe” kitabından)
(²) Ece Ayhan
Paylaş