İki tip deha üstüne

Yaratıcı ve teşkilatçı dehalardan bahsetmek istiyorum.

Haberin Devamı

Varoluşun yükünü bu iki deha taşır. Kalabalıklar, varolmanın zevkini onların açtığı yolda yürüyerek tadar. Ve ruhlar, onların aydınlattığı ufukla nefes alır.

Yaratıcı deha, fikri (ideyi) önce sezer, sonra yakalar, sonra da ortaya çıkarır. Teşkilatçı deha ise bu fikri alır, eylemciyönetici kudretiyle şekillendirip hayata maleder.

Sürekli akan bir nehirdir yaratıcı deha... Teşkilatçı deha bu nehre yön verir, taşıp bendini yıkmasını ve kendini işe yaramaz hale getirmesini önler.

Yaratıcı deha doğuran rahim, teşkilatçı deha ise büyütengözeten eldir.

Varlık ananın birer memesini emer bu iki deha... Varlık ananın iki memesini birden emen dehaya çok az rastlanır. Yani teşkilatçı deha ile yaratıcı deha yok denecek kadar az birleşir bir tek insanda... Eski Yunan'ın büyük düşünce devi Platon ne güzel söylemiştir:

Haberin Devamı

“Ya krallar filozof olsa ya filozoflar kral!”

Fakat bu olmuyor. Hem nehir hem de o nehri yönlendiren göz olmak çok az rastlanan bir yaradılış mucizesidir.

Yaratıcı deha fark ediş ve coşku, teşkilatçı deha ise denge ve stratejidir.

Denge ve stratejiyle ilgisini kesen coşku ve köpürüşün akıbeti kaygı vericidir. Çünkü yaratıcı deha düzensizlik, isyan, dağınıklık, uyumsuzlukla beslenen bir rahimle doğurabilir. Bu rahimden çıkan yavru, teşkilatçı dehanın yönlendiren, açığıgediği onaran, bentleri yıkmaksızın suyu hedefine değin akıtan hünerli ellerinden uzak kalırsa perişan olabilir. Hatta kendi kendini tahrip edebilir.

Yaratan ruhun düzen ve kayıt tanımazlığı, sınırları yıkan bir tufan gibidir. Bu tufan, düzen ve denge sırrını iyi bilen teşkilatçı deha tarafından kontrol edilmezse deha Hallâc olur, Aynulkudat olur, Nesîmî olur ipe, kılıca gider.

Baudelaire, Nietzsche olur frengiye, cinnete yenik düşer...

Oluşun zafer tacı, en görkemli şekillerine yaratıcı deha ile eylemci dehanın tek benlikte kucaklaştığı yer ve zamanda ulaşıyor.

Çok az vücut bulur bu kucaklaşma... Büyük İskender, Alpaslan, Salahaddin Eyyûbî, Fatih Sultan Mehmet, Napolyon, Atatürk bu istisnalardan bazıları...

Haberin Devamı

Aynı tip dâhilerin kucaklaşması, isyan ve coşkuyu âdeta Nuh Tufanı’na dönüştürdüğü için çok ıstıraplı sahneler ortaya çıkıyor. Ve genellikle, kucaklaşan iki dahi de telef oluyor.

Tebrizli Şems (ölm. 645/1247) ile Konyalı Mevlâna (ölm. 1273), kucaklaşan iki yaratıcı deha idi. Bu iki tufanın kucaklaşması ölümsüzlüğün en güzel ezgilerine vücut vermekle birlikte iki yaratıcı ruhun azap ve perişanlığını önleyememiştir:

Şems’in hayatı bir kör kuyunun dibinde sonlandı. Mevlâna ise önce gönül dostu Şems’i, sonra da oğlunu kaybetmenin büyük acısını yaşadı. Eğer Mevlâna, Şems'in ardından, kendisinin akışını düzene koyan Salahaddin Zerkûbî ve Çelebi Hüsameddin ile kucaklaşmasaydı kabına sığmayan seli, kendisini de boğabilirdi.

Haberin Devamı

Yaratıcı ve teşkilatçı dehalar, birbirlerinin rollerini oynamaya kalktıklarında da manzara pek iç açıcı olmuyor. Bu ‘yanlış role soyunma’ durumunda ortaya bir perişanlık, bir komedi çıkabiliyor. Tipik bir örnek, Şah İsmailYavuzkapışmasıdır.  

Şah İsmail yaratıcı, Yavuz Selim ise teşkilatçı bir deha idi. Giriştikleri oyun (savaşpolitika) ise teşkilatçı dehanın cirit alanıydı. Bu yüzdendir ki Şah İsmail, onca yaratıcı gücüne rağmen  Yavuz’un önünde perişan  oldu.

Yaratıcı deha filozof, şair, sanatçı, teolog, mûcit, kâşif, bilgin... Teşkilatçı deha ise imparator, kral, kumandan, politikacı ve bazen de iş adamı olmuştur...

Günümüzde yaratıcı deha yine aynı adlarla anılabilirken teşkilatçı deha genellikle bir adla anılıyor: Siyaset veya devlet adamı.

Haberin Devamı

Ne var ki bu anlamda siyasetçi, güneşin doğuşuyla batışı arasında eriyip giden hesapların, beş zeytinbir yumurta kavgalarının palyaçosu değil, ufkun ötesine geçip saat kadranının üstüne çıkabilen devletçilik ve teşkilatçılık dehasıdır. Bu anlamda politikacının arkasında bir veya birkaç yaratıcı deha vardır.

Dev politikacı, yaratıcı dehaların mayaladıkları ham fikri alır, hünerli ellerinde yoğurarak maddeye işler, kristalleştirip hayata geçirir.

Yaratıcı dehaların katkısından nasipsiz kalan bir eğitim, ezberci bir kalabalık ve nakilci bir ‘aydın’ tipi ortaya çıkarır. Böyle bir süreçte dev politikacı, dâhi teşkilatçı yerine politika cazgırı yetişir. Bunların ikisi de aşırmacı, bedavacı, kulaktan dolmacıdır. Çünkü ikisi de taklide, elyordamcılığına, aşırmacılığa teslim olmuştur.

Asla yaratamazlar.

Haberin Devamı

Onların tüm hünerleri yaratabilenlerin ürettiklerini bilmem kaçıncı elden vitrinlemektir. Bunlar, soylu kafaların ürettikleri fikri, iş işten geçtikten sonra alır ve bir şey keşfetmişçesine kitlenin önüne çıkarıp alkış beklerler.

Yazarın Tüm Yazıları