Paylaş
Alttan alttan, sessiz ve sinsi.
Ustalıklı ve etkili.
Ama bütün bunlara rağmen değişmeyen bir gerçek var:
Kamuoyu yoklamaları hâlâ şunu gösteriyor:
En güvenilir kurum Ordu, Silahlı Kuvvetler.
Tahrip ittifakları son birkaç yıldır bu en güçlü güven kalesine odaklanmış bulunuyor.
MGK ile başladılar. Çünkü MGK, güven kalesinin sembolü.
Neden?
Şundan:
MGK, ürettiği bakış açıları ve önerilerle, Türkiye adına “Hayır!” diyebilen bir tavır sergilemekte, teslimiyetçiliği kırmakta idi.
MGK bunu, keyif olsun, aykırılık olsun diye yapmıyordu. Ne için yapıyordu?
Bu soruya işe yarar bir cevap bulmak için şu gerçeği açık kalplilikle teslim edelim:
Türkiye’de, devleti yönetme mevkiinde olan sivillerin büyük bir kısmı, ne yazık ki, ‘devlet adamlığı’ eğitimi almamış kişilerdir. Lise mezunlarının, hatta gece lisesinden terk kişilerin ve hatta ilkokul mezunlarının yer aldığı kabinelerimiz az değildir.
Bu insanların, devlet bürokrasisinden gelen bazıları müstesna, devlet adamlığında, yönetsel yetkinlikte, dünyayı ve bölgeyi tanıyıp değerlendirmede ciddî eksikleri, açıkları, yanlışları vardır.
Büyük kısmı hiçbir yabancı dili konuşamaz, anlayamaz, okuyamaz. Bunlar, genellikle, iyi yetişmiş rakiplerinin güdümüne girerler.
Bu zatların; siyaset, hukuk gibi, devlet adamlığı yan disiplinlerinden gelenleri da fazla değildir. Kurmaylık eğitimi alanları ise hiç yoktur.
MGK, işte bu noktada bir boşluğu dolduruyordu.
MGK; jeopolitik, jeostrateji eğitimi almış yüksek rütbeli kurmayların katkılarıyla, ülkenin meselelerini ülkenin çıkarlarına uygun olarak rapora bağlayıp ülke yönetiminin önüne koyuyordu.
MGK’nın katkısıyla oluşan bakış açılarında ülke çıkarlarının gereği esas alınır. Bu olgu, Türkiye’yi istediği gibi evirip çevirmeyi doğal hakkı gören dış çevrelerin keyfini kaçırmıştır.
MGK’dan rahatsızlığın temel sebebi bu.
MGK’nın, Kopenhag Kriterleri bahane edilerek budanması AB yasaları açısından hiç de gerekli değildi. Çünkü benzeri güvenlik birimleri AB ülkelerinde de var. Üstelik AB ülkelerinde, Türkiye’nin boğuştuğu temel sıkıntıların hemen hiçbiri de yoktur.
Özetleyelim:
Güvensizlik, halkın ortak psikolojisi haline gelince kurumlara güvensizlik engellenemez bir düzeye ulaşır.
Türkiye’de de öyle oldu.
Paylaş