SADECE şut yeteneğiyle, iyi şut atmakla zirveye çıkılamayacağını Arjantin maçında gördük.
Şut yeteneğimizi kullanabilmemiz için daha hareketli, sürprizler içeren bir oyun sistemine ihtiyacımız var. Eğer maçta yeterince boş kalıp, şut fırsatı bulamıyorsanız, iyi şutör olmak, önemini yitiriyor.
Basketbolda şut fırsatı, iki şekilde bulunur. Takım oyununuz, perdelemeler ve paslaşmalar sayesinde sizi boşa çıkarır. Siz de hareketliliğiniz sayesinde şutu atar, sokarsınız. Takım oyununuzun önünün kesildiği bölümlerde ise, bire bir oynayıp, şut fırsatını kendiniz yaratabilirsiniz. Bizim basketbolumuzda bu iki hususta da yetersizlik var.
Bize, "İbrahim mi, Ginobili mi iyi şutör?" diye sorsalar, hepimizin gözü gururla İbrahim’e çevrilir. Ama "hangisi daha iyi oyuncu?" diye sorsalar, önümüze bakarız. Sebep, bireysel yetenek farkında değil, iki ülkenin oyun anlayışında.
Sorumlu, sistem
Bizim oyun tarzımızda İbrahim’in şut fırsatı bulması, potanın dibinden pivotların perdelemesiyle forvetlerin çıkıp topla buluşmasıyla sınırlı. Buna karşılık, hareketli Arjantin hücumu ise Ginobili’ye sayısız şut fırsatları yaratıyor. Ayrıca, Ginobili bire birde belki de dünyanın en iyilerinden biri. Drive ediyor, havada bir hareketten öbürüne geçerek atıyor ve attırıyor. Suçlu İbrahim değil. Tanjevic hiç değil. Sorumlu, Türk basketbolunun tebeşire dayalı takım oyunu anlayışıdır.
Türk çocuklarının yetenekleri küçük yaşlardan itibaren koçların tebeşirle çizdikleri taktik uygulamaları ile sınırlanıyor. Böylece sonunda Milli Takımımız’da kimin ne yapacağını rakiplerimiz kısa sürede öğreniyorlar. Ve savunmaları, hücum gücümüzü önlüyor.
Sürprizin simgesi
Bu kalıplaşmış oyun tarzımızla sürprize yer yok. Basketbolda sürprizin simgesi üç saniye boya alanında yere çarptırılarak verilen bounce pastır. Siz gard olarak topu forvetinize doğru taşırsınız. Forvetiniz rakip savunmanın bekleyişinin aksine dip çizgi tarafından (arka kapıdan) kaçarsa, ona pasınız bounce olur. Hele boyalı üç saniye alanında bounce pas kullanabilen oyuncularınız varsa, takımınızın ne yapacağını önceden kimse kestiremez. Arjantin maçını tekrar izleyip, iki takımın kullandığı bounce pas sayısını karşılaştırırsanız, skordaki farkın nedeninin onların sürprizlere açık oyun tarzı olduğunu kolayca anlayabilirsiniz.
Görev paylaşımı
Basketbolda görev paylaşımında en ağır yük oyun kurucuların omuzundadır. Savunmada rakip takımın hızlı hücumlarını önlemek için geriye ilk koşan siz olursunuz. Set oyununda ise rakibin oyun kurucusuna baskı yapmak sorumluluğu da gene sizdedir. Ama bunlar, hücumdaki (takım oyununu oturtmak) görevi yanında çok hafif kalır. Takım oyununu oturtmak, karışık bir kavramdır. Sizden tam olarak ne istendiğini bilemezsiniz. Ama takımın iyi oynayamadığı her maçta sorumluluğun sizde olduğunu hissedersiniz.
Oyun kurucu farkı
Arjantin maçında tanınmayacak kadar aksak takım oyunumuzun sebebini aradığımızda ilk karşımıza çıkan, istesek de istemesek de oyun kurucularımız oluyor. Bu maçta, "Murat Didin’in geçen yıl yaydığı pozitif enerjiyle özgüvenini kazanan Kerem Tunçeri olsaydı, sonuç gene böyle mi olurdu?" diye kendi kendime sormaktayım. Bu takımda oynayan üç oyun kurucu da çok genç. Ama aralarındaki Ender Aslan’ın hem genç, hem de tecrübeli olmak gibi bir avantajı var. Ama o hala takıma faydalı olmak, lider olmak yerine, orijinal olmaya uğraşıyor. Son günlerdeki telaşı ise rakibin ikili sıkıştırmalarında iki savunmacının arasından driplingle geçip, onları gülünç duruma sokmak.
Hayranlık peşinde
Kafası, dikkati sadece bu ikili sıkıştırmaları dağıtmak üzerine yoğunlaşmış durumda. Hala hayranlık peşinde. Ona, "Seyircilerin, takım arkadaşlarının saygısı mı, yoksa hayranlık mı senin için daha önemli?" diye sorsanız, alacağınız cevap, "saygı mı, o da ne demek?" olacaktır. Bu gerçekleri yazmamın tek sebebi var, Türkiye başarılı, yetenekli, saygıdeğer oyun kurucular arıyor. Ender’de bu vasıflar var. Ama yıllar geçiyor, o hala bunları kullanmıyor. Onun taklit yeteğinin çok olduğunu, beraberindeki arkadaşlarını kırıp geçirdiğini yeni öğrendik.
Nash’i taklit etsin
Bana kalırsa, Ender’in taklit edeceği tek bir kişi var. NBA oyuncusu Steve Nash.Steve Nash, Kanadalı beyaz bir oyuncu. İyi bir savunmacı olduğu söylenemez. Atletik yeteneği de sınırlı. Zıpladığında çembere güç değiyor. Ama dünyada basketbol anlayışını değiştirecek kadar yaratıcı. Güç maçlarda 20-25 sayılık asist yapıyor. 20 sayı da kendi atıyor. Ben, Ender’in asist hanesinde sayı göremeyince, "Herhalde yazmayı unutmuşlardır. Milli Takım’ın oyun kurucusundan böyle bir performans beklenmez" demekle avunuyorum.
Gurur verici sonuç
Bugünkü maçta rakip Litvanya. Onlar da oyun kurucuları, liderleri Jasikevicius’un takımlarında olmayışının sıkıntısını çekiyorlar. Bir turnuvada Litvanya’yı iki kez üst üste yenmek çok gurur verici bir sonuç. Biz, başta İbrahim, bütün oyunculardan Litvanya’yı yenip, başımızı dikleştirip, gözümüzü yeniden zirveye gururla çevirecek bir sonuç bekliyoruz.