350 metrelik dev bayrağın taşınacağı Zafer Yürüyüşü ile başlayacak heyecan, Türk Yıldızları ve Solo Türk’ün nefes kesen gösterileri ile doruğa çıkacak. Kutlamalara on binlerce İzmirlinin katılması bekleniyor. İzmir Büyükşehir Belediyesi, İzmir’in bu coşkusunu zengin bir programla tüm kente yayacak.
İZMİR PROTOKOLÜ BULUŞTU
99. yıldönümü İzmir Valiliği’nin himayesindeki etkinliklerle kutlanırken 1,5 yıl önce Aydın’dan İzmir’e atanan Vali Yavuz Selim Köşger’le dün akşam Tarihi Havagazı Fabrikası’nda, Büyükşehir’in verdiği resepsiyonda tanıştık. İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer’le protokolü karşıladılar. Yarın ‘Zafer Yürüyüşü’ Cumhuriyet Meydanı’nda kutlama töreni, Fener Alayı ve Athena konseri ile devam edecek.
KARADA VE HAVADA ZEYBEK
Bugün 15.45’te Süvari Birlikleri’nin Cumhuriyet Meydanı’ndan Gündoğdu Meydanı’na yürüyüşünün ardından İzmir semaları, saat 16.15’ten itibaren, önce Genel Havacılık Uçakları ve İzmir Kulüpleri selamlama uçuşuna sahne olacak. Ardından Hürkuş gösteri uçuşu, Solo Türk, Türk Yıldızları, Jandarma Çelik Kanatlar gösterisi, Polis Havacılık Üzüm Salkımı, Sahil Güvenlik Arama Kurtarma ve selamlama ile Çelik Kanatlar Zeybek nefes kesen gösteriler yapacak. Yani, İzmirliler karada, çelik kanatlar havada zeybek oynamaları günün en keyifli anlarıydı.
Evet, işgalden yeniden vatan olmaya, kurtuluşa giden yolun başlangıcı kutlu olsun!
CHP 98 YAŞINDA
Günümüzde, bu tarihi gerçeğin önemini bilinçlerinde ve gönüllerinde hisseden milyonlarca vefalı insanın, 30 Ağustos Zaferi’ni coşku içinde kutlaması kadar doğal bir şey olamaz.
İsteyen zeybek oynayarak kutlar bu milli bayramı, isteyense horon teperek.
İsteyen harmandalı oynayarak kutlar bu anlamlı zaferi, isteyense vals ederek; dileyense şarkılar türküler eşliğinde idrak eder o coşkuyu.
Yeter ki siz kutlamak isteyin!
Bunu yapmak yerine... Halisane duygu ve yurtseverce düşüncelerle ‘30 Ağustos’u kutlayan vefalı insanların coşkusundan, dindarların mağdur edilmesi gibi tuhaf çıkarımlar yaparsanız şunu hatırlatırlar size: Beyim! Zaferi coşkuyla kutlayan o insanlar da sizin kadar dindar!
Bunu görün ve laikliği benimseyen insanları mağdur etmeyi esas siz bırakın artık!
Yaşar ALTINTARTI
GÜNÜN SÖZÜ
Ekonomi basınının temsilcilerine, Ordu’nun kalkınmasına yönelik nitelikli tarım, turizm, enerji alanlarında gerçekleştirdikleri proje ve çalışmalar hakkında daha derinlemesine bilgiler verdi. Klasik bir belediye başkanlığı değil, üreten, enerjiye dönüştüren, yapılmayanı yapan, ilkleri hayata geçiren anlayışla gündemini ortaya koyan Güler “Üç ay değil, 12 ay düşünen, üreten ve yaşayan bir şehir inşa ediyoruz” diyor. Eski Enerji Bakanı’nın bu kadar faaliyetini görünce bir gazeteci bize “Sayın Bakan’a Ordu’daki işler hafif kalıyor artık” dedi. Anladığımız kadarıyla aksine Hilmi Bey belediyeciliği çok seviyor, tam 19 ‘evladı’ var, yani ilçe belediyeleri de onun elinde büyüyor, gelişiyor. Gelir getirici projelerine bakarken, yayladaki vatandaşlara 211 ‘halep keçisi’ dağıtmış, 82 de manda. Kazcılık ve yumurtacılığı da övünerek anlattı.
‘DÜŞLERİNİZ ORDU OLSUN’
Gazetecilere barkovizyon eşliğinde Ordu ve Karadeniz Bölgesi’nin ekonomik, sosyal, stratejik ve geleceğe yönelik ekonomik projelerini değerlendirirken, ‘Düşleriniz Ordu olsun’ dedi. Ve panonun altındaki fotoğrafta devrilen koca bir meşe ağacının 12 kök-filiz vermesi pek görülmüş şey değil. Nedeni yağışlar ve rutubet olsa gerek.
Başkan’a “Nasıl bir belediyecilik?” deyince, yanıtı her şeyi anlatıyordu: “Belediyeciliğin görevleri arasında ‘sosyal ve ekonomik kalkınma’ tanımı vardır. Biz üretim ağırlıklı bir kalkınma ve belediyecilik modeli kurmak istiyoruz. Burada yeni kaynaklarla yeni bir belediyecilik anlayışı hâkim olsun istiyoruz. Bu amaçla yola çıktık ve stratejimizi ‘Düşünen Ordu, Üreten Ordu, Yarışan Ordu’ düşüncesiyle oluşturduk. Önce zenginliklerimizi ortaya çıkarma, düşünme ve üretmeye yönelik bir görüş hakim olsun istedik. ‘Düşünen Ordu’ derken, hem üreten anlamda hem de sosyal projeler hem de kültürel projeler üretelim istiyoruz. Ordu kültürü ve sanatıyla yaşanabilir bir şehir olsun, nitelikli tarımıyla başta fındık olmak üzere ekonomik zenginliğini oluştursun ve bunları ülkenin ekonomisine katkıda bulunarak sürdürsün istiyoruz.”
GÜNÜN SÖZÜ
“AŞIYA değil, sömürüye karşıyım.” (Sultan Demircan)
‘BİR YILLIK BÜTÇE İLE İKİ YILLIK İŞ YAPTIK’
Dr.Hilmi Güler,
2000 yılı öncesi işçi, esnaf ve çiftçi emeklilerine yönelik intibak yasası çıkarılarak aylıklarında göreceli iyileştirme sağlanmış ve 2013 yılı Ocak ayından itibaren kim ne hak ettiyse paraları ödenmişti. Ne var ki, 2000 sonrası emekli olanlar bu düzenlemeden yoksun bırakılmıştı.
Şimdi 2000 yılı sonrasında emekli olan SSK (4/A) ve BAĞ-KUR’lular (4/B) aynı prim kazancı ve prim gün sayılarıyla 2000 yılından önce emekli olanların kendilerinden daha fazla emekli aylığı aldığını belirterek, maaş farklılığının giderilmesini talep ediyor.
İstekleri karşılanıp, yeni intibak yasası hayata geçerse 2000 yılı ve sonrasında emekli olanların aylığı yeniden hesaplanacak. Çalışma süresi ve prim ödemelerine göre milyonlarca işçi, esnaf ve çiftçi emeklisinin aylığı değişik oranlarda artacak. Aynı şekilde dul ve yetimlerin de aylığı yükselecek. Daha uzun süre çalışan ve daha fazla prim ödeyenlerin aylığında 500 lirayı aşkın artış olabilecek. Bu kapsamda yaklaşık 5 milyon emekli bulunuyor. İşte bu nedenle yeni intibak yasasını verdiği söz doğrultusunda siyasi iradenin bir an önce çıkarmasını bekliyor milyonlarca dar gelirli kitle.
Bakalım hükümet gariban takımına ne kadar saygı gösterecek.
GÜNÜN SÖZÜ
“Bize ne oldu?” Fahrettin KOCA
EDİRNE’DE 32 GÖMÜTÜN DEĞERİNİ BİLMEK
CUMHURİYET
Türkiye’de gündem o kadar yoğun ki Almanya’daki seçim çalışmaları medyada biraz gölgede kaldı belki. Halbuki Almanya en fazla ilişkimizin olduğu bir ülke. 3.5 milyonu aşkın Türk veya Türk kökenlinin orada yaşaması bir yana AB’de en fazla ticari ilişkimiz olan bir ülke. Üyelik hedeflediğimiz AB’nin lideri. Alman turistler Türk turizminin de motoru. Liste uzatılabilir. Dolayısıyla yoğun gündemimiz içinde Almanya’da olup bitene göz atmakta yarar var.
Almanya’da, seçim kampanyaları son virajlarında. 16 yıldır iktidarda olan Hıristiyan Birlik Partileri yarışa önde başlamışlardı. Yeşiller Partisi de yükselişe geçmişti. Hatta ikisinin kuracağı bir koalisyona, geleceğin Alman hükümeti olarak bakılıyordu. Ancak iki hafta önce tüm öngörüler altüst oldu. Çok gerilerden gelen Sosyal Demokratlar, 15 yıldan beri ilk kez muhafazakâr Hıristiyan Birlik Partileri’nin de önüne geçip birinci parti oldu. Kampanyanın şimdiye kadarki en büyük sürprizi de Sosyal Demokratlar’ın yükselişi oldu.
INSA/You Gov şirketinin 27-30 Ağustos arası 2015 seçmen ile yaptığı ankete göre, Sosyal Demokratlar yüzde 25, Hıristiyan Birlik Partileri yüzde 20, Yeşiller yüzde 16.5, Liberaller yüzde 13.5, Sol Parti yüzde 7 olarak belirlendi. Yabancı aleyhtarı Almanya İçin Alternatif Partisi ise maalesef yüzde 11 gözüküyor. Tabii bu yüzdelerin yalnızca anketin yapıldığı tarihteki görüşü yansıttığını da unutmamak gerekir. Parti bağı, kısa vadeli fikir değiştirme, kararsızlar gibi etkenlerden dolayı seçim sonucu son ana kadar belirsizliklerle doludur.
LASCHET’TEN SCHOLZ’A
Sürpriz niye yaşandı? Alman seçmenler ani değişiklikten hoşlanmaz, hep istikrardan yanadır. Sosyal Demokratlar’ı öne geçiren de partinin şansölye adayı Hamburg’un eski belediye başkanı Olaf Scholz. Çünkü seçmenler onu istikrar sembolü Angela Merkel’in ayrılmasıyla doğacak boşluğu doldurabilecek tecrübeye sahip görüyor. Rakip bir partiden de olsa bir şekilde onun devamı gibi görüyor. O Alman siyasetinin demirbaşlarından biri. Şu an Almanya’nın Maliye Bakanı.
Hıristiyan Birlik Partileri’nin şansölye adayı ise Hıristiyan Demokrat Parti’nin lideri Armin Laschet. Almanya’nın en büyük eyaleti Kuzey Ren Vestfalya’nın şu an başbakanı. Yabancılara, özellikle de Türklere yakınlığı dolayısıyla ‘Türk Armin’ olarak da niteleniyor. Ama anketlere bakılırsa, kendisinin Merkel’in bir halefi olduğuna ikna edememiş olduğu görünüyor. En kötüsü de Alman Cumhurbaşkanı temmuz ayında 170 kişinin öldüğü sel felaketinde zarar görenleri, ölenlerin yakınlarını üzüntülü şekilde teselli ederken Armin Laschet’in arkada gülerken kameralara yakalanması imajına ağır bir darbe indirdi. Şansölye için doğrudan seçimde kimi destekledikleri sorulduğunda Almanlar, açık bir farkla sosyal demokrat Olaf Scholz’u destekliyor. Almanya’daki seçim kampanyasından siyasetçiler için çıkarılacak çok ders var.
KİTAPLAR
TBMM Dışişleri Komisyonu üyesi CHP Eskişehir Milletvekili Utku Çakırözer, “Taliban dünyaya Afganistan’da yaşayanların hak ve özgürlükleri konusunda, terörle, uyuşturucu ile ve göç ile mücadele konusunda güvenceler vermeden Türkiye’nin Taliban yönetimini tanıması ya da meşrulaştıracak teknik, siyasi ya da askeri bir işbirliğine girmesi doğru olmaz. Taliban dünyaya ülkeyi nasıl yöneteceği konusunda güvence vermelidir. Afgan yurttaşlarının hak ve özgürlükleri konusunda, kadınların hayata katılımı, çocukların eğitime erişimi, göç, uyuşturucu ve terörle mücadelede atılacak adımlar konusunda Taliban’ın atacağı somut adımlar her türlü işbirliğinin ön koşulu olmalıdır” dedi.
ÖZGÜRLÜKLER İÇİN GÜVENCE
Kabil Havalimanı’nın işletmesi ve güvenliğinin Türkiye tarafından sağlanmasına ilişkin Ankara ile Washington arasında yürütülen müzakereler, Taliban’ın Afganistan’da kontrolü ele geçirmesi sonrasında anlaşmaya varılamadan kesilmişti. Türk askerlerinin tahliyesinin ardından Taliban’dan gelen ‘Kabil Havalimanı’nın işletilmesi için Türkiye’den teknik destek’ talebine AKP iktidarı sıcak yaklaşırken, muhalefet ‘her türlü işbirliği’ için Taliban’ın önüne uluslararası toplum tarafından koşullar konması gerektiğini düşünüyor.
Çakırözer, Afgan halkının hak ve özgürlükleri konusunda dünyaya güvence vermeden Taliban’ı meşrulaştıracak her tür ilişkiye karşı olduklarını açıkladı ve “Hak ve özgürlükler için güvence istenmeli” dedi.
Burada esas konu; terör ve göç ile mücadele şartını hiç unutmamak gerekiyor.
Bu arada iktidar, muhalefet ile görüşmeyi hiç düşünmez mi?
GÜNÜN SÖZÜ
“GENÇLERE
İnsan sevgisidir” dedi. Büyük Zafer’den iki yıl sonra 30 Ağustos 1924 günü Dumlupınar’da Çal Köyü yakınlarında Atatürk’ün katılımıyla ilk kutlama töreni yapıldığını aktaran Zorlu, Atatürk’ün burada yaptığı konuşmayı her Türk evladının mutlaka okuması gerektiğini söylüyor. Yaklaşık 7 sayfalık metinde 37 yerde Türk kavramını kullandığı görülmektedir. Mustafa Kemal Paşa öncelikle 30 Ağustos’un öneminden şöyle söz eder:
“30 Ağustos zaferi, Türk tarihinin en önemli dönüm noktasıdır. Ulusal tarihimiz çok büyük, parlak zaferlerle doludur. Ama Türk ulusunun burada kazandığı zafer kadar kesin sonuçlu, yalnız bizim tarihimize değil, dünya tarihine yeni bir akım vermekte kesin etkili bir meydan savaşı hatırlamıyorum. Besbelli ki genç Türkiye Cumhuriyeti’nin temeli burada sağlamlaştırıldı, ölümsüz yaşayışı burada taçlandırıldı.”
Atatürk, Türkiye’yi, Türk tarihini içerisine alacak şekilde görmekte ve yorumlamaktadır.
“Efendiler, yüzyıllardan beri inleyen, fakat baskıcıların, aldatanların, bilgisizlerin oluşturdukları engellerle yürek parçalayan sesini milletin kulağına duyuramayan zavallı vatan bugün diyor ki; can kulağınızı, bağrında en derin üzüntüler duymuş annenizin samimi sözlerine sürekli açık bulundurunuz. Efendiler, Asya’da, Avrupa’da, Afrika’da hükmedici olma güç ve kabiliyetini göstermiş olan atalarımız, zamanında bu sesi duymaktan geri çevrilmemiş olsalardı; Türk topluluğunun, Türk idealinin, Türk çıkarlarının korunmuş ve çoğaltılmış olacağı anavatanı bugünkü parçalanmış şekilde mi miras alırdık!”
Ve Mustafa Kemal Paşa hangi görev ve makamda olursa olsun ülkeyi yönetecek olanların üzerinde durması gereken yol haritasını açıklamaktadır:
YÜKSEK KARAKTER
“Efendiler! Yüzyıllardan beri Türkiye’yi yönetenler çok şeyler düşünmüşlerdir; fakat yalnız bir şeyi düşünmemişlerdir: Türkiye’yi. Bu düşüncesizlik yüzünden Türk vatanının, Türk milletinin uğradığı zararları ancak bir şekilde giderebiliriz: O da artık Türkiye’de Türkiye’den başka bir şey düşünmemek. Ancak bu düşünceyle hareket ederek her türlü kurtuluş ve mutluluk hedeflerine ulaşabiliriz.”
Ve konuşmasının sonunda tıpkı büyük nutukta olduğu gibi Türk gençliğine seslenmektedir.
Bölücü ve gerici terörün hiçbir zaman amacına ulaşamayacağına; devletin bütünlüğünü, ulusun birliğini ve Cumhuriyetimizin kuruluş ilke ve devrimlerini koruma kararlılığının daha da güçlenerek süreceğine inanıyoruz. Yurttaşlarımızın, çocuklarımızın hiçbir ayrımcılık yapılmadan bağımsız Türkiye Cumhuriyeti’nde, kardeşçe ve huzur içinde yaşamalarını istiyoruz. Bunun ancak doğru, kararlı ve el ele uygulanan politikalarla mümkün olacağını biliyoruz.
“İstanbul Kadın Kuruluşları Birliği (İKKB)” üyeleri olarak, ülkemizin plansız göçmen yoğunluğuyla demografik yapısının değiştirilmesine ve içinde bulunduğumuz orman yangınları, sel baskınları ve pandeminin neden olduğu zor günlerden bağımsızlık mücadelesindeki ruh ve iradeyle yine birlik ve dayanışma içinde el ele vererek kurtulacağımıza inanıyor, tüm Cumhuriyet sevdalılarının ‘Zafer Bayramı’nı kutluyoruz.
Nazan MOROĞLU-İKKB Koordinatörü
GÜNÜN SÖZÜ“Politika tavla oynama, siyaset ise eksik taşla satranç oynama becerisidir.” Tahir Ç.
52 SAYFALIK YASA TASARISI İLE NE AMAÇLANMAK İSTENİYOR
BİR grup aydın sanatçı ve yazar bir bildiri yayınladı. Deniliyor ki: “Hükümetin başta Devlet Opera ve Balesi, Devlet Tiyatroları, Devlet Senfoni Orkestraları, Devlet Halk Dansları Topluluğu, Devlet çok Sesli Korosu olmak üzere toplam 52 sanat kurumunun kapatılmasını öngören yasa tasarısı bizim ve çocuklarımızın geleceğini yok ediyor.
Bizler Cumhuriyet’in kültür-sanat kurumlarının kapatılmasına sonuna kadar karşıyız. Yapılması planlanan model baskıcı ve gerici bir modeldir ve sanatın özgürlüğünü elinden almaktadır.
Bunun yanı sıra eğitim fakülteleri, güzel sanatlar liseleri, konservatuvarlar da topun ucunda. Türkiye’de sanatın ölüm fermanı olan 52 sayfalık yasa tasarısı Meclis’te yarın, öbür gün onaylanabilir.