15 Nisan 2009
Seçimler bitti. Sonuçlar netleşti. Hiç bitmeyecek gibi geçen bir son iki hafta.<br><br>Heyecan, tartışma... Çekişme, beklenti... Umut, umutsuzluk... Birçok şey... Ve seçimlerin sonucunda; gülen yüzler.
Beklenmedik kayıplar. Hayal kırıklığı yaratan isimler.
İzmir’de CHP’nin önemli bir başarı elde ettiği kesin.
Düşen kalelerin kazanılması, uzun yıllardır alınamayan belediyelerin CHP’li olması.
Hepsinden öte; 30 ilçede 28 ilçelik başarı.
2007 seçimlerinde yüzde 36’larda gezinen oyların il genel meclisinde yüzde 48’e taşınması.
Geçenlerde CHP Lideri Deniz Baykal’ın İzmir ziyaretinde bir ilginç tartışma yaşandı; "Acaba İzmir’in yıldızı kim?" diye.
Öyle ya; en büyük başarı kimin?
Yüzde 55’i yakalayan Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu’nun mu?
Kemalpaşa’da mucize yaratan Rıdvan Karakayalı’nın mı?
Konak’ta yüzde 60’ın üzerinde oy artırarak İzmir için de sinerji yaratan ve Konak’ta tarihi rekor kıran Hakan Tartan’ın mı?
Buca’da yıllar sonra büyük bir başarı elde eden Ercan Tatı’nın mı?
Karşıyaka’da yeni bir rekor kıran Cevat Durak’ın mı?
Yüzde 71 oy ile ciddi bir başarı yakalayan ve Deniz Baykal’ın bile şakayla karışık ismini üstüne basa basa "Abdüllll Batuuurrrr" diye anons ettiği Narlıdere’nin sevilen Başkanı Abdül Batur’un mu? Başarı kimin? İzmir’in yıldızı kim?
Deniz Baykal’ın İzmir toplantısında ortaya çıktı ki; İzmir’in yıldızı Ovakent Belediye Başkanı Ali Demirel.
Evet; yıldız o.
Hem de Genel Başkan Deniz Baykal’dan tescilli olarak.
Ovakent Belediye Başkanı Ali Demirel’in oy oranı yüzde 72.
Rekor! İzmir rekoru!
Deniz Baykal da; "İzmir’in yıldızı Ali Demirel" dedi.
Abdül Batur itiraz etti, "Ama Genel Başkanım biz ilçeyiz, o belde...".
Deniz Baykal, espriyi patlattı: "İlçe milçe, belde melde. En yüksek oy onun değil mi?".
Seçim kazanmak işte böyle bir şey!
AKP’de gerçekler
Başarılı oldun mu herkes yanında. Ama bir de başarısız oldun mu? Yandın!
Vur abalıya! Bir süredir AKP İzmir İl Başkanı Aydın Şengül’ün yaşadığı bu!
Seçimlerde sadece Bayındır’da elde edilen başarı. Onun dışında kayıplar.
Buca’nın, Gaziemir’in, Kemalpaşa’nın, Tire’nin, Ödemiş’in düşmesi... Bu yüzden "kağıttan kale" yakıştırması.
Karabağlar ve Bayraklı’da "popüler" ve "torpilli" adaylara rağmen seçimlerin gitmesi. Hem de "ilçe ayrımı sırf kazanma üzerine yapıldı" iddialarına rağmen...
Tek suçlu; Aydın Şengül!
Peki gerçek bu mu?
Bir süredir siyasi kulislerde Şengül’e haksızlık yapıldığı iddiaları da konuşuluyor.
Ben konuşulanları aktarayım:
- AKP İzmir ve Ege politikasını yanlış belirledi. Halkla çatıştı, hizmetlerin çoğunu engelledi, engellemese de o tür görüş yansıdı.
- Ankara’nın "antipatik" Belediye Başkanı Melih Gökçek’in İzmir’e su konusunda dil ve el uzatması halkta tepki yarattı. Birçok kesim Gökçek tepkisi ile CHP’ye yöneldi.
- Aday tespitindeki yanlışlar. Tanınmayan, sevilmeyen isimler. Hatta bu isimlerin parti üst düzey yönetimince paylaşılması. Şunun adayı, bunun adayı diye.
- Geçen seçimi kaybeden Taha Aksoy’un heyecan yaratamaması. Adeta baştan seçimi kaybetmiş bir görüntü yansıtması.
- Bakan ve milletvekillerinin etkisizliği. Halkla doğru ve sıcak ilişki kuramaması.
- Başbakan Erdoğan’ın İzmirli’yi rahatsız eden söylemleri. Bunların düzeltilmemesi. Ya da farklı bir söylem geliştirilmemesi.
- İzmir’in kaynaklarının başka kentlere aktarılması, bunun halkta yarattığı tepki.
Bunları göz önüne almadan sadece Şengül’ü suçlamak doğru mu? Kaldı ki; geçen seçime göre Ege’de AKP’nin kayba uğramadığı tek yer; İzmir. Yani; çok az kayıp. O zaman, yukarıdaki konuları da irdelemekte yarar yok mu?
Siyaset; pozitif bir bilim değil mi aynı zamanda!
Yazının Devamını Oku 11 Nisan 2009
TÜRKİYE’nin alanında ilk özel hastanesi. Yılda 3 bin ameliyatın yapıldığı, teknolojisiyle dünyadaki örneklerine kafa tutuyor. İzmir’de hizmet veren EMOT El Mikrocerrahi Ortopedi ve Travmatoloji Hastanesi. Yıllarca hem kendilerini yetiştirdiler, hem de örnek başarılara imza attılar. Şimdi yurt içindeki ve dışındaki meslektaşlarını eğitiyorlar. Bu hafta, 18 yıllık serüvene birçok başarıyı sığdıran EMOT Hastanesi Yönetim Kurulu Başkanı ve Başhekimi Prof. Dr. Sait Ada ile söyleştik.
Farklı bir alanda merkez açma fikri nasıl oluştu? Kuruluş hikáyenizi anlatabilir misiniz?
- Mikrocerrahi, büyütme altında, gözle gözükmeyen damar ve sinirlerin dikilmesiyle yapılan ve 24 saat hizmet gerektiren, büyük sabır isteyen, emek yoğun bir daldır. Normal uzmanlık eğitimiyle öğrenilmez. Deneysel cerrahi laboratuvarlarında eğitim gerektirir. Mikrocerrahinin tıbba katkıları 1980’lerden itibaren hızla artmış, kopan uzuvların dikilmesi, sinirlerin iyileştirilmesi, serbest doku nakilleriyle vücut eksikliklerin giderilmesi ve kol-el nakilleri gerçekleştirilmiştir. Bizler ortopedi uzmanı olduktan sonra bu zor dala gönül verdik. Bu iş için ekip çalışması gerekliydi. Bu ekibin 24 saat hastaya müdahale edecek alt yapıya gereksinimi vardı, kamu kurumlarında bu organizasyon mümkün değildi. Dünyadaki tüm örnekleri gibi özel kuruluşlar eliyle bir organizasyon gerekli olduğunu biliyorduk. Önceleri muayenehane ortamında bir el ve mikrocerrahi merkezi kurduk ve oradan elde ettiğimiz gelirle, 18 yıl önce Türkiye’nin ilk özel dal hastanesi olan EMOT hastanesinin temellerini attık. Hastanelerin çok zor işletmeler olduğunu yaşayarak öğrendik ve hala öğreniyoruz. Kuruluşumuzun temeli, dünya ölçülerinde, etik ve özgür bilim üretmeye, hastalarımızla açık ilişkiler kurmaya dayanmaktadır. Yıllar içinde sadece İzmir değil tüm Türkiye’den bize güvenerek gelen hastalarımızla geliştik ve gelişmeye devam etmek istiyoruz.
İki hastanenin yönetim kurulu başkanlığında
1956 Kayseri doğumlu. İlk, orta ve lise eğitimini Karşıyaka’da tamamladı. 1979’da Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi’ni bitirdi, 1984’te Ortopedi ve Travmatoloji Kliniği’nden uzmanlığını aldı. 1995’te doçent, 2005’te profesör oldu. 1996’dan itibaren EMOT Hastanesi Başhekimliği ve Yönetim Kurulu Başkanlığı’nı, 2006’dan bu yana ise Atakalp Hastanesi Yönetim Kurulu Başkanlığı’nı yürüten Prof. Sait Ada, Uusal Ortopedi ve Travmatoloji Derneği Yönetim Kurulu üyesi. Ada, evli ve bir kız babası.
ÜLKEMİZİN DİĞER BÖLGELERİNE AÇILACAĞIZ
Önümüzdeki günlerdeki projeleriniz ve hedefleriniz?
- Yapmak istediğimiz çok şey var. Acil sağlık hizmetleri en zor ve elde edilmesi güç hizmetler. Bizim gibi mikrocerrahi hastaneleri başka bölgelerde yok. Genel olarak 20 milyon nüfusa tek mikrocerrahi merkezi yeterlidir. Biz ülkemizin diğer bölgelerinde yayarak, Antalya, Kocaeli, Ankara, Trabzon ve Van’a yeni şubeler açmayı hedefliyoruz. Bunun için gerekli insan gücünü sağlayacağımızı düşünüyoruz. Ayrıca uzmanlık eğitimi gereken bu dalda eğitim veren ve resmi olarak kabul edilen bir kurum olmak istiyoruz. Bu konuda üniversiteler ve diğer eğitim kurumları ile işbirliği yapabiliriz.
TEKNOLOJİ OLARAK HERŞEY TAMAM
Gerçekleştirilen tedaviler ve sürekli gelişen teknolojiyi takipten bahseder misiniz?
- 18 yıldır İzmir’de, dünyada yapılan tüm mikrocerrahi ameliyatlarını ve sonrası fizik tedavilerini yüksek oranda başarılarla yapmaktayız. Dünyadan daha iyi olduğumuz konular var. Örneğin her türlü kopma ve el yaralanmaları gibi. Bu tip hasta sayımız çok fazla ve sonuçlarımız herkesi memnun etmektedir. Ayrıca ana dalımız olan ortopedi ve travmatolojinin her türlü tedavisini gerçekleştiriyoruz. Teknolojik bir eksiğimiz şu anda yok, her türlü tanı aracımız mevcut. 18 yıldır her cumartesi yaklaşık 3 saat hastalarımızın durumlarını kendi aramızda tartışarak en güvenli tedaviye gayret ediyoruz. Yurt içinden ve dışından onlarca meslektaşımıza eğitimler verdik ve mikrocerrahinin temel prensiplerini öğrettik. Yurt içi ve dışı yüzlerce yayınımız var. Hastanemizden 2 profesör, 2 doçent yetişti ve 2 arkadaşımız doçentliğe hazırlanıyor. Ege’de büyük hizmet verdiğimizi düşünüyoruz. Yılda ortalama 3 bin ameliyat, 12 bin poliklinik yapıyoruz. Toplam 140 personelle çalışıyoruz ve 2007’de kurumlar vergisinde ilk 100’e giren tek hastaneyiz. Sağlık hizmetinde neler yaptığınızı anlatmak hem zor hem de bir anlamda etik dışıdır. Aslında yaptığınız işle kendinizi gösterirsiniz. Önemli olan, Hipokrat’ın, "Hastaya zarar verme" altın kuralını unutmadan hizmettir. Sağlık hizmetinde çok büyük laflar etmeden, yaptığınız işin öncelikle kendinizi tatmin etmesi ve hastaya elinizden gelen en iyisini yaptığınıza inanmanız çok önemlidir. Hastalar bunu görecek ve takdir edecektir.
Yazının Devamını Oku 8 Nisan 2009
Türkiye’yi meşgul eden seçimler artık unutuluyor. Başkanlar koltuklarına oturdu, yorumlar yapıldı, itirazlar da bitti artık. Alan da, satan da memnun değil elbette. Herkes kendi açısından yorumlasa da seçimlerin mesajı net:
İktidar sarı kart gördü, özellikle ekonomide dikkatli olmalı.
CHP, oylarını yükseltti, ama patlama olmadı. Kadrolarında ve programında yenileşmeye gitmeli.
MHP merkeze yönelmeli ve merkezdeki yapılanmayı kucaklamalı.
DTP, toplumu dışlayıcı değil, kucaklayıcı olmalı.
Ve elbette yerel seçimlerde "isimlerin önemi".
Şu kesin ki; partiler gelecek seçimlerde "odunu koysak seçilir" anlayışı yerine halkın sevdiği ve saydığı isimleri tercih edecek!
Gelelim; bazı ilginç notlara.
İzmir ve Ege seçimlerinde belediye başkanlığı için şansını deneyen tanıdık isimler vardı.
Bazı bakan ve milletvekilleri, hatta geçen dönem belediye başkanlığı yapmış kişiler.
Eski bakanlardan Halil Çulhaoğlu Tire’de kaybetti, Hakan Tartan Konak’ta kazandı.
Özlem Çerçioğlu Aydın’da tarih yazdı.
Eski ANAP milletvekili İlhan Kaya Bornova’dan AKP’nin İl Genel Meclis Üyesi oldu.
Yine eski ANAP milletvekili Cengiz Bulut, Bornova’da Bağımsız Belediye Başkanlığı’nı denedi, olmadı. Çok az oy aldı.
Bir de eski başkanlar var; şimdi belediye meclis üyesi oldular.
Örneğin; Bornova Belediye eski Başkanı Sırrı Aydoğan meclis üyesi seçildi.
Aynı şekilde tutuklanan Güzelbahçe eski Belediye Başkanı Ertan Avkıran da cezaevinde meclis üyesi seçildi.
Bir de kapanan beldelerin başkanları var: AKP’li Sarnıç Belediye Başkanı İsmail Acar, CHP’li Gümüldür Belediye Başkanı Bülent Rüzgar gibi.
Ne diyelim; yeni görevleri hayırlı olsun!
"Attan inip eşeğe binilir mi?" diyenlere de gülüp geçmek lazım.
Siyaset bu; herkese bir kulp takılır rahmetli Turan Güneş’in dediği gibi.
Türkiye’de iki kadından biri olmak
81 ilde iki kadın belediye başkanı. Biri Tunceli’de, diğeri Ege’de. Öyle ya; Ege çağdaşlığın başkenti, kadını güçlü ve etkin bir bölge.
Ama sadece Özlem Çerçioğlu... Aydın’da kadın belediye başkanı.
Kolay mı oldu? Neredeee? Güçlü rakipler, zorlu bir propaganda süreci. Ama mutlu son.
Herkese ve her şeye rağmen. Mutlu mu mutlu Özlem Çerçioğlu.
Şimdiden kolları sıvadı. Varsa yoksa Aydın.
Milletvekilliği dönemindeki heyecan "iki kat".
Dilinde Aydın için "çevre yolu" projesi.
Daha birçok şey. Sosyal projeler. Altyapı hazırlıkları.
Bu heyecanı devam ederse. Aydın uçacak, uçacak! Ama...
Bir yandan da seçim dönemindeki anılar... Acı, tatlı, yaşananlar...
İşte Türkiye’nin iki kadın belediye başkanından biri olan Özlem Çerçioğlu’nun bu süreçteki "en"leri:
En çok neyi özledi: "Kazanmayı özledim ve istedim. Çünkü bu hedefe odaklanmıştık."
En çok hangi sözcüğü kullandı: "İstihdam sorunu, trafik sorunu, otopark sorunu, sosyal projeler ve Aydın’ın turizm kenti ve marka şehir olacağı."
En unutamadığı an: "Kadınların, gençlerin desteği ve Aydın’da yıllar sonra CHP’nin yerel seçimi kazanması sonrasında insanların gözlerindeki mutluluğu hiç unutamam."
En tatlı anısı: "Seçim otobüsü ile vatandaşlara ulaşmaya çalışıyoruz. Bir taraftan da anonslar yapılıyor. O esnada 5 yaşlarında bir çocuk... Heyecanı gözlerinden okunuyor. Annesine şöyle dedi: (Anne, anne bak! Aydın’ın Özlemi. Ben Aydın’ın Özlem’ini öpmek istiyorum). Ben de indim otobüsten sarıldık, öpüştük. Annesi ile sohbet ettik. Evde de bize oy vermesi için annesine sürekli baskı yapıyormuş oysa ki."
En pozitif ayrımcı projesi: "Bilindiği gibi toplumun yarısı kadınlardan oluşuyor. Kadınlar son yıllarda verilmiş haklarını bile kaybetti. Onun için kadınlara yönelik projelerimiz, çalışmalarımız olacak. Tabii ki, kadınların yanında gençleri ve çocukları da unutmayacağız."
Yazının Devamını Oku 4 Nisan 2009
İZMİR’de yurt içi ve dışındaki başarılarıyla gündeme gelen Işıkkent Eğitim Kampusü, son olarak uluslararası eğitim alanındaki en önemli ödüllerden kabul edilen "CIS Akreditasyon Ödülü" kazandı. Bu yıl ilk lise mezunlarını vermeye hazırlanan, kendine özgü eğitim anlayışıyla gündeme gelen Işıkkent Eğitim Kampusü’nün başarısı ve hedeflerini Genel Koordinatör Joseph Malloy ile konuştuk.
Akreditasyon ödülünün anlamı nedir?
- Dünya genelinde birçok okulun ve enstitünün oluşturduğu Uluslararası Okullar Konseyi (CIS), "uluslararası eğitimin sürekli olarak geliştirilmesi" amacıyla, belli standartlara uyan okullara "CIS Akreditasyon Ödülü" veriyor. Uzun bir "Değerlendirme ve Geliştirme" süreci sonunda bir okulun bu ödülü alması, uluslararası kabul görmüş eğitim-öğretim standartlarına ulaştığının ve kendini sürekli geliştirmeye adadığının göstergesi kabul ediliyor. Bu da okula uluslararası geçerli bir akreditasyon kazandırıyor. Işıkkent Eğitim Kampusü olarak 2005-2006 öğretim yılında başladığımız süreç sonucunda Aralık 2008’de koşulsuz akreditasyona hak kazandık.
"Eğitimde Sürekli Gelişme" kavramına bakışınız?
- Okullarda uygulanan eğitim programının, idari yapının özellikle de öğrenci yaşamının sürekli daha iyiye yönelik gelişmesi anlamına geliyor. Biz de okulumuzda; eğitim sistemimizde, felsefe ve amaçlarımızın, geleceğe dönük stratejilerimizin sürekli olarak gelişmeye ve ilerlemeye yönelik olması kararlılığını gösterdik. Bu kararlılığı da en üst düzeyde bir kurum teyit etti. Bu akreditasyonla okulumuzu CIS sürekli denetleyecek. Biz de eğitim dünyasında uluslararası değişimi ve yenilikleri sürekli takip ederek, gelişme hedeflerimizi konseye bildireceğiz. Son hedefimiz; öğrenim kalitesinde sürekli gelişmeyi ve öğrenci memnuniyetinde sürekliliği sağlamak olacak.
Türkiye’de CIS’e akredite olmuş kaç okul var?
- Eğitim ve öğretim hayatımıza başlamamızın henüz 11. yılında, Türkiye genelinde bu ödülü kazanmış olan 11. okul olmaktan gurur duyuyoruz. İzmir’de bu ödüle layık görülen 2. okuluz.
2001’de Türkiye’ye geldi
á New Jersey’de doğup büyüyen Joseph Malloy, New York New School for Social Research’te, İngilizce öğretiminde lisans ve yüksek lisansını tamamladı. 2001’de Türkiye’ye gelmeden önce New York’ta çeşitli üniversitelerde, New York International French-American School’da ve New York Eyaleti Eğitim Müdürlüğü’nde öğretmenleri eğitti. İstanbul’da Üsküdar Amerikan Lisesi Hazırlık Programı Direktörü, TED İstanbul Koleji İngilizce Bölüm Başkanı ve Eğitimden Sorumlu Genel Müdür Yardımcılığı yaptı. 1 Temmuz 2006’dan bu yana Işıkkent Eğitim Kampusü Genel Koordinatörü.
KLINGENSTEIN’DEN EĞİTİM BURSU KAZANDI
Okul yöneticilerine verilen bir özel burs kazandınız. Bu burstan bahseder misiniz?
- Klingenstein Bağımsız Okul Liderliği Merkezi’nin her yıl Columbia Üniversitesi’nde okul müdürleri için düzenlediği programa tam bursla katılma hakkı bu yıl bana verildi. Her yıl değişik ülkelerden yaklaşık 200 başvurunun olduğu bu eğitim için ABD, Hollanda, Norveç, Kamboçya, Avustralya, İspanya ve Türkiye’den 20 yönetici seçildi. Ocak ayında iki hafta Columbia Üniversitesi’nde, okul liderlerinin sorunlarını, eğitimle ilgili konuları çalıştık. Edindiğim bilgileri Işıkkent yöneticileriyle paylaşıyorum. Işıkkent Eğitim Kampusü’nde yeni gelişmeleri müjdeleyebiliriz.
Yazının Devamını Oku 1 Nisan 2009
SON bir aya kadar kimse havasında değildi... Ama... Son iki hafta fırtına gibi geçti. Adaylar dört bir yanda, TV’lerde, gazetelerde bol bol haberler. Bazen dozu kaçmış vaatler, bazen sessizlik. Ama çokça halkla buluşma.
Bir gerçeğin altını çizmek de yarar var; İzmir’de ve Ege Bölgesi’nde seçimler centilmence geçti. Adaylar belli bir kalite çizgisi tutturdu. Densizlik, saygısızlık, çiğlik neredeyse olmadı! Bu çok güzel!
Ege ve İzmir seçmenine de bu yakışırdı.
Sonuçta Aziz Kocaoğlu güldü. Taha Aksoy kaybetti.
Taha Aksoy için çifte kayıp. Önce Ahmet Piriştina’ya karşı, sonra da Aziz Kocaoğlu’na...
Gerçi, "Yenilen pehlivan güreşe doymaz" esprileri sıkça yapılır oldu, ama...
Benim bildiğim Taha Aksoy bir daha Büyükşehir Belediye Başkanlığı yarışına girmez.
Yani Başbakan Tayyip Erdoğan’ın dediği gibi, "Benim için İzmir Büyükşehir Belediye Başkan adaylığı bitmiştir. Daha da girmem" der. Doğrusu da bu galiba. AKP tabanında da son gelişmelerin ciddi bir rahatsızlık yarattığı ortada.
Büyükşehir adayının "sürükleyici" olmaması...
İlçelerde belirlenen isimlerde yanlışlıklar...
Ciddi bir planlama ve organizasyon yapılmaması...
İzmir İl Başkanı Aydın Şengül’ün iyi niyetli çabaları ile...
Ancak bu kadar oldu.
Şimdi herkes, "Keşke başkana daha çok inisiyatif tanınsaydı" diyor, ama... İş işten geçti!
Köprünün altından da çok sular aktı!
Bir de nostalji yapalım; İzmir Büyükşehir Belediye Başkanlığı’na seçilen Aziz Kocaoğlu’nun aldığı yüzde 53.8’lik oy oranı İzmir’de elde edilen dördüncü iyi sonuç.
Aziz Kocaoğlu; Ahmet Piriştina’yı, Burhan Özfatura’yı, Yüksel Çakmur’u geçti...
Ama daha büyük oy oranına sahip iki efsane başkan var. "Asfalt Osman" olarak anılan Osman Kibar’ın 1964’te oyu yüzde 58.6, 1969’da ise 56.3. Arka arkaya iki büyük zafer. "Boksör" lakaplı İhsan Alyanak’ın 1977’deki seçim zaferindeki oyu ise yüzde 62.2.
Sonra da Aziz Başkan. 32 yıl sonra. Az buz değil.
Büyükşehir’de yeni dönem
Bir yandan seçim sonrası "son dakika" çalışmaları, bir yandan yeni dönemle ilgili planlamalar.
İzmir Büyükşehir’de CHP rahat sonuca gitti.
Taha Aksoy eski oyunu aldı, Aziz Kocaoğlu oyunu artırdı.
Aziz Kocaoğlu artık "seçilmiş başkan". Bu öyle böyle rahatlık ve huzur değil! Aynı zamanda da keyif. Başkan Kocaoğlu da bunun farkında. Şimdiden yeni dönemle ilgili planlamalar yapıyor.
Özellikle son iki yılda kendisine büyük sorun çıkaran "tamamlanamayan metro" ve "arsenikli su" konularında hızlı bir tempo içinde olacak. Büyükşehir bürokratlarının büyük bölümünün de geçmiş dönemde Başkan Kocaoğlu’nun hızına ayak uyduramadığı bir gerçek.
Bu konuda parti tabanından da, Kocaoğlu’nun yakın çevresinden de sesler yükseliyor.
Görünen o ki, yeni dönemde Kocaoğlu, belediye bürokrasisinde önemli değişikliklere gidecek.
Görünen köy kılavuz istemez!
Ben şimdiden bazı gelişmelerle ilgili duyumlarımı sizlerle paylaşayım:
Büyükşehir Belediyesi’nde uzun yıllar Yusuf Ali Karaman’ın yürüttüğü başkan vekilliği görevine bu kez en kuvvetli aday, Bornova eski Belediye Başkanı Sırrı Aydoğan.
Genel sekreterlik için de DİSK eski Genel Sekreteri Musa Çam ile başkanın yakın kurmaylarından, eski meclis üyesi Bilgin Erünal’ın adı geçiyor.
Belediye bürokrasisinde üst görevlere taşınacak isimlerden biri olarak da İlknur Denizli anılıyor.
Ben şimdiden söyleyeyim!
Yazının Devamını Oku 28 Mart 2009
RENKLİ İzmir geceleri, İzmirli girişimci Nazan Şenolsun imzasıyla Balkanlar’a taşınıyor. İstanbullu işletmeci ortağı Siren Mermut ile Makedonya’nın ilk VIP gece kulübünü kurmaya hazırlanan eski basketbolcu Nazan Şenolsun, yazın Çeşme’de, kışın Alsancak’ta yaşanan renkli atmosferi Meriç’in öte yakasına taşıyarak Balkan gecelerine hayat verecek. Bu hafta Şenolsun ile söyleştik.
Eğlence sektörüne nasıl adım attınız?
- Eğlence sektörüne adım atışım, İstanbullu ortağım Siren Mermut ile 2006’da TED Spor Kulübü’nde tanışmamızla başladı. Çocuklarımızın tenis sporuna ilgisi, bizi Siren Hanım’ın işlettiği TED Spor Kulübü’nde buluşturdu. Tanışmamızın ardından ilk kez aralık ayında Türk-Makedon İşadamları Ticaret Odası’nın kokteyl ve catering organizasyonunu gerçekleştirdik. TBMM Başkanı Köksal Toptan’ın da katıldığı kokteyl çok başarılı geçti. Bizim için önemli başlangıç olan gecenin ardından She Point adlı organizasyon şirketini kurduk.
Makedonya’da gece kulübü açma fikri nasıl oluştu?
- İlk organizasyonumuzun ardından birçok firmadan danışmanlık teklifi alınca catering ve organizasyon konusunda Makedonya’daki potansiyeli keşfettik. Makedonya hızla gelişiyor. İstanbul’un 20 yıl önceki haline benzetiyorum. Özellikle de Türkler’e büyük ilgi var. Otelcilikten restorancılığa tekstilden inşaata birçok sektör hızla büyüyor. Ayrıca Makedonya eğlence kültürü de çok gelişmiş. Buradan hareketle biz de bir VIP gece kulübü kurmaya karar verdik.
Peki nasıl bir mekan oluşturmayı düşünüyorsunuz?
- Makedonya’da kuracağımız mekan Balkanlar’ın ilk VIP gece kulübü. Bin-bin 500 kişi kapasiteli olacağını tahmin ediyoruz. Hem bizim, hem de Balkanlar’ın bu çaptaki ilk VIP mekanı, iddialı olacak. Bunun için 300 bin euro civarında yatırım öngörüyoruz. Deneyimli ortağımla İstanbul gece hayatının dinamizmi ile İzmir’in kendine özgü sıcaklığının birleştiği bir mekan yaratmaya gayret ediyoruz. Her şey planladığımız gibi giderse gece kulübümüz bu yaza açılacak.
Gelecek plan ve projelerinizden bahseder misiniz?
- Şimdilik adım adım gitmeyi tercih ediyoruz. Ancak Makedonya’da yeme-içme sektöründe fiyatlar çok uygun. İnsanlar dışarıda eğlenmeyi, yemeyi, içmeyi çok seviyor. İstanbul’da bir çok mekan işleten Siren Mermut, restoran konusunda da oldukça tecrübeli. İleride Makedonya’da böyle bir yapılanmaya gidebiliriz. Ancak şimdi enerjimizi Makedonya’da kuracağımız gece kulübümüz üzerinde yoğunlaştırdık.
Eski basketbolcu
1963 doğumlu İzmirli eski bir basketbolcu olan Nazan Şenolsun, KSK Tenis Şube Başkanlığı yaptı. Evli ve üç çocuğu var. Sık sık tenis turnuvaları için yurt dışına giden Şenolsun, Makedonya’da bir turnuvada tanıştığı Vaksa Leontiç adlı iş kadını vasıtasıyla ülkedeki iş potansiyelini fark ederek, ortağı Siren Mermut ile Balkanlar’ın en büyük gece kulübünü açmaya hazırlanıyor.
Yazının Devamını Oku 25 Mart 2009
HEYECAN dorukta. Binlerce aday var. Ancak birkaçı seçilecek. Kaybedenler çoğunlukta. Demokrasinin ve seçimlerin gerçeği... <br><br>Belki biraz acı! Adaylar bir yandan yoğun çalışmalar yapıyor, bir yandan da son dakika hatalarına, kazalarına karşı önlem alıyor.
Öyle ya, kazazede başkan da başkan adayı da çok.
Malum İzmir Büyükşehir Belediye Başkan Adayı Aziz Kocaoğlu ayağını kırmıştı. Seçim sürecinde ona Konak Adayı Hakan Tartan kolunu kırarak eklendi. Narlıdere Belediye Başkanı Abdül Batur da spor yaparken kazazede olmuştu.
Siyasetin üzerinde bir nazar var ama...
Bazen dikkatsizlik de etkili değil mi? Adaylar her gün oradan oraya koşturup, seçmenlerine ulaşıyor.
Son günler yaşandığı için de tempo hayli arttı.
Seçimlere çok az bir süre kala ünlü siyasilerimize hem nazarı, hem de nasıl korunduklarını sordum.
İşte yanıtları:
AKP Çiğli Belediye Başkan adayı Ömür Kabak: "Sadece, -Allah korusun- diye dua ediyorum."
MHP Bayraklı Belediye Başkan adayı Mehmet Topbaş: "Nazara inanıyorum. Geçenlerde bir TV programında 7 aydır hasta bile olmadığımı söyledim. Ertesi gün gözüm kapandı. Kadın kolu başkanlarımız sağ olsun artık her gün nazar boncuğu takıyorlar."
CHP Konak Belediye Başkan adayı Hakan Tartan: "Nazardan korkuyorum. Genelde nazar boncuğu taşımaya özen gösteriyorum."
Anavatan Büyükşehir Belediye Başkan adayı Gülgün Beşerler: "Nazardan çok korkarım ve çok inanırım. Yıllardır boynumda bir göz boncuğu taşıyorum."
DP Konak Belediye Başkan adayı Mehmet Köstepen: "Kemoterapi gördüm ve üç yıl önce ikinci kez yaşama döndüm. Bu çok zor tedavi sonrasında hayata daha farklı bakıyorsunuz. Evden çıkarken besmeleyle çıkarım. Eşimin dostumun duaları da çok önemli."
DSP Bornova Belediye Başkan adayı Aylin Keşoğlu: "Nazara elbette ki inanırım. İnsanların enerjisine inanırım çünkü. Annem mutlaka evden çıkmadan önce nazar boncuğunu iliştiriyor yakama. Gün sonunda ise esnafın verdiği boncuklarla ceplerim dolu olarak eve dönüyorum."
Gündoğdu’dan akılda kalanlar
Artık mitinglerde son günler. Partiler son kozlarını oynuyor. "Bindirilmiş kıtalar" olsa da mitingler önemli bir gösterge. Partililerin yanı sıra halkın da büyük katılımı oluyor.
İzmir’e son noktayı koyan CHP lideri Deniz Baykal "İzmir’e anamın babamın evine gelir gibi geldim" dedi. Aslında burada atıf Başbakan Tayyip Erdoğan’ın Mersin’deki "Ananı da al git" fırçasına nazire biraz da...
Konuşmasının sonlarına doğru da "Bütün İzmirli anaları sandığa davet ediyorum" diyerek bunu netleştirdi CHP lideri.
Yani, CHP mitingi renkli geçti. Yağmura rağmen coşku dinmedi.
Aslında yağmurda adeta AKP Genel Başkanı Tayyip Erdoğan’ın sürekli söylediği "beraber ıslandık biz bu yollarda" şarkısına nazire yapar nitelikte idi mi ne!
İki saate yakın meydanda Deniz Baykal’ı bekleyenler bunlarla vakit geçirdi.
Ben size miting meydanına yansıyan ve gülümsemelere yol açan, zaman zamanda halkın katılımı ile tekrarlanan bazı sloganları yazayım istedim.
Öyle ya, bir seçim geçiyor, kalanlar kubbede hoş sada olacak:
"Elektrik zammına kesin çözüm. Lüzumsuz ampulleri söndürün!"
"Benim için İzmir bitmiştir. Daha da İzmir’e gelmem."
"Ampulle kararan tek ülke."
"Sen Kasımpaşalıysan biz de Eşrefpaşalıyız."
"Sek arsenik bile içsem. Güzel İzmir seni vermem."
"Biz İzmir’iz hilafet değil, hürriyet isteriz."
"Biz Gavur İzmir’iz, ya denize dökeriz, ya sandığa gömeriz."
Yazının Devamını Oku 21 Mart 2009
AĞUSTOS 2007’de Narlıdere’de yapımına başlanan Folkart Evleri’nin ilk etabı tamamlandı. 120 milyon dolarlık proje farklı konseptiyle dillerde. Krize rağmen mücadele... Bu hafta Folkart Yapı A.Ş. Genel Müdürü Mesut Sancak’la konuştuk.
Folkart Narlıdere’nin konsepti nasıl oluştu?
- Projeye başlarken ülkemizde göz ardı edilen ve mimarinin ana çıkışı sayılabilecek ’kullanışlılık, süreklilik, estetik ve kalıcılık’ prensipleriyle yola çıktık. 2007’de temel atarken vizyonumuz yenilikçi anlayışla, gün geçtikçe değeri anlaşılacak farklılık yaratmaktı. Başta mimarımız Emre Arolat; ekibimizi aynı vizyonu paylaşacak şekilde oluşturduk. Çünkü mimarinin, kentin görselinin ana öğesini oluşturduğunu düşünüyoruz. Ticari kaygılara esir olmadan, İzmir’e yakışır, bizi yansıtacak projeler hedefledik. Folkart Narlıdere Evleri bu düşüncenin ve anlayışın yansımasıdır.
Peki Folkart’ı diğer projelerden farklı kılan ne?
- Her şeyden önce proje, "a plus" sınıfının en modern ve lüks konutlarından oluşuyor. Uluslararası ödüllü mimarımızın çizgileriyle farklı görünümlü. 30 bin metrekare alandaki 168 dairede, akıllı ev teknolojisinin son yenilikleri var. Kendi sınıfı için bir örnek ve referans olmasını hedeflediğimiz proje, Türkiye’de metrekare başına en fazla harcama yapılanı. İlk etabını da 18 ay gibi kısa sayılabilecek bir sürede tamamlamış olmamız da bizim için ayrı gurur.
Akıllı ev teknolojisi konusunu biraz açabilir misiniz?
- İzmir’de ilk kez uygulanan yüz tarama sistemi, parmak izi, cep telefonuyla "evdeyiz" modu ile konutunuz siz gelmeden hazır oluyor. Evinize kilometrelerce uzakta da olsanız kapınıza gelene sabit veya mobil telefonla kapıyı açabilirsiniz. Doğalgaz dedektörüyle herhangi bir olumsuzlukta site sakinlerinin haberi oluyor. İstemediğiniz birisi geldiğinde güvenlik görevlisi uyarılabiliyor. 50 farklı noktadaki harekete duyarlı kameralarla herhangi bir noktaya odaklanabiliniyor. Hastane ve cezaevi güvenliğini aratmayacak, detaylı tasarım kullandık. Sitede deprem uyarı sistemi de var.
İzmir onu etkiledi
á Mesut Sancak 1974 Siirt doğumlu. Ailenin eczacılık sektöründeki Hedef Grup’un İngiliz Alliance Unichem ile stratejik ortaklık kurmasıyla oluşan Hedef-Alliance Holding’in Ege Bölge Koordinatörü. İzmir’de yaşamaya başlayınca inşaat sektörüne girdi. Sancak, evli ve üç erkek çocuk babası.
YAŞAM ALANLARINDA HERŞEY VAR
Ortak alanlar konusunda yenilikler var mı?
- Evlerin içinde olduğu kadar dışında da ev sahiplerine çok özel olanak sunduk. Folkart Narlıdere sakinlerine, boş zamanlarını, haftalık, yıllık izinlerini site dışına çıkmadan geçirebilecekleri yaşam alanı sunmayı hedefledik. Geniş sosyal tesis ve yaşam alanları oluşturuldu. Tesis yönetimi konusunda Türkiye’nin lider proje danışmanlık hizmeti alındı.
Ya yeni projeler?
- 2010’da tamamlanmasını planladığımız 22 kattan oluşan, 14’üncü katında yüzme havuzu, 15’inci katında spor salonu ve 16’ncı katında yürüyüş terasları bulunan Folkart Mavişehir, yine adından söz ettirecek bir çalışma olacak.
Yazının Devamını Oku