Türkiye'nin eriyen yumuşak gücü

"Yumuşak güç" kavramı uluslararası politikada 1980'li yıllarda  Harvard Üniversitesi'nden Joseph Nye tarafından ortaya atıldı.

Haberin Devamı

Nye çok yalın olarak gücü "istediğiniz sonucu elde etmek için başkalarının davranışını etkileyebilme yeteneği" olarak tanımlıyor. Bu tanımdan yola çıkarak gücün çeşitli şekilleri olduğunu, istediğiniz sonucun tehditle, mali imkanlarla ya da cazibeyle elde edilebileceğini savunuyor. Bu sonuncu yöntemi de "yumuşak güç" olarak adlandırıyor.

Yumuşak güç, anlaşılacağı gibi sert gücün karşıtı. Bu haliyle bakıldığında, askeri güç kullanımının da karşıtı. Çağdaş toplumlar, özellikle de Batı toplumları, savaşın mümkün olduğunu bildikleri halde, artık savaşmayı, savaşmak için yabancı ülkelere asker göndermeyi tercih etmiyorlar.

Avrupa yirminci yüzyılda iki büyük dünya savaşı yaşadı. Savaşın acılarını biliyor ve tekrar yaşamak istemiyor. Öte yandan, bugünün silah teknolojisi, nükleer silahların mevcudiyeti ve savaşların yayılma ve sadece bölgesel değil daha büyük, küresel yansımaları olduğunun görülmesi askeri gücün giderek daha az tercih edilir hale gelmesine yol açıyor.

İşte yumuşak güç burada devreye giriyor. Uluslararası politika aktörlerinin başında gelen devletler elbette belli konularda istedikleri sonucu elde etmek için çeşitli yöntemlere başvuruyorlar. Yumuşak güç bu açıdan bakıldığında, "elde etmek istediğiniz sonucu başkalarının da istemesini sağlamanız halinde, zorlamaya ihtiyaç kalmaması" olarak görülüyor. Ne demek bu? Değerlerinizle ve davranışlarınızla örnek olmak ve başkalarının da sizin değer ve davranışlarınıza özenerek aynı şekilde hareket etmelerini sağlamak.

Yumuşak güç son yıllarda o kadar önemsenir oldu ki, dünya devletlerinin bir yumuşak güç endeksi dahi hesaplanmaya başlandı. Başlıca yedi başlık altında ülkelerin performansları hesaplanıyor ve buna göre bir sıralama yapılıyor. Bu başlıklar, dijital kullanım, girişimcilik, eğitim, kültür, sorumluluk/yükümlülük, hükümet ve seçimler...

Portland Communications adlı bir araştırma şirketi 2015 yılından beri bu kıstaslarla dünya üzerinde yumuşak güç kullanımı bakımından otuz ülkeyi sıralayan bir endeks oluşturuyor. Son üç yılın listesindeki ilk beş ülkeye baktığınızda kendi aralarında sıralamaları değişmekle birlikte, hep ilk beşte olan beş ülke var: ABD, Birleşik Krallık, Kanada, Almanya ve Fransa. Bu beş ülke arasında en başarılı olanın da Birleşik Krallık olduğu görülüyor. Bu ülke  2015'te birinci iken, 2016 ve 2017'de ikinci sırada yer almış.

ABD, 2015'te üçüncü iken, 2016'de birinciliğe yükselmiş, 2017'de yeniden üçüncülüğe düşmüş. Almanya sürekli bir gerileme içinde: 2015'te ikinci, 2016'da üçüncü, 2017'de dördüncü. Kanada önce beşinci, sonra dördüncü, 2017'de ise yine beşinci sırada. Ancak en çarpıcı sıçramayı Fransa gerçekleştirmiş. 2015'te dördüncülükten 2016'da beşinciliğe gerileyen Fransa, 2017'de birinci sırada.

Liderlerin ülkelerinin başarılarında ve bu tür sıralamalarda edindikleri konumda önemli rolleri olduğu söylenebilir. 2016  Obama'nın başkanlığının son yılıydı ve ABD'nin son sekiz yılının  belki de en parlak yılı oldu. Küba ile soğuk savaşın sona erdirilmesi başta olmak üzere birçok alandaki hızlı açılım ve atılımlar uluslararası politikada ABD'nin yeniden yumuşak güç bakımından öne çıkmasında etken oldu.

2017 yılının yıldızı ise Emmanuel Macron. Gerek söylemleri, gerek uluslararası ilişkiler ve AB'nin geleceği açısından koyduğu vizyonla Macron'un Fransa'yı yumuşak güç kullanımında yeni bir cazibe odağı ve örnek alınacak ülke konumuna yerleştirdiği anlaşılıyor.

Dikkati çeken bir diğer özellik ise, dijital kullanım, eğitim ve kültür alanlarında bu beş ülkenin dördü mutlaka ilk beşte yer alıyorlar, biri de ilk beşin hemen ardında bir konum yakalıyor. Yumuşak gücü etkin kılan alanların başında eğitim, kültür ve teknoloji geliyor. Eğitim ve kültür sizin değerlerinizin evrenselliğini, dijital kullanım kapasiteniz de teknolojik ilerlemenizi çekici hale getiriyor.

Türkiye'nin de dış politikada yumuşak güç kullanımından söz ettiği ve bunu çevresinde gerçekten gözle görülür biçimde etki alanı yaratma ve cazibe merkezi olma açısından uygular hale geldiği yıllar olmuştu. Artık öyle değil.

Doğal olarak Türkiye'nin yumuşak güç listesinde yer alıp almadığı merak konusu oluyor. Türkiye 2015 yılında listede 28. sırada yer almış. 2016 yılında listeye girememiş, 2017 yılında ise 30. yani sonuncu sıradan listeye yeniden dahil olabilmiş. Eğitimde 25. sıradaki yerimizi korumuşuz, kültürde ise 21. sıradan 26'ya gerilemişiz. Dijital alan nispeten ümit veriyor, 21'den 18'e yükselmişiz.

En düşük göstergelerimiz ise hükümet ve seçimler. İlkinde ısrarla 27. sıradayız, ikincisinde ise 27'den 30'a yani sonuncu sıraya gerilemişiz. İşte Türkiye'nin eriyen yumuşak gücü...

Yazarın Tüm Yazıları