Paylaş
Avrupa ile ilişkilerin canlanmasında Fransa'nın rol oynaması Avrupa-Türkiye ilişkilerindeki dinamiklerin değiştiğine de işaret ediyor. İki ülke arasında elbette tarihin derinliklerine uzanan köklü, yüzyıllara dayanan bir ilişkiler yumağı söz konusu. Ancak Türkiye-AB üyelik müzakerelerinin başlamasından sonra bu süreçte Türkiye'nin önünü tıkayan ülkelerin başında Fransa'nın gelmesi bu tarihi birikimle uyumlu bir görüntü vermedi.
Sarkozy döneminde Türkiye'nin AB ile üyelik müzakerelerinde beş faslın açılmasına engel çıkaran Fransa, Hollande'ın Cumhurbaşkanı seçilmesinden sonra bu tutumunu biraz yumuşatsa da, Türkiye'nin AB ile olan ilişkilerinde önemli bir kolaylaştırıcı olamadı.
Yeni Fransa Cumhurbaşkanı Macron hem Avrupa'ya hem Avrupa'nın Türkiye ile olan ilişkilerine bakışa yeni bir tarz ve yeni bir dinamizm getiriyor. Ancak bu yeni tarz ve dinamizmin Türkiye'nin AB ile olan ilişkilerindeki tıkanıklıkların aşılmasına yardımcı olmaya yetmeyeceğini de kabul etmek gerekiyor. Türkiye'den beklentilerin ne olduğu daha önce de dile getirildi. Bu konuda AB Komisyonu, AB Konseyi, Avrupa Parlamentosu ve Almanya başta olmak üzere bazı üye ülkeler çeşitli girişimlerde bulundular.
Bugün Türkiye'nin Brüksel ile de başka bir AB ülkesinin başkenti ile de ilişkilerinin mükemmel olduğunu söylemek zor. Almanya'da yeni hükümetin kurulması çalışmaları sürüyor. Ayrıca, Türkiye-Almanya ilişkileri de tarihinin en zor dönemini geçiriyor. Bu koşullarda, Fransa "iş başa düştü" anlayışıyla harekete geçmek zorunda kalıyor. Türkiye'nin Avrupa'dan kopmasının ne gibi sakıncaları olacağının, Fransa'da dahi Türkiye'de olduğundan daha iyi anlaşıldığını görmek umut veriyor.
5 Ocak tarihinde Elysee Sarayı'nda yapılan ortak basın toplantısında Fransa Cumhurbaşkanı Macron'un Türkiye'ye bakışını anlatırken vurguladığı iki önemli konu vardı: Türkiye'nin NATO üyesi olması ve Türkiye'nin Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'ne imza koyan bir ülke olması. Macron, Türkiye ile Fransa'yı bir araya getiren ortak değerlerin öncelikle bu iki konu üzerinden oluştuğuna dikkat çekerken sadece Fransa adına değil, aynı zamanda NATO ve Avrupa Birliği adına da önemli mesajlar verdi.
Fransa ziyareti elbette ikili ilişkiler açısından önemliydi. İki ülkenin terörle mücadele alanında sürdürdükleri işbirliği önemli dosyalardan birini oluşturuyor. Hem Türkiye hem Fransa son zamanlarda IŞİD terörünün hedef aldığı ülkeler arasında başta geliyorlar. Dolayısıyla, iki ülkenin kurumları arasındaki eşgüdüm ve etkin istihbarat paylaşımı bu mücadelede önemli rol oynuyor.
Öte yandan, Türkiye'nin yeni Airbus yolcu uçakları alma kararı, Fransa'nın Japonya ile ortak olarak Sinop'ta yapılacak ikinci nükleer santral projesinde yer alması da ikili ilişkilerin başka boyutlarını oluşturuyor. Türkiye'nin tarım ve hayvancılık ürünlerinin Fransa pazarına ihracı konusunun da görüşmelerde ele alınması iki ülke arasındaki ticaret hacminin önümüzdeki yıllarda artacağına işaret ediyor.
NATO açısından ziyaretin önemli boyutunu elbette Türkiye'nin Fransa ve İtalya ortaklığı ile sürdürülen EUROSAM füze savunma sistemine katılma kararı oluşturdu. Böylelikle, Türkiye ulusal güvenliğinin NATO ortaklarıyla sürdürülmesi konusundaki taahhüdünü göstermiş oldu. Son zamanlarda Rusya'dan S-400 füze savunma sisteminin alınması ile ilgili kararlar nedeniyle Türkiye'ye yöneltilen eleştirilerin de bir nebze olsun yatıştırılması mümkün olacak.
Fransa Cumhurbaşkanı'nın iki konudaki vurgusu dikkati çekti. Ortadoğu'da, özellikle Filistin sorununun çözümü ve Kudüs ile ilgili olarak son haftalarda beliren tartışmalar bağlamında iki ülke arasında görüş farklılığı yok. Suriye'de ise, Macron geçiş sürecinin ivedilikle başlatılması gerektiğini söyledi, ülkenin istikrar ve güvenliğinin sağlanması için "tüm azınlıkların ve siyasi duyarlılıkların" dikkate alındığı tam katılımcı bir sürecin öneminin altını çizdi.
Macron'un vurgu yaptığı ikinci konuyu ise Türkiye'nin güvenlik endişeleri ve terörle mücadele konusunda karşı karşıya olduğu sorunlar oluşturdu. Macron bu konuda Türkiye'nin verdiği mücadelenin meşruiyetinin ve haklılığının bilincinde olduğunu vurguladıktan sonra, bu mücadelenin insan haklarına saygı esası çerçevesinde sürdürülmesinin öneminin de altını çizdi.
Macron'un ortak basın toplantısında açıklıkla vurguladığı gibi, terörle mücadele hukuk devleti ve demokrasi ilkelerinden asla uzaklaşmaksızın sürdürülmeli. Zira karşı güçler bu ilkeleri zayıflatmak ve bizi "akıl, bilim ve özgürlüklere karşı nefret"ten oluşan kendi zeminlerine çekmek için uğraşıyorlar.
Bu oyuna asla gelinmemeli. Türkiye'nin Avrupa ile yolunun kesişmesinin önüne engel koymak isteyenlere karşı insanı önemseyen değerlere sahip çıkarak mücadele edilmeli. Avrupa yönünde Fransa'nın gösterdiği yoldan ilerlendiği takdirde başarıya ulaşmak için hiçbir engel gözükmüyor.
Paylaş