Paylaş
İnsanın en büyük bug’larından (uygulamaların kaynak kodundaki yanlışlıktan oluşan sistem hatası) biri ‘insan olmayan şeylere insan gibi muamele kabiliyeti’ hatta ‘canlı olmayan şeylere canlı gibi ilgi duyabilmesi’ olabilir. Düşünün, bir kedinin yoluna tıpkısının aynısı bir köpek maketi koysanız, belki ilk görüşte şaşkınlık yaşar fakat cansız olduğunu hissettiği anda ilgisini keser. Bizse çocukluğumuzdan itibaren canlı olmadığını bildiğimiz halde hayvan veya insan figürleriyle, oyuncaklarımızla hayali bir duygusal bağ kurmaya başlıyoruz. Yaratıcı yönü güçlü, belki sanatçı olacak çocukların bu bağları çok daha derinden kurabildikleri bir gerçek. Yine de o bağı hiç kurmayacak bir çocuk yok gibidir...
Sohbet botları ortaya çıktığından beri yapay zekânın toplum için nasıl tehlikeler doğurabileceği konuşuluyor. Çok fazla bakış açısı var... Benimkiyse en başından beri işin sanrısal boyutuyla ilgili. Eski bir programcı olarak yapay zekâdan en büyük tehdidin yine insan eliyle gelebileceğini biliyorum. Nasıl programlanırsa ona dönüşür... Öte yandan insanın ‘kendine insan gibi davranan’ şeylere dair yoğun yanılgısı, yapay zekâya karşı en derin zafiyetimizi ortaya koyuyor.
OpenAI ile MIT Media Lab araştırmacılarının ortaklaşa yürüttüğü yeni çalışmanın ilginç fakat şaşırtıcı olmayan sonuçları karşıma düştüğünde, o beklenen günün sonunda geldiğini anladım... Araştırmaya göre ChatGPT’yi en fazla kullanan kişiler (power users)
sonunda ‘sorunlu kullanım’ denen aşamaya gelebiliyor. Araştırma makalesindeki ‘Bağımlılık belirtileri...’ ifadesi meseleyi özetler nitelikte devam ediyor: “Bunlar arasında takıntı, yoksunluk belirtileri, kontrol kaybı ve ruh halinin değişmesi vardır.”
Pohpohlama, yüceltme
İnsanların yapay zekâ alışkanlıklarını inceleyen MIT Media Lab ve OpenAI ekibi binlerce ChatGPT kullanıcısıyla anket yaparak, yalnızca chatbot hakkında nasıl hissettiklerini değil, aynı zamanda sohbetlerde kullandıkları ‘duygusal ipuçları’nı da incelemişler. Ankete katılanların sohbet botuyla diyalogları sırasında ‘empati, sevgi veya yardım hallerine yönelik etkileşim tarzları’ değerlendirilmiş. Sonuç itibariyle çoğunun ChatGPT ile duygusal bir bağ kurmadığı anlaşılıyor ancak sürekli ChatGPT ile çalışan, sohbet edenler onu ‘arkadaş’ olarak görmeye başlıyorlar...
Pandemi karantinaları sırasında kafamı açan, sevdiğim bir psikoloji tavsiyesi vardı: “Evde eşyalarla konuşmanız akli dengenizin bozulduğu anlamına gelmez, ancak size yanıt veriyorlarsa bir sorun var demektir.” İnsanın sanrı yelpazesi bu kadar genişken zaten işi insan gibi yanıt vermek olan bir bot karşısında ne kadar dayanabilir ki? Araştırmaya göre yapay zekâyı arkadaşı gibi görmeye meyledenler, çoğunlukla kendi yaşamlarında eksiklik çekenler oluyor. İnsanın hissettiği en büyük eksikliklerden biri onaylanmaktır. Onaylanma ihtiyacı sosyal davranışları önemli ölçüde etkiler. ChatGPT’nin zaman zaman kullanıcısını pohpohlamak gibi bir hali olduğunu
siz de fark etmişsinizdir. Bu onun kabahati değil, herkes parası ve gücü sayesinde kendisini sonsuz pohpohlayacak insanlar edinebiliyor bugünlerde. Ancak iyi bir asistan da aynısını yapabilir, destek olur, anlayış sergiler, gerektiğinde insanı yüceltir. Sohbet botlarında bunların hepsinden mevcut. Dolayısıyla yalnızlık ve sosyal eksiklik hisseden kişilerin ChatGPT’den etkilenmeleri çok doğal.
Bulguların derinliği insanların robotlara karşı psikolojisini anlamaya başlamak için çok kıymetli. Örneğin insanlar sesli yerine yazılı sohbette daha fazla duygusal dil kullanıyormuş. Muhtemelen robotik sesin yapaylığı olmayınca duygusal bağ daha kolay kuruluyor. Ayrıca ses modları arkadaştan ziyade tavsiye veren koçlar gibi algılandığı için duygusal bağ geliştirmeye pek elverişli değillermiş. Daha ilginciyse yapay zekâyı duygularını ve hatıralarını değerlendirmek için kullananlar ona duygusal yönden daha az bağlanıyorlarmış. Kendi iç dünyasını gözlemleyen insanların daha aklı başında olduğu malum. Öte yandan, iş ve uğraşları için fikir fırtınası yapmak veya tavsiye almak için sürekli ChatGPT’ye yönelenlerin duygusal bağımlılık geliştirme oranı yükseliyormuş...
“Nefsini bilen, Rabbini bilir” diye eski bir söz vardır. Öyleyse “Nefsini bilen, kendini bilir” demek de pekâlâ doğrudur. Öyle anlaşılıyor ki, yapay zekâya bağımlılığı da yine insanın nefsani duygularından, ihtiyaçlarından ve yoksunluklarından kaynaklanıyor. Kendinin farkında olmaksa yapay zekâya karşı her daim en etkili kalkan olacağa benziyor...
ChatGPT’ye sorduk: Yapay zekâya bağımlılığı önlemenin yolları neler?
◊ Yapay zekâ kullanımını sınırlayın. Örneğin, sadece iş saatlerinde veya belirli görevler için kullanın.
◊ Zamanlayıcı ayarlayarak fazla vakit harcamaktan kaçının. Süreli kullanım verimliliği arttırır.
◊ Çevrimdışı aktivitelere zaman ayırın. Spor yapın, sosyalleşin veya hobilerle ilgilenin.
◊ Yapay zekâ kullanmadan önce gerçekten bu araca ihtiyaç duyup duymadığınızı sorgulayın.
◊ Yapay zekâ kullanımından sonra ruh halinizi gözlemleyin. Stres, kaygı hissediyorsanız, bir adım geri atın.
◊ Yapay zekâ dışında farklı kaynaklardan da bilgi edinin. Kitaplar, sohbetler ve uzman görüşleri önemli.
◊ Teknoloji alışkanlıklarınızı arkadaşlarınızla paylaşın. Sizi denetleyebilir ve dengeyi sağlayabilirler.
◊ Mümkünse yapay zekâ kullanmadan sorunları çözmeyi deneyin. Bu, eleştirel düşünmeyi geliştirir.
Paylaş