Taşlar yerinden oynarken...

‘Marvel kahramanları’ yeniden huzurlarımızda... ‘Avengers: Sonsuzluk Savaşı’nda evrenin dengelerini sağlayan taşlara gözünü diken Thanos’a karşı mücadele verilirken, ekibe ‘Galaksinin Koruyucuları’ tayfası da eklenmiş. Filmde geniş yıldız kadrosunun en dikkat çekici performansı Thanos’u canlandıran Josh Brolin’den geliyor.

Haberin Devamı

Taşlar yerinden oynarken...AVENGERS:SONSUZLUK SAVAŞI - Beş üzerinden Üç yıldız
Yönetmen: Anthony ve Joe Russo
Oyuncular: Robert Downey Jr., Chris Hemsworth,
Josh Brolin, Benedict Cumberbatch, Chris Pratt,
Zoe Saldana, Mark Ruffalo, Chris Evans, Scarlett
Johannson, Tom Holland, Tom Hiddleston,
Chadwick Boseman, Dave Bautista,
Paul Bettany, Elizabeth Olsen / ABD yapımı

Bir DC Comics, bir Marvel derken 20’nci yüzyılda ortaya çıkmış Amerikan patentli ‘süper kahramanlar’ın 21’inci yüzyılda da, sinemanın olanakları sayesindeki gövde gösterisi sürüyor. Önce solo, sonra koro şeklinde geliştirilmiş formüllerle seyirci karşısına çıkan bu yapımların sonuncusu hüviyetindeki ‘Avengers: Sonsuzluk Savaşı-Bölüm 1’de (‘Avengers: Infinity War’), bildik bir mantığın yansımasını izliyoruz: ‘Son derece güçlü’ şeklinde lanse edilen bir düşman ve ona karşı ortaklaşa verilen bir mücadele. Yani bir çocukluk deyimiyle, “Ben tek, siz hepiniz...”

Haberin Devamı

‘Aileler yarışıyor!’

‘Marvel evreni’ne ilk olarak 2014 tarihli ‘Kaptan Amerika: Kış Askeri’yle dahil olan, daha sonra da 2016’da ‘Kaptan Amerika: Kahramanların Savaşı’nı çeken Anthony ve Joe Russo imzasını taşıyan yapımda, Thanos adlı kötüye karşı kenetlenen devasa bir topluluk görüyoruz. Senaryosunu Christopher Markus ve Stephen McFeely’nin kaleme aldığı filmin önceki adımlardan farkı, ‘Avengers’ denen alamet-i farikaya ‘Galaksinin Koruyucuları’ ekibinin de dahil olması diyebiliriz. Öte yandan zaten hikâyenin zalimi Thanos da, ‘Galaksiciler’den Gamora’nın üvey babası.

 ‘Süper kahramanlı’ yapımlar belli bir yaş kuşağı için fazla gürültülüdür, ‘Avengers: Sonsuzluk Savaşı’nda desibel düzeyi uzun bir süre alt seviyelerde seyrediyor ve öyküye daha çok hüzün, az biraz felsefe, varoluşculuk gibi meseleler hâkim oluyor ama nihayetinde film, ait olduğu kulvarı hatırlıyor ve “Ama benim de alabildiğine gürültü çıkarmam lazım” diyerek türdaşlarına katılıyor. Öte yandan ‘süper kahraman aksiyonları’nda, işin içine ne kadar fazla espri dahil edilirse, film benzerlerinden o denli farklılaşır;
Markus-McFreely ikilisi senaryoda bu türden hamlelere soyunmuş ama ortalamayı pek de aşamamışlar.
‘Sonsuzluk Savaşı’nın en iyi esprisi babasıyla sorun yaşamış Quill, kız kardeşiyle boğaz boğaza gelmiş Gamora ve hem ablası hem de abisiyle meselesi olan Thor’un aileleri üzerinden yaptığı muhabbetti.

Haberin Devamı

Bana kalırsa ‘Marvel evreni’ne ait adımlar içinde atmosfer bakımından Russo’ların ‘Kaptan Amerika: Kış Askeri’ en iyisidir, esprili anlatımı ve nostaljik göndermeleriyle de ilk ‘Galaksinin Koruyucuları’ farklı bir hava estirir. ‘Sonsuzluk Savaşı’, kimi anlarıyla ‘Kış Askeri’ni andırıyor ama genel olarak bana çok da özgün gelmedi.

Taşlar yerinden oynarken...
Umarım devam filminde taşlar yerine oturur.

Adım ‘Sevgisizliktir’ bayım!

Thanos karakteri, kitlelerin bir kısmını kurtarmak ve hayatı devam ettirmek adına sürekli çözüm olarak ‘soykırım’ fikrine sarılması ve gerektiğinde uygulaması bakımından, çelişkileriyle birlikte ilgi çekici bir portre olarak çizilmiş. Filmin zaten en önemli mesajı olan ‘sevgisizlik’ Thanos vasıtasıyla (diyalogların bir yerinde belki “Oysa herkes öldürür sevdiğini” söylenir ve Oscar Wilde’a selam gönderilir diye bekledim ama nafile!) veriyor. Bu karakteri canlandıran Josh Brolin’in performans katkısı da kayda değer ama yine de bütün bu çabalar filmi ortalamanın üzerine çıkaramıyor. Ben mesela “Thanos üzerinden Trump’a bir göndermede bulunurlar mı?” diye de düşündüm ama öyle bir durum da yoktu. Neyse, öykü ‘Zaman ve Zihin Taşları’ üzerine kurulu: 2019’da izleyeceğimiz devam filminde umarım bu taşlar yerine oturur!

Haberin Devamı

Son olarak Marvel ve DC Comics çekişmesinde solo veya koro; çek çek nereye kadar? Sanırım bir noktadan sonra kimi kahramanlar, karşı cephede ‘Kiralık’ olarak oynamaya başlayacak. Mesela bu filmdeki ekipte ‘Superman’ olsaydı, Thanos böyle elini kolunu sallayarak evrenin altını üstüne getirebilir miydi? Sanmıyorum...

‘Gezi’nin izlerini sürerken...

Gezi zamanı... Kimi insanlar, toplumsal gidişata ilişkin itirazlarını sokağa taşıyıp eylemlere katılırken tam da bu dönemde eski ritüellerini sürdürmek isteyen bir grup arkadaş, her cumartesi olduğu gibi poker oynamak üzere Alper’in evinde toplanıyor. Biri kaçamak peşinde, diğer ikisi eylemde gaz yiyip gelmiş, yakında evlenmeye karar verdiği kız arkadaşı sokağa çıkan Alper ise her zamanki ‘pesimist’liğiyle ortalığı demagojiye boğmakta, poker oynamayı her şeyin üzerinde
görmektedir...
Genç yönetmen Michael Önder’in imzasını taşıyan ‘Taksim Hold’em’, bir dönemin resmini bugünden çekiyor ve bazı ‘liberal’ figürler üzerinden Gezi’de yaşananları hatırlatırken kimi felsefi tartışmalar eşliğinde olup bitenin panoramasına soyunuyor. Tek bir mekânda ev sahipleri, poker ekibi, gaz yerken eve sığınan iki eylemci kız, kabadayı komşu, şüpheleri üzerinde toplayan davetsiz konuk gibi karakterlerle ilerleyen ve bir tür tiyatro oyunu tadında gelişen film, iyi çizilmiş prototipler eşliğinde o günleri yaşayan onca insana kendince bir hesaplaşma fırsatı da sunuyor.
Genç yönetmen Önder bu ilk uzun metrajında kendisini izleten bir dil ve anlatım tutturuyor.

Taşlar yerinden oynarken...

Haberin Devamı

Asla yalnız yürümeyeceksin...

Bir dönemin parlak yıldızı olan Gloria Grahame, Londra’da kendisinden bir hayli küçük Peter’la ilişki yaşamaktadır. İkilinin İngiltere’de başlayan birliktelikleri daha sonra Los Angeles’a taşınır. Mesut mutlu günler, Gloria’nın yakalandığı amansız hastalıkta sekteye uğrar...
‘Yıldızlar Asla Ölmez’ (‘Film Stars Don’t Die in Liverpool’),
Hollywood’un fırtınalı ortamında ayakta durmayı başarmış, rol aldığı önemli filmler kadar evlilikleri ve kimi seks skandallarıyla da gündeme gelmiş, hayata trajik bir şekilde veda etmiş bir oyuncunun son dönemine odaklanıyor. ‘The Acid House’, ‘Lucky Number Slevin’, ‘Push’ gibi filmleriyle tanıdığımız Paul McGuigan, ‘Yıldızlar Asla Ölmez’de incelikli anlatımıyla son derece etkileyici bir ‘düşmüş’ star portresi sunuyor. Annette Bening de Grahame’ın mutluluk ve hüzün arasındaki gelgitlerle dolu kırılgan kişiliğini yansıtmada çok başarılı. Keza ‘Billy Elliot’un Jamie Bell’i de Peter Turner’da gayet iyi.
Klişe bir cümle olacak ama ‘Yıldızlar Asla Ölmez’ yüreğinize dokunacak filmler kategorisinden, kaçırmayın derim.

Haberin Devamı

Taşlar yerinden oynarken...

YILDIZLAR ASLA ÖLMEZ - Üç buçuk yıldız
Yönetmen: Paul McGuigan
Oyuncular: Annette Bening, Jamie Bell, Julie Walters, Vanessa Redgrave, Stephen Graham, Kenneth Cranham
İngiltere yapımı

Diğer seçenekler

Haftanın yenilerinden ‘Selfi’yi Hülya Avşar el kamerasıyla çekerken senaryosunu yazmış ve başrolünde oynamış. Mustafa Kenan Aybastı’nın yönettiği ‘Ev Kira Semt Bizim’de Dilara Tor, Nevzat Süs, Ender Yiğit, Suna Selen, Sadık Gürbüz, Orhan Aydın gibi isimler rol alıyor. ‘Lanetli Konak’ (‘The Lodgers’) ise Nirpal Bhogal imzasını taşıyor, oyuncular Antonia Thomas, Jonathan Hyde, Luke Norris ve Lucy Chappell. ‘Bir Nefes Ötede’yi (‘Dans la Brume’) ise Daniel Roby yönetmiş; filmin oyuncu kadrosunda Olga Kurylenko, Romain Duris ve Fantine Harduin gibi isimler yer alıyor. Mahmut Cevher, Perihan Savaş, Tuba Daştan ve Fırat Temir’in başrollerini paylaştığı ‘Yalnız Hayaller Kaldı’yı ise Mehmet Ali Arslan yönetmiş. ‘Çarpık Evdeki Cesetler’ (‘Crooked House’) ise Gilles Paquet-Brenner imzasını taşıyor; oyuncular Christina Hendricks. Gillian Anderson, Glenn Close, Max Irons. Yerli komedi ‘Bizum Uşaklar’ın kadrosunda Yakup Yavru, Ayşegül Kaygusuz, Reyhan İlhan gibi isimler var,
yönetmen Cuma Uğurlu.

Taşlar yerinden oynarken...
 Taşlar yerinden oynarken...

 

 

 

 

 

 

Yazarın Tüm Yazıları