Paylaş
Özgecan kardeşimizin hunharca katlinin ardından bir yakın dostumuzu, Nuh’umuzu (Köklü) bu kez ‘kartopu’ uğruna kaybettik.
Aramızda insan suretiyle dolaşan potansiyel katiller, günün birinde maskelerini çıkarıyor ve ‘fıtrat’larına göre davranıyor. Olan da her zamanki gibi masumlara oluyor...
Kadına şiddet, bu toprakların yeni bir refleksi değil! Hemen her gün bir kadın kocası, sevgilisi, eski aşığı, platoniği, ailesi, abisi, töresi vs. derken ‘erkek egemen zihniyeti’nin kör karanlığında kurban ediliyor. Geride ise, -yakalandığı takdirde- ‘iyi hâl’ ve ‘tahrik’ unsurlarının sayesinde bir an önce özgürlüğüne kavuşup aramıza katılan katiller sürüsüyle birlikte yaşayan bir toplum kalıyor. Ve tabii ki kurbanın acılı yakınları da...
Özgecan Aslan kardeşimizin katledilişi, elbette son olmadı ve aradan geçen süre içinde katiller boş durmadı.
Ama yine de Tarsus’taki olay büyük bir öfke patlamasına, ülke sathında geniş protesto eylemlerine ve ‘kadına şiddet’e dair yeni bilinçlere yol açtı; en azından ben böyle olduğunu düşünüyorum...
‘BiZDE IRKÇILIK OLMAZ’
Peki bu süreçte ‘erkek egemen dil ve zihniyet’in kendisini en fazla hissettirdiği alanda, yani futbol sahalarında neler oldu? Bu ülkede futbol sevdanın, tutkunun olduğu kadar ne yazık çifte standartların da ifadesidir. Ne zaman evrensel bir problem olur, dengeler değişir. “Irkçılık” dersiniz, cevaplar “Benim siyahi (gerçi onlar ‘zenci’ der ama) arkadaşlarım var” düzeyine kadar iner. Peşi sıra “Bizde kesin olmaz” savunusu gelir ama yıllarca Diyarbakırspor’un deplasman maçlarındaki “PKK dışarı” tezahüratları... Ya da bambaşka maçlarda zaman zaman tribünlerden yükselen “Ayağa kalkmayan ‘Ermeni’ seslenişleri”... Bunlar ne federasyonlar ne de hukuki merciler tarafından görülmedi bir türlü... ‘Özgecan Arsan meselesi’nde ise futbol kamuoyu ilk aşamada çok iyi bir sınav verdi: Cinayet bizatihi kulüplerce kınandı, tribünler pankartları ve tezahüratlarıyla tepkilerini gösterdi...
Ben yine de ‘şeytanın avukatlığı’na soyunarak, “Biraz da bekleyelim” derim. Asıl sınav bugüne kadar ‘ezeli rekabet’i kadın basketbol ve voleybol takımlarının mücadelelerine taşıyan ve her randevuda, küfür kıyamet ama onun ötesinde rakip takımların kadın oyuncularına ‘erkeklik’ ideolojisi üzerinden her türlü hakareti sunan tribünler tarafından verilecek.
İşte o zaman göreceğiz ‘Kadına şiddete hayır’ın neresinde durduklarını... Ben doğrusu umutsuzum. Elbette ki temenni “Bu maçlarda içimizi dökmeyeceğiz de nerede dökeceğiz”den “Ezeli rekabetin cilveleri bunlar”a kadar uzanan gerekçelerle yeniden eski ritüellere, reflekslere dönülmemesi. Neyse, bekleyelim görelim...
Mesela ‘çok yakında’ Kadınlar Eurolig’de Fenerbahçe ve Galatasaray basketbol kadınları arasındaki eşleşmenin maçlarına şahit olacağız. Umarım yanılırım ve tribünler, gerçekten de geçen haftaki tepkilerinde samimi olduklarını gösterir...
TOKADIN LAFI MI OLUR!
Öte yandan Galatasaray Kulübü, genç bir oyuncuya teknik direktörünün (koçunun) gösterdiği şiddetin ayıbıyla yaşamayı sürdürüyor. Basketbol Şube Sorumlusu Can Topsakal, bu olay yüzünden görevinden istifa ederken, bu tepkinin dışında her şey eskisi gibi, hiçbir yaşanmamışcasına sürüyor. Nasıl olsa futbol takımı galibiyetlerine devam ediyor, nasılsa lig şampiyonluğu yarışı kayıpsız devam ediyor, o halde ne gam! Hukuk profesörü unvanlı başkan bile eylemi gerçekleştiren koça sahip çıkıyor. Haklı da, onca hukuksuzluğun uygulama alanı olan bir ülkede, bir tokadın lafı mı olur.
Paylaş