Paylaş
Şaşırtıcı olmasının iki boyutu var; birincisi ekonomist ve analistlerin beklentilerinin ötesinde yüksek gelmesi. İkinci boyutu ise ekonomideki diğer verilere bakınca “nasıl oluyor da büyüme bu kadar yüksek çıkıyor?” sorusunu sordurması.
Verilere bakınca ilk akla gelen şuydu; “büyümeyi doğru ölçüyor muyuz?”. Yüzde 5’lik ilk çeyrek büyümesinin kaynaklarına bakarak sorular çoğaltılabilir.
Örneğin farklı bir seri olan sanayi üretimi verilerine bakarsanız yılın ilk üç ayındaki sanayi üretim artışı ortalaması yüzde 1.7 iken pazartesi açıklanan birinci çeyrekteki sanayi sektörü katma değer artışı yüzde 5.3 olmuş. Kaldı ki sanayide ihracata çalışan şirketlerin payının büyük olduğu çok açık.
Bir başka örnek; milli gelir içinde yüzde 21 gibi en yüksek ağırlığı olan hizmetler kesiminin katma değer artışı yüzde 5.2 olmuş. Bu büyüme oranı, 2016’nın birinci çeyreğindeki yüzde 2’lik büyümeye göre hatırı sayılır bir büyüme. Bu sektör kategorisi içinde; toptan ve perakende ticaret, ulaştırma ve depolama, konaklama ve yiyecek hizmeti faaliyetleri yer alıyor. Dükkanların kapandığı, turizmin en kötü dönemini yaşadığı bir dönemdeki katma değer artışının yüzde 5.3 olması tabii ki şaşırtıcı geliyor.
Bu grubun içinde oteller ve lokantalar yer alıyor. Turizm gelirlerindeki karşılaştırma bile bu soruyu sorduruyor. Basit şu sayısal örnek ödemeler dengesi verilerinden; geçen yılın ilk üç ayındaki seyahat gelirleri 3.3 milyar dolar iken, bu yıl 2.8 milyar dolara gerilemiş. Geçen yılki seviye de, 2015’in 4 milyar dolarlık gelirinden düşüp gelinen bir seviye.
Yüzde 16’lık bir turizm gelir düşüşü varken, Türkiye’de iç turizm patlaması mı yaşandı? Oteller, lokantalar, dükkanlar kapanırken, AVM’ler hayalet koridorlarına dönerken toptan ve perakende ticaret mi patladı? Yine bir başka veri serisi TÜİK’in perakende ticaret satış endeksi yüzde 2.3 küçülürken, nasıl oldu da hizmetler alanında yüzde 5’i aşan bir büyümeye sahip olduk?
Aynı biçimde hane halkı tüketim harcamalarında da sorular var. Son milli gelir serisine göre hane halkı tüketim harcamaları milli gelirin kabaca yüzde 60’nı oluşturuyor. İlk çeyrek verilerine göre; hane halkı tüketimi yüzde 5.1 arttı. 2016’nın son çeyreğinde de yüzde 5.7 artmıştı.
Hane halkı tüketiminde harcamaların sınıfına göre ağırlıklar kabaca şöyle; harcamalarımızın yüzde 11’i dayanıklı, yüzde 11’i yarı dayanıklı, yüzde 35’i dayanıksız mallara, yüzde 43’ü de hizmetlere gidiyor.
İlk çeyrekte, aynı sıra ile büyüme oranları şöyle; yüzde 0.6, yüzde -1.2, yüzde 8, yüzde 5.6. Görülüyor ki; dayanıklı tüketim durmuş, yarı dayanıklı tüketim küçülmüş, dayanıksız tüketim ve hizmetlere yapılan harcamalar yüzde 8 ve yüzde 5.6 artmış. Hane halkı tüketim harcamalarını da yüzde 5.1 büyüten iki kalem bunlar.
TÜİK’in tanımları ile bunların ne olduğuna bakalım; “Dayanıksız mallar, kullanım süreleri bir yıldan az olan gıda, içki, tütün, ilaç, gazete, kırtasiye malzemesi, temizlik malzemeleri gibi mallardır. Hizmetler, hane halklarının eğitim, sağlık, otel lokanta vb. harcamalarını kapsar.”
Hızlı tüketimin içinde yer aldığı dayanıksız tüketim harcamalarında son 7 çeyreğin büyüme rekorunun sağlanması kayda değer. Hane halkı tüketimini yüzde 5’e getiren harcama ayrıntılarının fazlasını bilmiyoruz. Özellikle de hizmetler kesiminde; eğitimde mi, sağlıkta mı, iç turizmde mi yüksek harcama yapıldı? Epey soru işareti var.
Tüm bunlardan geriye kalan şunlar: Milli gelirdeki payı kabaca yüzde 15 olan devletin tüketim harcamalarında yüzde 9.4’lük büyüme ile 1 puandan fazla bir katkı var.
Ekonominin yüzde 30’unu oluşturan yatırım harcamalarındaki büyümenin yüzde 2.2’de kalması düşündürücü. İş yaratacak harcamaların yatırımlar olduğu hesaba katılırsa patinaj devam ediyor.
Bunun parasal olmayan en büyük teşvikçisi de demokratik bir rejim, hukukun üstünlüğünün sağlanması. Olağanüstü hal rejiminde büyüme böyle oluyor; yatırımsız ve devamı gelecek mi bilinmeyen tüketim harcamaları bir tarafta, diğer tarafta ihracata çalışan sanayi ve devlet harcamaları.
Paylaş