Uğur Dündar: Müjdat Gezen'in mektubu

Uğur DÜNDAR
Haberin Devamı

MÜJDAT Gezen ve Kemal Sunal, Vefa Lisesi'nden sevgili arkadaşlarım. İşlerimizin yoğunluğu nedeniyle pek sık görüşmesek bile, birbirimizi telefonla arayıp hal hatır sormayı hiç ihmal etmeyiz. Hele bayramlarda... Kemal Sunal, Müjdat'tan 9, benden de 11 yaş büyük (!) olduğu için okulda aldığımız terbiye gereği, daha arife gününden Kemal ağabeyimizi arar, saygılarımızı, sevgilerimizi sunarız! Bu yıl da öyle oldu. Elini öpmeye gidemedim ama, arife gecesi kendisinin ve tüm aile bireylerinin bayramını kutladım. Müjdat da benim gibi yapmış. Ayrıca oturup bana bir mektup yazmış.

‘SALDIRMAK MODA OLDU’

Müjdat'ın mektubunu siz sevgili okurlarımla paylaşmak istiyorum:

‘‘Sevgili Uğur,

Şimdi sen diyeceksin ki, ‘Bu yazdıklarını biz seninle telefonda boyuna konuşup duruyoruz, mektuba ne gerek var?’ Yüz yüze de konuşuyoruz, telefonda da... Ama bunlar tıpkı buza yazılmış yazılar gibi oluyor. Sözcükler uçup gidiveriyor. Oysa ta Orhun Yazıtları'ndan bu yana, yazı kalıcılığını koruyor. O nedenle önemli, önemli olduğu kadar da sorumluluk isteyen bir şey.

İlk yazım, 1953 yılında çıkmış. Sonra merhum Abdi İpekçi beni Milliyet'te bordrolamış. Yetmişli yıllar... Sonra Güneş, Hürriyet ve Milliyet gazetelerinde sayfa yöneticiliği yapmışım. Kendimiz gazete çıkarmışız. Son olarak, Cumhuriyet'te üç yıl boyunca sayfam oldu. Bunların hiçbirisinde kimseyi karalayıp ilgi çekmeyi düşünmedim. Üstelik en acımasız olması gereken mizah sanatını yaparken... Biri pantolonunu çıkartıp dolaşsa, çok ilgi çekebilir! Ya da Genelkurmay Başkanı ile Başbakan'a ağza alınmayacak sözler yaz, hemen ilgi odağı oluverirsin! Zaten son zamanların modası da bu değil mi? Bir ara Ahmet Mete Işıkara'ya, bir ara Yılmaz Güney'e, bir ara da Nasuh Mahruki'ye saldırdılar. Bunlar yakın zamanın üç örneği... Bence pantolonsuz dolaşmakla aynı ve aynı derecede ilgi çekici; çünkü ikisinde de ilke ve erdem yok. Adlarını saydığım üç kişi, bence toplum yararına bir şeyler yapmışlar. Bunları karalamanın ne álemi var acaba?

‘BİZE NE OLDU UĞUR’?

Sahi, bize ne oldu Uğur? Eskiden birbirimizi övmek için bahane arardık. Şimdi yermek için fırsat kolluyoruz. Bu topluma ne oldu da buralara geldi veya getirildi? Geçenlerde genç bir gazeteci kız telefon etti. Okay Temiz darbuka okulu açmış ve güya bu kıza demiş ki, ‘Müjdat Gezen, Darbukatör Baryam'la darbukayı aşağılamıştır!' Haydaaa!.. Kızın ateşlemesine gelsek yandık! ‘Okay Temiz böyle bir söz söylemez!' dedim. Kız ne yapsın, böyle öğrenmiş! ‘Okay Temiz sizi çok beğeniyor!' dese haber olmayacak! Çünkü ben de ‘Sağolsun, ben de onu beğenirim!' diyeceğim. En ufak haber değeri yok, ama kız niyeti bozmuş bir kere!..

Peki ne oldu da böyle oldu? En yakın arkadaşı gözlerinin önünde ölen Nasuh Mahruki'ye neredeyse katil muamelesi yaptılar. ‘Başın sağolsun!' deseler, ilgi çekmeyecek. Çünkü pantolon çıkmıyor! Halbuki bunları yapana kadar çıkart, olsun bitsin! Sen sağ, ben selamet... Adam depremi yorumluyor, ‘Doğru söyle, bizi şaşırtma!' diye hücum ediyorlar! Ne oluyoruz yahu?.. 12 Eylül'den sonra nereden çıktı bu adamlar?

Başarılı kişilere saldırıp prim yapmak çok yakışıksız geliyor bana...

‘GENE TOPUN AĞZINDASIN’

Yetmişli yılların başlarında seninle TRT'de parodiler yapardık. Zaman zaman ‘vur' emri çıkartırlardı bizim için. Gözümüz karaydı. Tehditleri umursamaz, aksine onurlanırdık. Bu hálá geçerliliğini koruyor. Sana ne mutlu ki, mesleğinde gene bunları yapıyorsun. Kandemir Konduk bir oyun yazdı, yer yerinden oynadı. Oysa oturup kalkıp, teşekkür etmek gerekiyor adama. İnsanlar kendi mesleklerini eleştirirse uygun olur. Adam en erdemli olanını yapıyor. Üstelik ekmeksiz kalma pahasına!.. Bundan güzel ne olabilir yahu?..

Eski gazeteciler de birbirlerini fena halde hırpalarlardı. Ama onların tartışmalarında seviye korunur, düzeysizlik düşünülmezdi bile. Bu yeni yetmeler pek de haksız değiller! Adam diye sunuldular, hepsi de buna inandı, oldu bittiiii!..

Geçen gece televizyonda Perran Kutman'ı seyrettim. Ağladı durdu. Ekranların halinden yakındı. Onu anlayıverdim.

Peki ben bunları sana neden yazdım? Kime yazayım Uğur? Şu anda gene topun ağzındasın! Fenerbahçe Yönetim Kurulu olarak ‘Küfürsüz Tribün' kampanyası başlatmışsınız. Göreceksin ilk küfürü sana edecekler, çünkü iyi bir şeyler yapılmasını istemiyorlar. Aksi olsaydı, Fatih Terim hayatının en çok alkışlanacak döneminde bu kadar küfür yer miydi? Ayrıca sana hücum etmek, ilgi çeker!

Sevgi ile kucaklıyorum...’’

İYİ Kİ MEDYA VAR

Müjdat Gezen, keskin gözlemleri olan değerli bir mizah sanatçısı. Üstelik yıllarca medyada çalışmış, içimizden biri... Onun eleştirilerine kızmak yerine, yararlanmayı yeğlemeliyiz. Kaldı ki medyamız, son yıllarda büyük başarılar sağladı. Temiz toplum arayışlarının gerektirdiği çetelerle mücadelede, laik, demokratik cumhuriyeti tehdit eden tehlikelere karşı toplumu uyarmada medya, üzerine düşen görevi tam anlamıyla yerine getirdi. Bu uğurda şehitler verdik, acılar çektik ve hálá çekmekteyiz. Ama sonuçta tüm topluma ‘‘İyi ki medya var’’ dedirtmeyi başardık.

Müjdat Gezen'in mesajı çok net: ‘‘Başarılı olanları kıskanıp karalamak yerine, başarılı Türk insanlarının sayısını çoğaltmak zorundayız.’’ Bayramınızı kutlar, sağlık, başarı ve mutluluk dolu günler dilerim.

Yazarın Tüm Yazıları