Sarı Yaz Tavsiyeleri

“Yaz bitti; hayır bitmedi” derken eliniz, kulağınız eylül ile ilgili kitaplara, şiirlere, şarkılara kayar farkında olmadan. Sarı yaz dendiğinde benim aklıma Ege gelir. Eylül ve ekim arasında sonbahar tam anlamıyla bastırmadan, aslında her yer güzeldir ama Ege bir başka güzeldir.

Yapraklar sararmadan, yağmurlar ıslatmadan, yapraklar düşmeye başlamadan haydi gezmeye, İşte bu hafta size benden sarı yazda gidebileceğiniz rota tavsiyeleri..

BOZCAADA

Öncelikle bu rotayı tercih edenler, yolunuz üzerinde vakit ayırıp, daha önce görme fırsatı bulamadıysanız Geyikli ayrımı öncesi Troya Müzesine uğrayın…
Aslında özel aracınız varsa ve tarihe meraklıysanız Kuzey Ege’de kahverengi tabelaları atlamadan, karşınıza çıkacak antik kentleri de gezerek bir rota çizebilirsiniz; ama ben Bozcaada’ya, her sene yaptığım gibi yılın en güzel zamanı olan eylül ayında gitmeyi severim, size de tavsiye ederim.
Muhteşem denizi ve havasıyla ziyaretçilerini her zaman cezbeden Bozcaada’da adanın vazgeçilmezleri ayazma plajında deniz keyfi, Bozcaada kalesi, huzurlu sokakları, eski taş evleri, şaraphaneleri, güneşi uğurladığımız rüzgar enerji santrali vazgeçilmez duraklarım olur.

BAĞLARDA YÜRÜYÜŞ YAPIN

Ayrıca üzüm bağları arasındaki yürüyüş rotamla Ege havasını derin derin içime çekerek, adada yetişen üzüm-asma çeşitlerini görme, merkezdeki şarap tadım dükkanlarında üzümün işlenişi, hazırlanışı ve saklanması hakkında bilgi sahibi olma imkanı var. Ada gezisinin ardından her zamanki gibi limanda güzel bir aksam yemeği olmazsa olmaz. Adanın eylül esintisi ve sakinliğinin de keyfini çıkarmak isteyenler haydi Bozcaada’ya... Mayonuzu unutmayın, deniz sıcaklığı eylül ayında idealdir, Ayazma ve Sulubahçe plajları kaçmaz!

GÖKÇEADA

Eylül ayında mutlaka gittiğim bir başka ada Gökçeada. Eski sokakları, taş konakları, kökleri tarih öncesine dayanan kültürü ile Gökçeada’ya eylülde gitmek şart!
Ege havasını yakından soluyacağınız bir yer olan İmroz bugünkü adıyla Gökçeada Türkiye’nin en büyük adası ve yıllar boyu birlikte yaşamış iki toplumun izleri ve günümüzde yaşatmaya çalıştıkları kültürleri ile sizi bekliyor. Bursa’dan Gökçeada’ya yapacağınız yolculukta geçeceğiniz yollar, kullanacağınız iki feribot geçişi aslında gezinin parçası; tadını çıkarın. Keyifli ve güzel manzaralar eşliğinde gerçekleşecek dinlendirici feribot yolculuğuyla gideceğiniz Gökçeada’ya vardığınızda kendinizi bambaşka bir dünyada hissedeceksiniz.

UĞRAMADAN DÖNMEYİN

Adayı gezerken mutlaka uğramanız gereken yerler; Aydıncık-Kefaloz plajı bölgesi-tuz gölü, Kaleköy, yukarı Kaleköy’de manzara seyri; Eski Bademli köyü ve Semadirek adasına karşı muhteşem günbatımı; Zeytinliköy; ve meshur madamın dibek kahvesi ve muhallebi molası...
Dereköy; 1950 haneli Türkiye’nin en büyük ve terkedilmiş köylerinden... Gökçeada’yı ve geleneklerini yaşayacağınız en iyi yer olan Barba Yorgo’su ile meşhur Tepeköy. Deniz keyfi için sörf meraklılarının uğrak noktası Aydıncık plajını sakın atlamayın, mayonuz yanınızda olsun.

ESKİ FOÇA

Bence yazdan kalma günlerin yaşandığı Ege bölgesine, Foça’ya yapacağınız yolculuğunuzu muhteşem çam ağaçları, çam fıstığının üretildiği şirin köyleri, çam ormanları ve sonbahar renklerine bürünmüş Kozak yaylası yolu ile başlatın, Orman içinde yapacağınız yolculuk sırasında kayalar üzerine yapılmış ilginç Atatürk anıtını görecek, etkileyici çam ağaçları arasında yolculuk ederken çam fıstığı üreten köylerde mola verip, granit taşı üretimi yapan atölyelerle karşılaşacaksınız.
Kozak yaylasından Bergama‘ya inerek tarihi-hareketli çarşı bölgesinde öğle yemeği molası verebilirsiniz. Mola sonrası Ege’nin şirin Balıkçı kasabası, sakinliği ve masmavi denizi ile Foça’ya koşup denizle kucaklaşan dar sokaklara sıralanmış tarihi taş evleri ile Eski Foça’da deniz kenarında yürüyüş yapın, günbatımını kaçırmayın. Limanda mutlaka Ege’nin keyfini çıkararak uzun sohbetler eşliğinde uzun bir akşam yemeği yiyin. Ertesi gün kahvaltı sonrası yürüyerek Foça ‘nın merkezini ve çarşısını keşfedin.

CUNDA’YI UNUTMAYIN

Dönüş yolunuzda bölgenin şirin köyü, yamaca yaslanmış, taş evleri ile Kozbeyli’de dibek kahvesi molası vermenizi tavsiye ederim. Vaktinizi iyi ayarlarsanız günün en güzel saatlerinde sanat köyü Yenicarohori- Küçükköy, Ayvalık ve Cunda adasına da uğrayabilirsiniz.

 
URLA ÇEŞME ALAÇATI ILDIRI

Eylül ayı huzuru ve sakinliği ile Çeşme yarımadasına çevireceğiniz rotanızda ilk durağınız İzmir’in arka bahçesi Urla olmalı. Öncelikle yukarı Urla’yı, sanat sokağını, eski taş evlerini görüp, ünlü şair Necati Cumalı’nın müze evini ziyaret edebilirsiniz. Tipik Anadolu kasabası havasını koruyan Urla’nın çarşı bölgesindeki dükkanlar, meşhur kokoreççiler sizi şaşırtacak.

SEFERİS’İN EVİNİ GÖRÜN

Daha sonra Urla liman bölgesine inerek Yorgo Seferis’in doğduğu evi, antik Klazomenai kentine ait kalıntıları görebilir, liman bölgesinde yöreye has “katmer” molası veya çeşmealtında kahve molası verdikten sonra Çeşme’ye doğru devam edebilirsiniz. Hareketli çarşısı, eski evleri, kalesi, limanı ve marinası ile Çeşme; Ege’nin sörf cenneti, eski taş evleri, dar sokakları, sizi hayal alemine götürecek atmosferi ile Alaçatı gezinizin en keyifli durakları olacak. Gün sonunda Çeşme’de Ege’nin esintisi ile birlikte Sakız adasına karşı güzel bir akşam yemeği kaçmaz. Plajı ve masmavi denizi ile Ilıca, sakin denizi ile Dalyan ve muhteşem Ege denizi manzarası ile son dönemde dizilerin popüler çekim mekanı en güzel gün batımlarının yaşandığı Erthrai-Ildırı antik kenti gezinizin extra durakları olabilir. Ve tabi ki tekrar hatırlatıyorum, mayolarınızı unutmayın - Ege’nin denizi ve havası eylül-ekim aylarında başka güzeldir...