Paylaş
Mardin’e yaklaşık 30 km uzaklıkta olan ve arabayla bir saatte yakın bir sürede ulaşılabilen Dara Antik Kenti, MS 5. yüzyılda Doğu Roma İmparatorluğu zamanında askeri amaçlı kurulmuş bir şehir. Antik kentte kilise, nekropol, zindan, saray, çarşı, tophane ve su bendi kalıntıları görülüyor. Burası Anadolu’da birçok antik yerleşimde görebileceğiniz üzere günümüzde de yaşayan, hayatın devam ettiği bir yerleşim. Arabayla köye yaklaştığınızda önce size Frigya bölgesini anımsatacak ilginç yeryüzü şekilleri, doğa daha sonra da sokaklarda koşturan onlarca çocuk karşılıyor. Günümüzde küçük bir köy yerleşimi olan bölgede bu kadar çocuk, hangi evden kaç tane nasıl çıktı diye düşünürken, kendimi Dara’nın ilk etkileyici alanı, Nekropol bölgesinde buluyorum..
MUTLAKA VAKİT AYIRIN
Geçmişte Mardin’e gelen bir çok kişinin uğramadığı ama son yıllarda çekilen fotoğraflar, ışıklandırılan su sarnıçları, sosyal medyada paylaşılan güzel fotoğraflar sayesinde popüler olmaya başlayan Dara antik kenti bölgeye giden birinin mutlaka vakit ayırması gereken bir yer. Köy ve antik kente dair harabeler birlikte yaşıyor, bu yüzden her köşeden size yardımcı olmak isteyen, rehberlik yapmak isteyen bir çocuk çıkıyor, alacakları küçük bir bahşiş onları mutlu ediyor, sadece kent tarihi değil bazen okunan bir şiir de Dara ziyaretinize renk katabiliyor. Ben Furkan ve Neslihan ile tanışma fırsatı buldum, bana yardım ettiler, Neslihan’ın Ahmed Arif’ten okuduğu şiir çok güzeldi.
GERÇEK BOYUTU BELLİ DEĞİL
Dara Antik Kenti’nde birçok antik kentte olduğu gibi daha kazılmamış alanlar var. Bu alanlar da gün ışığına çıkartıldığında Dara’nın gerçek boyutları ortaya çıkabilecek. Dara Antik Kenti’nin içinde bulunduğu Oğuz Köyü’nün nüfusu 700 kişi kadar ve köyün içinde antik kentin devam ettiğini görüyoruz. Zamanında antik kente su kaynağı sağlayan sarnıçlar kentin en ilginç alanları.. Geçmişte
yaklaşık 40 bin nüfusun barındığı kentin su ihtiyacı bu sarnıçlar sayesinde giderilmiş.
En son ortaya çıkarılan ve halk arasında zindan olarakta adlandırılan 10 bin metreküp su alma kapasitesine sahip su sarnıcının, derinlik bakımından İstanbul’da bulunan ve 6’ncı yüzyıl Bizans dönemi eseri olan Yerebatan Sarnıcı’ndan 6 metre daha derin olduğu belirlenmiş.
Bölgede kazı yapan arkeologlar , sarnıcın sağlamlık ve mimari yapısıyla Yerebatan Sarnıcı’ndan sonra ülkemizde ikinci en önemli sarnıç yapısı olduğunu belirterek, sarnıcı mimari bir şaheser olarak tanımlıyorlar . Su sarnıçlarından küçük olanı ise köyün girişinde solda sizi bekliyor. Köy halkı tarafından zindan olarak adlandırılan bu sarnıçlar köy evlerinden birinin alt kısmında küçük bir giriş ile ziyaretçilere açık. Ana amacı su depolamak olan bu yerler sonraları zindan olarak ta kullanıldığı için bu adı almış. Hali hazırda yaşamın devam ettiği bu evlerin alt kısmından merdivenle sarnıçın içerisine doğru iniliyor. Sarnıç zifiri karanlık olduğundan içerisi etkileyici bir görüntü oluşturacak şekilde ışıklandırılmış fakat bazı günler elektrik kesintisi veya arıza oluyor, artık şansınıza...
SURİYE GÖRÜNÜYOR
Dara antik kentine kadar geldiyseniz artık Suriye’yi görüyorsunuz demektir, ve bence her zaman görme ziyaret etme fırsatı bulamayacağınız Nusaybin’e de gidin ben öyle yaptım.. Tam Suriye sınırında, hareketli , ilginç insan profilleri görebileceğiniz bir şehir.. Şehrin tren istasyonu Suriye sınırına ikiyüz metre mesafede.. Suriye tarafındaki yüksek nöbetçi asker kulübesi istasyondan görünüyor. Adana’dan yola çıkan tren Son durak Nusaybin ‘e kadar geliyormuş bundan 5-6 yıl öncesine kadar. Suriye tarafından da gelen tren varmış. Şimdiyse tren raylarını ot bürümeye başlamış ve istasyon binası kendi halinde, Adana-Nusaybin arası seferlerin tekrarla başlamasını umuyorlar..içeride bulunan ve beni görünce dışarı çıkan bekçiden dinledim bunları.. muhtemelen uzun süredir istasyonu benden başkası ziyaret etmemiştir..
MEZOPOTAMYA’NIN EFESİ
Mardin’in Tur Abdin Dağları’nın güney eteğinde bulunan Dara Antik Kenti Doğu Roma İmparatorluğu’nun sınırlarını Sasaniler’den korumak amacıyla garnizon şehri olarak kurulmuş bir yerleşim. Yukarı Mezopotamya’nın idari ve askeri üssü haline gelen Dara, Mezopotamya’nın Efes’i olarak tanınıyor. Pers İmparatoru Darius ile Büyük İskender’in savaşına tanıklık eden kent bölgenin binlerce yıllık tarihini ispatlar nitelikte . Antik adı Anastasiopolis olan kentin tam olarak ne zaman kurulduğu bilinmiyor. Kimi kaynaklara göre Parth Kralı Tiridates I (M.Ö 246-215), kimi kaynaklara göre de Parth Kralı Arsakes I tarafından kurulmuş. Bildiğim şey; tam Suriye sınırında, Nusaybin gibi stratejik öneme sahip bu şehir hem güvenli, hem de bölgeye hakim bir noktada. Güçlü kayalar ile kuşatılan kentin savunması kolay, akarsular ile beslenen bereketli toprakları var ve suyu bol.
Persler 363 yılında Nusaybin’i alınca burası Roma İmparatorluğu’nun sınırı haline gelmiş. Şehir 5. yüzyılda İmparator Anastasius tarafından ileri sınır kapısı olarak tahkim edilmiş ve burası Kuzey Mezopotamya Bölgesi’nin idari ve askeri merkez üssü haline gelmiş.
Dara 577-591 ve 606-620 yılları arasında Sasani İmparatorluğu, 620-639 yılları arasında Doğu Roma İmparatorluğu, 7. yüzyıl sonlarına doğru Emeviler’in, daha sonra Abbasiler’in hâkimiyetine girmiş. 10. yüzyılda kısa bir süre Doğu Roma hâkimiyetinde kalmış, 11. yüzyılın sonuna kadar Selçuklu Devleti ve Doğu Roma İmparatorluğu arasında el değiştirmiş. 15. yüzyılda bölge Osmanlılar’ın hakimiyetine girmiş.
Dara’da görecek ne çok şey varmış demeyin, günümüzde antik kentin sadece % 10’u yüzeyde, % 90’ı halen toprak altında. Yine de kale, köprü, su kanalları, su sarnıçları, kilise, arasta, saray, çarşı, zindan, tophane, kaya mezarları ve sivil yerleşim yapılarına ait kalıntılar görülüyor. Ayrıca köyün etrafında tarihleri Geç Roma dönemine kadar giden mağara evlere rastlayabilirsiniz.
Nekropol (Mezarlık Alan)
Dara antik kentinin en etkileyici yeri doğal kaya kütlesi oyularak oluşturulan mezarlık alanı köy girirşinde. Bu alanda kaya mezarları, lahit tipli mezarlar ve basit sanduka mezarlar olmak üzere 3 tip mezar bulunuyor.
Pagan ve Mitra kültüründe Tanrı Mitra’nın kayadan doğduğuna inanılıyor. Bu nedenle de ölüler yeniden doğuş inancı ile kayalara gömülmüş. Büyük galeri mezar yapısının girişinde ölüleri dirilten peygamber Ezekiel’in ruhlara nefes vermesi ve yeniden diriliş canlandırılmış. Yapının alt katında bulunan yüzlerce insan kemiğinin Ezekiel’in mucizesindeki gibi yeniden dirileceği düşünüldüğü için bu mezarda toplandığı sanılıyor.
Dara antik kentinde tamamen ana kayaya oyularak düzenlenen büyük bir mezar alanı var. 577 yılı istilasından sonra Sasaniler tarafından öldürülen halklarına ithafen 591 yılında sürgünden dönen Doğu Romalılar tarafından yaptırılmış.
1870 Rus-Çeçen Savaşı’ndan kaçarak Dara antik kentine yerleşen, sonra da salgın hastalık nedeniyle hayatını kaybedenlerin mezarları ve bir türbe etrafında da çok sayıda Müslüman mezarlığı bulunuyor. Köyün uzak bir noktasında bir de türbe yapısı var, Türbenin 14.-15. yüzyıl eseri olduğu sanılıyor vaktiniz bolsa gidin, yoksa görmeseniz de olur diyebilirim.
Nekropol kapısının tam karşısında tabelasını okuduğunuz ama ziyaret edemediğiniz, Roma İmparatoru Anastasius I Dönemi’ne ait olan yapı özel mülkiyet olduğu için günyüzüne çıkartılamamış, yakınına da gidemiyorsunuz.
Surlar
Kaya içine oyulan yapılardan oluşan ve geniş bir alana yayılan Dara Antik Kenti’nin çevresi 4 kilometrelik bir surla korunmuş. İç sur ve dış sur olmak üzere 2 sur sistemi üzerinde 28 kule bulunuyor.Dara sur sistemi içinde 4 tane ana kapı var. Kapıların her 2 yanında da kuleler var, büyük su sarnıcından ileri doğru yürüseniz görebilirsiniz.
Agora ve köprüler
Kentin güney kapısından itibaren büyük blok taşlarla döşenen cadde, kuzeye doğru uzanıyor. Mezopotamya’dan gelen ticaret kervanları buradan giriş yapmış. Kentin içinden geçen nehir üzerinde 4 köprü var. Bunlardan 3’ü şehrin içinde, 1’i güney kapısının dışında bulunuyor.
Maksem
Dara Sasani orduları tarafından kuşatılıp dışarıyla irtibatının kesildiği dönemlerde dağlardan gelen su kaynaklarını sarnıçlarda depolamaları sayesinde uzun süre direnebilmiş. Üstü örtülü su deposu, kentin akropolünün güney yamaçlarına kayalar oyularak yapılmış. Burada toplanan su, kanallar aracılığıyla diğer sarnıçlara dağıtılmış. Çok ilginç, yürüyerek ulaşabilirsiniz, köy çıkışına doğru..
Paylaş