Uğur Çelikkol

Rumeli Feneri’nden Belgrad Ormanı’na

2 Ocak 2022
Bana bazen soruyorlar; İstanbul’a gezi yapıyor musun? diye.. “Hangi İstanbul?” diyorum onlara? ‘İstanbul derya deniz, her köşesi farklı dehliz, size İstanbul için en az yirmi tane farklı rota çıkarabilirim’ diyorum... Aaa nasıl olur öyle diyorlar...


Geçmişte bir ara İstanbul’da yürüyerek ve arabamla gezerek İstanbul’un farklı yerlerine günübirlik yapılacak rotalar çıkarmıştım. İnsanlar İstanbul’u sadece Taksim veya Sultanahmet’ten ibaret sanıyorlar, büyük haksızlık, her sokağı her köşesi hikayelerle dolu ne kadar yorsakta yağmalasak ta yüzyıllardır yaşanmışlıklarıyla ayakta duran bir şehir bu. Bu hafta sizi genelde sonbaharda gitmeyi sevdiğim ve en son aralık ayı başında güzel bir havada giderek, boğazın kuzey Avrupa yakasında sonbahar renklerini ve İstanbul Boğazı’nın güzelliklerinin izini sürdüğümüz bir geziye çıkarmak istiyorum. Bu rota İstanbul’un akciğerleri sayılan Belgrad ormanları ile başlıyor, ve sonbaharın renkleri dediğinizde gitmeniz gereken birkaç yerden biri. Koruma altındaki orman alanı içinde bulunan kafelerde mola verip, size en yakın su bentine kadar yürüyüş yapabilir ormanın güzelliğini yaşayabilirsiniz.

ANTİK İÇME SUYU KAYNAĞI


Belgrad Ormanı, Çatalca Yarımadası’nın en doğu ucunda, İstanbul ilinin Avrupa Yakası’nda yer alan doğal oluşumlu ağaçlık bölge. Doğusunda İstanbul Boğazı, kuzeyinde ise Karadeniz doğal sınırlarıdır ve kuzeyden gelen yağışları karşılayan ilk bölgedir. Bizans ve Osmanlı döneminde İstanbul’a içmesuyu sağlayan en önemli kaynakken; günümüzde kente sağladığı su kentin gereksiniminin çok altında olduğu için daha çok doğal park, piknik alanı işlevi görüyor. Orman adını, Kanuni Sultan Süleyman’ın Sırbistan seferi dönüşü beraberinde getirdiği Belgradlıların yerleştirildiği Belgrad köyünden alıyor. Köy sakinlerinin su kaynaklarını kirlettiği anlaşılınca padişah buyruğuyla köy taşınmış; bu tarihten sonra ormanın ve barındırdığı su kaynaklarının korunması için ilk kez resmi önlemler alınmıştır. Denizden yüksekliği fazla olmamasına karşın yoğun yağış alan bir bölge olan Belgrad Ormanı, Orta Avrupa ve Akdeniz iklimleri arasında geçiş özelliği gösterir. Ormanın bu niteliği, farklı bitki türlerinin aynı alanda içiçe büyümesine olanak sağlamakta. Ormanın bitki varlığı genel olarak kışın yaprağını döken ağaç ve çalılardan oluşuyor. Sapsız meşe, ormandaki baskın ağaç türüdür. Kuzeye bakan yamaçlarda kayın ve içlerde gürgen ve güney yamaçlarında kestane ağaçlarına rastlanır, diğer ağaç türleri, Kızılağaç, kavak, ıhlamur, akçaağaç, karaağaç, söğüt, üvez Ağaççık, sık görülen çalılar ise; Muşmula, fındık, kızılcık, katır tırnağı, sırım, ladendir.

1956’DA HALKA AÇILDI


Yazının Devamını Oku

1993’ten bugüne festival bizimle

20 Aralık 2021
Bursa’yla özdeşleşmiş geleneksel gölge oyunumuz Karagöz’ü yaşatmak, yurt içinde ve dışında tanıtmak ve yeni nesillere aktarmak amacıyla her sene düzenlenen festival bu yıl 15-19 Aralık’ta gerçekleşti. İlk festivalse R.Şinasi Çelikkol önderliğinde Bursa’da kurulan bir müteşebbis heyet tarafından 16-20 kasım 1993 tarihleri arasında düzenlenmişti. Gelin bu hafta Karagöz’ün Bursa’daki festival yolculuğuna göz atalım.


Bursa Büyükşehir Belediyesi adına Bursa Kültür Sanat ve Turizm Vakfı tarafından düzenlenen 19. Uluslararası Bursa Karagöz Kukla ve Gölge Oyunları Festivali hafta içinde başladı, 19 aralık’a kadar devam etti. Festival Tayyare Kültür Merkezi’nde, Milletlerarası Kukla ve Gölge Oyunu Birliği (UNIMA), Unima Bursa Şubesi ile Karagöz ve Kukla Oyunları Araştırma ve Uygulama Merkezinin (Karakum) sanatsal desteğiyle organize edildi.
Bursa’yla özdeşleşmiş geleneksel gölge oyunumuz Karagöz’ü yaşatmak, yurt içinde ve dışında tanıtmak ve yeni nesillere aktarmak amacıyla her sene düzenlenen festival ilk olarak R.Şinasi Çelikkol önderliğinde Bursa’da kurulan bir müteşebbis heyet tarafından 16-20 kasım 1993 tarihleri arasında düzenlenmişti.



Amatör ruhla ve büyük bir heyecanla gerçekleşen bu ilk festival büyük başarıyla gerçekleşmişti. Sonraki yıllarda Bursa’da kurulan Unima Bursa Şubesi tarafından düzenlenen festivalin büyük ses getirmesi ve başarılı olması sonucunda organizasyona Bursa Kültür ve Turizm Vakfı ve ilerleyen yıllarda Bursa Büyükşehir Belediyesi de dahil olmuş fakat festival özellikle Bursa Büyükşehir Belediyesinin 2006 kasım ayında çekirge caddesi üzerinde yer alan Karagöz evinin kurucularını, oraya yıllarını vermiş sanatçıları ve Bursa için çok önemli bir kuruluş olan UNESCO destekli Unima Bursa şubesini-arşiv ve sergileri ile birlikte iki kez yazılı tebligat yaparak Karagöz evinden çıkarması sonucu eski havasını yitirmiş ve manevi zarara uğramıştı.
Bursa turizmi ve kültürü için büyük öneme sahip organizasyonlardan biri olan, bugüne kadar geçen yıllarda türlü sıkıntılar ve güzellikler ile günümüze ulaşan festivalin 19. kez düzenleniyor olması çok sevindirici. Festivalin temelini atanlara ve devam ettirenlere teşekkürü borç biliriz.

Yazının Devamını Oku

Tarihe bir geçit: Zeugma antik kenti mozaik müzesi

12 Aralık 2021
Gaziantep ‘e gelen tüm ziyaretçiler Zeugma mozaik müzesini ziyaret ediyor. Aslında bu müzeyi daha iyi anlamak, için muhteşem mozaiklerle süslü yamaç evlerini yerinde görmek üzere Belkıs / Zeugma antik kentine de gitmek lazım...



Belkıs/Zeugma, Gaziantep’in Nizip ilçesinin 10 kilometre doğusunda, tepeler üzerine kurulmuş bir kent. Büyük İskender’in generallerinden I. Selevkos Nikator, MÖ 300’de, Büyük İskender’in, Fırat Nehri’ni geçtiği yerde, Selevkeia Euphrates ismiyle bir kent kurmuş, Euphrates yani Fırat !.. Bu kentin karşısına da eşi Apama’nın adıyla ikinci bir kent kurarak, bu iki kenti bir köprüyle birbirine bağlamış, kimi eşine duyduğu aşktan der kimi de stratejik önemden.. Kent, MÖ 31’den itibaren Roma’ya bağlanarak adı geçit-köprü anlamında “Zeugma” olarak değiştirilmiş.
Roma Dönemi’nde kent altın çağını yaşamış. Bugün Gaziantep şehrindeki Zeugma mozaik müzesinde de görebileceğniz muhteşem mozaikler o dönemki evlerin, villaların tabanlarını süslemiş. MS 256 yılı şehir için kötü bir dönem.. Sasani Kralı I. Şapur, Zeugma’yı ele geçirerek yakıp yıkmış. Bu tarihten sonra Zeugma bir daha eski ihtişamına kavuşamamış.
Zeugma, özellikle Roma döneminde, sanat alanında çok ilerlemiş, zengin villaları süsleyen mozaik döşemeler dünya örnekleri ile yarışır hale gelmiş. Bölgenin sadece bir bölümünde gerçekleştirilen kazılarda gün ışığına çıkarılan mozaikler Zeugma’nın tam anlamıyla bir mozaik kenti olduğunu ortaya çıkarmaktadır. Zeugma kazıları sırasında ulaşılan ve bu alanda bir “dünya rekorunu” Gaziantep’e ve Türkiye’ye kazandıran bullalar (Mühür Baskı) da Belkıs / Zeugma’yı eşsiz kılan özellikler arasındadır.

ZEUGMA ‘NIN TARİHÇESİ


Yazının Devamını Oku

Domaniç Dağları'nda sonbahar renkleri

5 Aralık 2021
Sonbahar renklerini yaşamak için herkes Yedigöller’e gitmek zorunda değil, Bursa yakın çevresinde de sonbaharı yaşayabileceğiniz yerler var. Bunlardan biri de Domaniç dağları ve yaylası.

GEÇTİĞİMİZ hafta sonu gittiğimiz Domaniç bölgesi kasım ayı sonuna kadar sonbahar renklerini koruyabilen ender bölgelerden... Her sene kasım ayında mutlaka gittiğim bölgede genellikle ilk durağım bir dönem içinden ana yol geçen ama günümüzde adeta ana yoldan gizlenmiş, tek ve iki katlı tertemiz boyalı evleri ile muhacırların en tipik yerleşimlerinden olan Tahtaköprü. Kış hazırlığı bitmiş, tüm evlerin önünde odunlar dizilmiş, biberler kurutulmuş. Köyde sabah çayımı içtikten sonra mis gibi temiz havada Bahçekaya rotasını takip ederek sonbahar renklerinin izini sürmeye devam ediyorum.

OYLAT’A GÖTÜRÜYOR

Bu güzel manzaralı ara yol beni Oylat’a götürecek. Muhteşem sonbahar renkleri ve manzarasına sahip rotada yolculuk yaparken, yolun bir kısmında mutlaka aracınızdan inerek yürüyüş yapmalısınız, ormancıların çalıştığı bölge av meraklılarının vazgeçilmez uğrak noktası. Ağaçlar küçük şelaleler ve size kendinizi Yedigöllerde hissettirecek manzaralar karşınızda. Henüz Domaniç yükseltisinin eteklerindeyiz ama buraya kadar gelmişken daha önce gitmemiş olanlar Oylat mağarasını görüp, Oylat’ta vadi manzaralı kahvehanede bir kahve molası verebilir.

YOL BOYUNCA ÇEŞME VAR

Daha sonra onlarca çeşmenin süslediği, her yerden suların fışkırdığı Domaniç dağ yolu tırmanışım başlıyor. Yol boyunca sağlı sollu çeşmeleri sayarak devam ediyorum... Üç, beş, yirmi sekiz, otuz altı, kırk iki... Sizce kaç çeşme saydım? Domaniç şehri tabelasına kadar tam altmış üç, belki de daha fazlaydı... Suyu bol bir dağ ki burası Osmanlı beyliğinin bu yaylayı yazlık yaşam yeri olarak seçmesine şaşırmamak lazım.

MEYVE SEBZE BOL

Yazının Devamını Oku

Baharat kokuları içinde Gaziantep Çarşısı

28 Kasım 2021
Gaziantep, nüfusu, sanayi şehri özelliği ve tarihi çarşı bölgesi ile Bursa’ya benzeyen, sokaktaki insanların alışkanlıkları, yeme içme kültürü ile de kendini diğer yerlerden ayıran bir şehir.


Bursa gibi İpek Yolu üzerinde bulunan, bunun yanına baharat ticaretini de ekleyen binlerce yıllık geçmişe sahip Gaziantep tüm dünyanın takip ettiği bir mutfak kültürüne de sahip. Bunun izlerini çarşı bölgesinde de görmek ve yaşamak mümkün. Türk mutfağında önemli bir yere sahip Gaziantep mutfağını anlamanın yolu bence Antep çarşılarında satılan baharatları koklamak, fıstık dükkanlarını gezmek, baklavacılara uğramak, sokak aralarındaki fırınlarda hazırlanan pide ve lahmacunların tadına bakmaktan geçiyor. Sabahın dördünde beşinde yenen ciğer dürümleri, içilen beyran çorbalarını ve benim de favorim muhteşem katmerleri unutmayalım. Gaziantep çarşısına gittiğimde güne, bana çok sıcak ve baharatlı gelse de Metanet’te beyranla başlarım, sonra karşı dükkanında katmerle devam eder, bir taraftan bol fıstığın ve kaymağın incecik zar gibi hamur içinde nasıl durduğunu düşünür bir taraftan da mideme indiririm. Bitmedi sonrasında tarihi Tahmis kahvehanesine geçerek melengiç kahvesi içmek şart. İşte şimdi kendime geldim ve çarşıyı dolaşabilirim. Gaziantep mutfağında çok önemli bir yere sahip baharat kültürü, Antep çarşılarında bakır imalatı yapan dükkanlarla yarışıyor. Tek merak ettiğim ahşaba sedef kakma yapan ustalar neden az, yemeni ayakkabı imalatçıları neden daha fazla?

EVLİYA ÇELEBİ ŞEHRİ ÖVER


Yavuz Sultan Selim 1516 yılında Mercidabık Zaferi sonucu ismi Ayıntap olan Antep’i Osmanlı topraklarına katmış. Kent, 1516-1596 yılları arasında ticaret, el sanatları ve üretim alanlarında büyük bir sıçrama yaşamış. 1641 ve 1671 yıllarında kenti iki kez ziyaret eden Evliya Çelebi ünlü Seyahâtname’sinde Gaziantep için “Kentte 22 mahalle, 8 bin ev, 100 kadar cami, medrese, han, hamam ve bir de kapalı çarşı” olduğunu yazar ve şehri överek; bolluk ve verimliliğine, bitmeyen yiyecek ve içecek pınarlarına vurgu yaparak burası ‘Şehr-i Ayıntab-ı Cihan’dır.” sözleriyle tanıtır.

BURSA HANLARINA BENZEMEZ


Yazının Devamını Oku

Küre Dağlarında Sonbahar HORMA ve ÇATAK KANYONLARI

14 Kasım 2021
Sonbahar gezmek için en ideal zamandır ve sonbahar renklerine yolculuk dendiğinde ülemizde akla gelen bölgelerden biri de Kastamonu ve Küre Dağlarıdır. Geçtiğimiz haftasonu Küre dağlarının bir bölümünü, Horma ve Çatak kanyonlarını gezmek için Kastamonu’ya giderek Daday, Azdavay ve Pınarbaşı bölgesinde dolaştım.



Küre Dağları, dünyanın ve Türkiye’nin “ölmeden önce görülmesi gereken yerler” listesinde ilk sıralarda . Karadeniz’de Bartın ve Kastamonu il sınırları içinde yer alan Küre Dağları Milli Parkı, 2000 yılında milli park ilan edilerek Türkiye’nin 41 milli parkından biri olmuş. Alan, toplamda 132.000 hektarlık bir alana sahip. Ormanlık alanı, karstik yapısı, mağara ve muhteşem kanyonlarıyla bir doğa harikası olan Küre Dağları aynı zamanda ekoturizm açısında önemli bir potansiyel barındırıyor. Kültürel değerleri, özgün mimari yapısını koruyan köy evleri, renkli kıyafetleri, el sanatları ve yöresel yemekleri ile ziyaretçilerini bekleyen bölgeye gitmek için ilkbahar ve sonbahar ayları ideal. Bölgede doğayla dost turizmin gelişmesi için yerel halkın bilinçlendirilmesi şart.

“Küre Dağları” adı, dağların orta kesiminde bulunan Küre ilçesinin adından geliyor. Çok kullanılmayan bir diğer adı ise “İsfendiyar Dağları”, 1291–1461 arasında bölgede hüküm süren sekizinci Candaroğulları Beyi olan İsfendiyar Bey’e atfedilir.

Küre Dağları Milli Parkı, coğrafi ve jeolojik sayesinde birçok farklı canlıya yaşam alanı sunuyor. Milli Park, ülkemizin ilk Panparks, (Avrupa’nın Seçkin Milli Parkları Ağı) Üyesi.

TÜM BÖLGE KORUMA ALTINDA


Yazının Devamını Oku

Tarihin toprakla yoğurduğu kent Kütahya

7 Kasım 2021
Geçtğimiz hafta sonu Kütahya’ya gittim. Çinilerle süslü tarihi kentten ne kalmış, ne durumda görme fırsatım oldu. Tarihi evleri ve çarşısı, sıra sıra çini ve seramik dükkanları, Germiyan Beyliğinin Osmanlı’ya çeyiz olarak verdiği şehir olan Kütahya’ya bir cumartesi günü çarşı bölgesi açıkken gitmenizi öneriyorum.

Bursa’dan çini kenti Kütahya’ya günübirlik bir yolculuk yapmayı planlıyorsanız sabah erken saatte yola çıkmanız gerekebilir. Mevsim yaz günler uzunsa işiniz kolay ama kısa sonbahar -kış günlerine sığdırılabilecek bir kent değil burası. Şehre girdiğinizde kentin sembollerinden çini vazolu meydanı bulmalı ve sonrasını yürüyerek gezmelisiniz. Günümüzde şehrin en hareketli caddesi olan Cumhuriyet caddesi, Sevgi Yolu Projesi kapsamında araç trafiğine kapatılarak sadece yayalara açılmış durumda ve deyim yerindeyse kentin nabzı adeta burada atıyor. Kentin öğrencilere ve askerlere ev sahipliği yapması ekonomide gözle görülür bir hareketlilik yaratmış durumda.

Cumhuriyet Caddesi’nden yukarı doğru yapacağınız yürüyüş sizi Dönenler Camii, Ulucami ve Çini Müzesi’ne götürecek oradan da Macar Evine ulaşabileceksiniz. Kütahya’nın hareketli çarşısının havası bozulmamış ve tipik Anadolu şehri samimiyetini yansıtıyor. Araç trafiğine kapatılan Cumhuriyet Caddesi ve çarşı bölgesi boyunca Kütahya’ya has yemekler yiyebileceğimiz bir yer arayan gözlerimiz bolca Güneydoğu Anadolu lokantalarına çarpıyor ve rahatsız oluyor. Çini dükkanları şehrin her noktasına serpilmiş; ama özellikle ‘Vazo’nun olduğu meydan ve çevresi ve Eskişehir kara yolu üzerindeki çini çarşıları tercih edilebilir.

TARİH FRİG’LE BAŞLAR

Kütahya’nın bilinen en eski tarihi Friglerle başlar. Kentin taşının ve toprağının seramik yapımına uygun olması nedeniyle yöre insanı her dönemde seramikle ve toprağı şekillendirip pişirilmesiyle uğraşmıştır. Arkeolojik kazılardan elde edilen bilgilere göre 7 bin yıllık geçmişi olan Kütahya, antik çağın ünlü masalcı Ezop’un doğduğu kenttir. Osmanlı döneminin ünlü gezgini Evliya Çelebi de Kütahya’da dünyaya gelmiştir.
Orta çağlarda Kütahya’nın adının Kotiaeon olduğu, bulunan sikkelerden anlaşılmıştır. Kütahya, Hititler, Frigler, Kimmerler, Lidya, Pers, Makedon, Roma, Bizans’tan sonra Anadolu Selçuklu Devleti’nin eline geçmesiyle Türk egemenliğine girmiştir.

İLK TOPLU SÖZLEŞME

Yazının Devamını Oku

Zindankapı sanata açıldı

24 Ekim 2021
Bursa kalesinin önemli kapılarından Zindankapı‘da 2015 yılından bu yana devam eden restorasyon sona erdi ve geçtiğimiz hafta sonu ziyarete açıldı. Üstelik sadece ziyarete değil sanata da açıldı. Şunu fark ettim, kendi sosyal medya hesaplarımda bu ziyaret ile yaptığım fotoğraf paylaşımlarım sonrası birçok Bursalı, zindan kapının nerede olduğunu bilmiyordu ve bana soruyordu. Bursa’da yaşayıp, şehri hala daha tanımayan bir çok insan var.

İSTANBUL Yedikule zindanlarının küçük bir örneği olan Zindankapı’da bulunan kanlı kuyu, işkence odası, kule bağlantılı koridorlar ve zindanlar artık tutsaklara değil, interaktif bir dijital müzeye ve sanat galerisine de ev sahipliği yapıyor. Zindankapı sanat galerisindeki ilk sergi, “Zamansızlık Şarkısı” Derya Yücel küratörlüğünde günümüz sanatçılarının zaman kavramına dair yorumlarını ziyaretçilerin beğenisine sunuyor. Bursa surları çok önemli, dünyada eski kentler kaleleri ve bu eski kalelerin içindeki kültür, restore edilmiş evler, butik oteller ve kafe ve restaurantlarla var oluyorlar, turizmde marka oluyorlar. Bursa kalesi, sahip olduğu kültürel değerlerin üzerine yapılmış çirkin binalar, sur duvarlarının çeşitli dönemlerde yağmalanması, etrafının gelişigüzel binalarla sarılması sonucu çok şanssız ve Bursa turizminde yıllardır hep uzaktan bakılan bir bölge. Son yıllarda önce bazı kapıların ve yakın çevresinin restorasyon-rekonstrüksiyon projeleri, sonrasında kale içi bölgesinde bazı noktalarda tarihin günyüzüne çıkarılması için yapılan çalışmalar olumlu ancak geçmişte harap edilen kale içi bölgesinin Bursa turizminde hak ettiği noktaya gelebilmesi için daha çok yolumuz var.

MİMARİ ÖRNEĞİ

Bursa’nın yaklaşık 2200 yıl önce bir kale şehri olarak kurulduğu döneme kadar uzanan surlarının yapımına I.Prusias döneminde başlanmış. İlk plan kurgusunun ünlü Kartacalı komutan Hannibal tarafından yapıldığını biliyoruz. Bursa Surları, İlk ve Ortaçağ şehir savunma mimarisinin önemli bir örneğini sergiliyor. Eski kaynaklara göre; kentin kurucusu Bithynia Kralı I. Prusias (M.Ö.232-192) Kartacalı komutan Hannibal, Roma İmparatorluğu ile yaptığı savaşı kaybedince onu ağırlamış, Hanibal burada zafer kazanan bir komutan gibi karşılanıp saygı görmüştür. Prusias, Hannibal’dan savaşlarda fikirlerinden faydalandığı gibi, şehir kurmakta da faydalanmış ve onun yaptığı planlara göre hareket etmiştir. Kazım Baykal Hoca Kentin, Hannibal’in çizdiği plan ve bilgiler ışığında inşa edildiğini yazar. Bursa surlarının tahmini M.Ö.185 tarihinde inşa edildiği düşünülüyor. Prusia’nın Surları, kentin kurulduğu doğal ve hakim tepe üstü düzlüğün çevresini bir taç gibi, güneyde daha çok savunma gerektiren ikinci sur sırası ile birlikte yaklaşık dört kilometrelik uzunluğu ile kuşatıyor.

5 KAPI, 14 BURÇ

Surlar, Osmanlı döneminde özellikle Timur saldırılarından sonra ve arkasında gelen Karamanoğlu Mehmet Bey’in kuşatması sonrası Hacı İvaz Paşa tarafından onarılarak güçlendirilmiş. Günümüzde en çok bilinen Saltanat Kapısı, Yer Kapı ve onun hemen altındaki Tahtakale kapısı, Fetih Kapısı (Pınarbaşı-Su Kapısı), Zindan Kapı ve şu anda olmayan Kaplıca Kapısı olarak isimlendirilen beş kapısı; Tophane ve Çakır Hamam arasında toplam 14 burcu var.

ZİNDANLAR KAPISINI SANATA AÇTI

Önceki gün Zindankapıyı ziyarete gittim, içeride çalışan görevliler tüm ziyaretçilerle yakından ilgileniyor ve yardımcı oluyordu. Kuleleri, sanat galerisini ve dış mekanları gezdikten sonra kafeterya bölümünde oturup bir çay içtim, çok keyif aldım. Bursa surlarının tamamının düzenlendiği ve birbirleri ile tüm bağlantıların yapılmış olduğunu hayal ettim. Ve şunu fark ettim, kendi sosyal medya hesaplarımda bu ziyaret ile yaptığım fotoğraf paylaşımlarım sonrası birçok Bursalı, zindan kapının nerede olduğunu bilmiyordu ve bana soruyordu.

Yazının Devamını Oku