Mutlu aşk vardır

Tolgahan Sayışman ile Serenay Sarıkaya’nın fotoğrafını görür görmez Aragon’u arayıp “üstadım” dedim:

Haberin Devamı

“Allah için bak ve söyle. Sahiden mutlu aşk yok mu?”

Gergin bir sesle cevapladı: “Şarjım bitiyor, ben seni sonra ararım.”

Koca şair gerilmekte haklıydı. Çünkü gençler fotoğrafta gayet mutlu görünüyordu, onu yalancı çıkarmak ister gibi.

Öğrenciler çok sorar mutlu aşk var mı diye: “Hocam baştan söyleyin de boşuna aramayalım.”

Onlara derim ki: “Mutlu aşk olmaz olur mu, tabii ki var. Ama onun içinde yazara-şaire ekmek yok.”

* * *

Mutluların romanını yazsanız kimse okumaz, piyesi sıkıcı olur, şiiri deseniz hiç çekilmez. Dertsiz bir çiftin filmine kim katlanır?

Sadece magazincilerin değil, edebiyatçıların da hazzetmediği çiftlerdir mutlu ve istikrarlı olanlar. “Malzeme” vermezler çünkü.

Ama ne zaman aşkın dikişleri bir yerinden sökülür, işte o zaman ellerimizi ovuşturmaya başlarız. Romanların, piyeslerin ya da şiirlerin alanına giren bir durumla karşı karşıyayızdır.

Aşk söküldükten sonra ayyuka çıkan çelişkiler, insan ruhunun kuytularını gösterir. İnanmayan Proust romanlarına ya da Kelebek arşivine baksın.

* * *

Haberin Devamı

Aragon’un derdiyse başka: “Mutlu Aşk Yoktur” şiirini yüzbinlerce çocuğun öldüğü İkinci Dünya Savaşı’nın acısıyla yazmış: “İnsan olan ne kadar severse sevsin böyle bir dünyada tam mutlu olamaz” demeye getirerek.

Şimdi bakıyoruz, dünya aynı dünya: Savaşlar çocukları öldürüyor hem yeryüzünde hem de ülkemizde. Sadece Güneydoğu’daki çatışmalarda yüzlerce çocuk ölmüş.

Aragon olsaydı herhalde “Tolgahan’la Serenay da bu dünyada asla tam mutlu olamaz” derdi.

Bu satırların yazarıysa sadece “nazar değmesin gençlere” deyip Anna Karenina’nın açılış cümlesini konumuza uyarlamakla yetiniyor: “Mutlu çiftler birbirine benzer ama her mutsuz çiftin kendine has bir mutsuzluğu vardır.”

Radikal’e misyon lazım

Belki gerçek gazeteci olmadığım için, Radikal’in yeni halini sevdim. Hele Karayılan röportajının olduğu perşembe sayısı bombaydı. Özgür, Cüneyt ve Sırrı gibi nokta transferlerin iyi sonuç vereceği de belli.

Ama yeni Radikal’e somut bir misyon lazım. Mesela ilk çıkışından hemen sonra Susurluk skandalı patlamış, Radikal de bunu herkesten çok sahiplenip rüştünü ispatlamıştı.

Tıpkı Taraf’ın Ergenekon sürecini sahiplenip rüştünü ispatlaması gibi.

Yeni Yüzyıl ya da Söz gibi gazetelerse böyle bir davaya denk düşmedikleri için aynı şansı bulamadılar.

Gazetelerin çıkışıyla olayların patlaması ne kadar tesadüftür bilmem. Ama büyük bir toplumsal davayı sahiplenmek Radikal’in gerçek yeniden doğuşu olabilir.

Haberin Devamı

Fiyat bilip değer bilmeyenler

Bazı insanları “her şeyin fiyatını bilir ama değerini bilmezler” diye tarif eder Oscar Wilde.

Beyoğlu’nun bağrında, eski Sin-Em Han’ın yerindeki heyulayı inatla bitirmeyerek caddenin canına okuyanlar da herhalde işte onlardan.

Tıpkı Didim’e o blokları dikenler, deniz kumuyla inşaat yapanlar ya da tarihi alanlara baraj ve santral kurmaya çalışanlar gibi.

Sorsanız hangi parselin kaç dolar olduğunu şıp diye söylerler size. Ama parselledikleri yerin asıl “değerinden” haberleri bile yoktur.

İncir  Çekirdeği

İmkânsız: Mizah duygusu olmayan biriyle tartışmak.

Yazarın Tüm Yazıları