Hafta sonu çok özel bir imza günü vardı. Aydınlar, Mustafa Balbay’ın kitabını imzalamak için Kadıköy’de buluştu.
“Mustafa Balbay hürdür” demiş oldular: “Demir parmaklıklar bu gerçeği değiştirmez.” Her gün özgürleşiyor Balbay: Adı her anıldığında, kitapları her okunduğunda yeni kanatlar takılıyor omzuna. Özgürlük insan aklında başlar ve dönüp dolaşıp yine orada biter. Beden parmaklıkların ardına konabilir. Demir kapılar yüzüne kapanabilir. Ama “sol memenin altındaki cevahir” kararmamışsa kimse kimsenin özgürlüğüne dokunamaz. Kadıköy’deki aydınlar Balbay’la hemfikir olmak zorunda değildi. Biliyorlardı sadece; fikir insanına reva görülen bu muamelenin bizi özgürlüğü düşünmeye çağırdığını.
***
Balbay hürdür. Kafası dogma ve önyargıyla dolu olanlarsa nereye giderlerse gitsinler olamazlar özgür. Görünmez bir prangayı ayaklarında taşırlar. Bu büyük esaret her adımda onları biraz daha zalim, biraz daha nobran yapar. Acı çeker ama nedenini bilmezler. Mutsuz olur ama adını koyamazlar mutsuzluklarının. Kafataslarının içinde başlayan karanlık gözeneklerinden taşıp tüm uzaya yayılır. Gerçekten hür insanlara bu yüzden katlanamazlar.
***
Balbay Hürdür. Asıl kısıtlanan hangi dünya görüşünden olursak olalım, bizim özgürlüğümüz. Onunla tartışamıyor, memleketin hali ya da simitçi çocuğun üç numara kesilmiş saçındaki susam tanesi üzerine konuşamıyor olmak esaretin ta kendisi. Mustafa Balbay’ın hürriyetine kimse dokunamaz. Bizimse yok hürriyetimiz, bunu anlayacak kadar bile.
Talat Bulut’u özlemek
Talat Bulut’tan mektup geldi. Her zamanki beyefendiliğiyle oyunculuk ve günümüz sineması üzerine fikirlerini paylaşmış. Onu özlediğimi fark ettim. “Mutluluk” filminden beri perdede göremedik kendisini. Sinemayı çılgınca ciddiye alır Talat Bey: Her filmde kendisini yeniden yaratabilen nadir oyuncularımızdan: Türkiye’nin William Defoe’su. Geriye gidip “Her Şeye Rağmen”den “Manisa Tarzanı”na şöyle bir düşünün: Aklınıza birbirinden farklı birçok Talat Bulut gelecek. O zaman siz de kendinize soracaksınız, niye bizi kendisinden mahrum bıraktığını.
Çığlıklar ve fotoğraflar
Genç fotoğrafçı Ümit Karalar’ın “kadına yönelik şiddete hayır” diyen projesini görünce irkildim. Deniz Çakır’dan Sevinç Erbulak’a 50 kadın sanatçı, son derece başarılı makyajla tanınmaz hale gelmiş. Fotoğraflara bakarken, şiddet mağduru kadınların çığlıklarını duyar gibi oldum. Aklıma biz yazarları kıskandıran o söz geldi: “Bir fotoğraf binlerce sözcüğe bedeldir.”