Cannes Film Festivali Komitesi, Danimarkalı yönetmen Lars Von Trier’i “Hitler’i anlıyorum” dediği için kovalamış.
Bununla kalmamış hazret: Hitler’e “belli ölçülerde sempati duyduğunu da” eklemiş: “Yahudi olmaktan mutluydum. Sonradan anladım ki aslında Nazi kökenliymişim. Bu da beni memnun etti.” Lars Von Trier’le öğrenciyken izlediğim “Avrupa” filmiyle tanıştım. Savaş sonrası Berlin’inde geçen karanlık bir hikâyeydi. Hitler sempatizanından çok bir uzaylı tarafından çekilmişe benziyordu. Zaten Hitler dahil kimseye sempati duyabilecek biri olduğunu sanmıyorum Trier’in. Anlamak için filmlerini izlemek yeterli. Karakterlerine uzaylı kafasıyla yaklaşan, hiçbiriyle empati kurmayan, buz gibi bir yönetmen. O rahatsız edici güzellikteki üslubu da buradan geliyor. Mesela “Karanlıkta Çığlık” filmi annelik üzerine yapılmış en garip filmlerden biri. Ama Hitler kurbanları hakkında uluorta geyik yapacak kadar primitif bir ruha sahip olduğu da gerçek. Bunu da en iyi “Manderlay” filminde kestiği eşek bilir. Hayvan hakları savunucuları ayağa kalkınca eşeğin “olabildiğince dikkatli öldürüldüğünü” ve “hiçbir vicdani sorumluluk hissetmediğini” söyledi: “En azından mezbahaya gitmekten kurtuldu!” Kendisini yıllardır izleyen biri olarak, bu sözleri samimiyetle söylediğine eminim. Hitler’e sempati duyduğunu söylerken de samimi bence. Çünkü empatiden nasibini almamış. Film uğruna bir canlıyı öldürmenin ya da binlerce insanı gaz odasına yollamanın niye sorun olduğunu anlayabilecek kadar bile. Bu yüzden de eleştirilerle karşılaştığında çok şaşırıyor, hatta kırılıyor. Belki de “kendisini anlamayan aptalların” kurbanı olduğunu falan düşünüyordur. Ama arada bir zurna zırt diyor işte. Cannes’da olduğu gibi. Herhalde filmde kestiği eşeğin ahı tutuyor. Bu arada, Nuri Bilge Ceylan imzalı “Bir Zamanlar Anadolu’da” filmi de, ödülün en güçlü adaylarından. Kalbimiz kendisiyle.
Süper olmayan starlar
Zeynep Altıok Akatlı’yla 15 yıl önce Kumdan Kaleler albümü vesilesiyle tanıştık. Babası Metin Altıok’un “Evde Yoklar” şiirini besteliyorduk. Sonra hep arkadaş kaldık. Ne zaman karşılaşsak karşılıklı sevindiğimizi hissettik. Hem onunla hem de annesi yazar Füsun Akatlı’yla. Şimdi de bir kitapla karşımızda: Türkiye’nin gerçek yıldızlarını anlatıyor: Bilge Karasu’dan Fazıl Say’a, Tomris Uyar’dan Selim İleri’ye... Zarif fırça darbeleriyle portrelerini çiziyor, çocukluğundan beri göğünü aydınlatan yıldızların. Göğümüzün yavaş yavaş karartıldığı günümüzde okuyalım ve dilek tutalım. Bakalım gerçekleşecek mi?
İncir Çekirdeği
İnsanların “Atatürk” demeye çekindiği bir Türkiye. Coming soon.