Paylaş
İtiraf edeyim, yazımın bu “başarısı” korkuttu beni.
Birincisi, bir yazının sırf bir başkasını hicvettiği için bu kadar popüler olabilmesinden tırstım.
Aslında köşe yazarlığında başarıya giden garantili yol bu. Çünkü her tanınmış simanın aleyhinde düşünen pek çok kişi var ve eğer birine “çakarsanız” alkışı alıyorsunuz.
Bedavadan gelen bu tezahürat epey baştan çıkarıcı.
Hemen birine daha “çakmak” ve alkışın devamını isteyebiliyor insan.
Kendinizi kaptırırsanız zamanla sağa-sola omuz atan biri durumuna gelmeniz işten bile değil. Bense omuz atılmadığı müddetçe boks eldivenlerimi giymekten yana değilim pek.
Güncel siyasetin itiş-kakışına kapılmanın yazar için kısır döngü olabileceğini bilecek kadar eski bir Bizanslıyım.
¡¡¡
İkinci olarak da, günümüz Türkiye’sinde siyasi yazı yazmanın ne manaya geldiğini düşündüğüm için korktum.
Malum, ortada iki taraf var ve birini kayıtsız-şartsız desteklemediğiniz takdirde ikisi de sizi karşı tribünden saymaya hazır.
Bu yüzden, amigoluk yapmadan memleketin ruhunu anlamaya çalıştığınızda payınıza düşen yalnızlık.
Değil ben fakir, bugün belki Kemal Tahir olsa aynı şeyi yaşardı.
Onun kadar cevval olmadığımdan mıdır, başka şeylerden bahsetmek istediğimden mi bilinmez, müsaadenizle ara veriyorum siyasi yazı faslına.
Hırs küpü bir köşe yazarı sayılmam çünkü; daha doğrusu, o hırsa yakışabilecek tıynette olmadığımın farkındayım.
Siz bu satırları okurken sadece baba değil, aynı zamanda dayı olmuş olacağım. Allah sizi inandırsın, siyaset olmadan da söyleyecek pek çok söz olacak, Ramiz dayı misali.
İki Cihangir
Cihangir’deki kahveler ve elektrik kesintileriyle ilgili komplo teorisinden bahseden yazımdan sonra, “Cihangir Semt İnsiyatifi”nden mail aldım.
“Biz bir grup Cihangirliyiz” diyorlar: “Cihangir’in konut alanı olarak kalmasını isteyen, kamusal alanların kamu yararına korunmasını talep eden, her önüne gelenin mahallenin semt dokusunu bozmak (tek tip ticari faaliyet) pahasına uygun ya da değil önemsemeden kafe/lokanta açmasına, komple binaların apart otel, işyeri yapılmasına kısaca mahallenin ticari bir merkez haline dönüşmesine, eğlence mekânı haline gelmesine karşı çıkıyoruz. 92 kafe var. Bir tek kitapçı yok. 3 okul var. Bu bize ne söylüyor?”
Bunun bana söylediği, iki Cihangir var. Birincisi yerlilerin, ikincisi de benim gibi turistlerin gözündeki Cihangir.
Bizler orada yaşamıyor, sadece arada gidip Susam, Kaktüs, Journey gibi güzel kahvelerde takılıyoruz.
Demek ki bunu yaparken mahalledeki herkesin bizim gibi turist olmadığını unutmamak lazım.
Ne de olsa her muhitin adabı ayrı: Nasıl ki Fatih’te Ramazan’da çekirdek çitleyemiyor, Tophane’de içki içemiyorsak, burada da evinde kitap okuyan insanları rahatsız etmek olmaz.
Hatırlattıkları için “Cihangir Semt İnsiyatifi”ne mersilerden bir buket.
İncir Çekirdeği
Apolitik takılmaktan daha politik bir şey yoktur.
Paylaş