Paylaş
Görmediğimiz için ahkâm kesemiyoruz ama kopan fırtına ayrı bir senaryo olabilecek kıvamda.
Hadi bir deneyelim.
Mutaassıp (ve her geçen gün daha da mutaassıplaşan) bir ülkede, “bu kadar baskı beni rahatsız ediyor” diyen gözü kara bir öğrenci, bitirme tezi olarak porno çekmeye karar verir.
Danışmanıyla sanatta ifade özgürlüğü üzerine hararetli tartışmalar yaptıktan sonra alır vizeyi.
Geriye cüretli oyuncular bulmak kalmıştır. Bu sorun da kafadar kankaların yardımıyla halledilir.
Film ciddi ciddi çekilir, montajlanır ve tahmin edildiği gibi, sınıfta kalır.
¡¡¡
Buraya kadar her şey akademik özgürlük çerçevesinde gelişmiştir. Ama günün birinde beklenmedik (ama beklenmesi gereken) şey olur: Medya olaya uyanır.
Sadece ulusal basında ve internet sitelerinde patlamakla kalmaz, üniversitede depreme de neden olur. Danışmanlar işinden olur, yönetim istifaya davet edilir.
Gazeteciler meraktan ya da “seks satar” ilkesi yüzünden, günlerce meseleyi kurcalar.
Olay (bu gibi durumlarda hep olduğu gibi) hem ayıplanmış gibi yapılır hem de gözümüze sokulur. Cinsellik konusundaki kolektif riya nüksetmiştir.
Kimsenin görmediği kısa metraj bir bitirme tezi, milyon dolarlık sinema filmlerinin yaratamadığı etkiyi yaratmıştır.
Bu şekliyle sıkı bir film senaryosunu andırmıyor mu? Bence Deniz kardeşimiz bu senaryoyla uluslararası festivallerde pekâlâ ses getirebilir.
Bireysel özgürlüklerin yılmaz savunucusu Sinan Çetin de yapımcılığı üstlenir belki, niye olmasın?
Gürültü suikastı
Özel hayatınızla ilgili vaktiyle çok saldırıya uğramışsınız dedi bir öğrenci: “Sizce bu normal mi?
Ona anlattım, size de anlatayım: İlk romanımın okur ve eleştirmenlerden kabul gördüğü 2002, aynı zamanda “yeni Türkiye”nin inşasına başlandığı yıldır.
Sonra her şey gibi edebiyat da “yeni Türkiye”ye adapte edildi. Bu arada “ekarte edilecekler” listesinin olağan ismiydim: Sultani mezunu, solcu geçinen, Atatürkçü bir tıfıl. Üstelik özel hayatında yalpalıyor.
Kestirme yol tıfılın bel altına girişmek, yani özel hayatına saldırmaktı. Öyle de yapıldı. Olay bundan ibarettir. Bu saatten sonra sızlanmak erkekliğe sığmaz.
Şimdi İzmir’de olmak vardı
Şeriatçı terör örgütü salıverilmiş, kameraların karşısında gövde gösterisi yapıyor. Gören, Kandahar dağlarındayız sanır.
İstanbul’da hava puslu ve karanlık: Yağmur sinsi sinsi çiseliyor. Mustafa Balbay hâlâ özgür değil.
Bu Ortadoğu karanlığında insan Akdeniz’i özlüyor haliyle. İlk uçağa atlayıp gitmek, Kordon’da çay içip kendinize gelmek istiyorsunuz.
“Şimdi İzmir’de olmak vardı” diyorsunuz içinizden: Daha doğrusu, şimdi İzmir olmak vardı.
İncir Çekirdeği
Kötümser sanatçılara hatırlatma: Direnmek de yeteneğe dahildir.
Paylaş