Gelenek ve gelecek buluşuyor

Yeşilköy’de çadırlar kuruldu, yaylar gerildi, ciritler dizildi... Ve Dünya Etnospor Konfederasyonu tarafından düzenlenen Etnospor Kültür Festivali için geri sayım başladı. 3-6 Ekim arasında düzenlenecek dört günlük festivalin amaç ve hedeflerini Türkiye Geleneksel Spor Dalları Federasyonu Başkan Vekili Hakan Kazancı ile konuştum.

Haberin Devamı

◊ Geçen yıl “At binenin kılıç kuşananın” sloganıyla düzenlenen Etnospor Kültür Festivali’nde bu yıl “Pilavdan dönenin kaşığı kırılsın” diyormuşsunuz...

- (Gülüyor) Evet, geçen yıl tecrübenin ve işin ehli olmanın önemine dikkat çekmiştik. Bu kez kapılarımızı azim, kararlılık ve mücadele vurgusuyla açıyoruz. Festivalin 1 milyonun üzerinde ziyaretçiyi ağırlamasını bekliyoruz.

◊ İddia büyük. Bu kadar ilgi görmesini sağlayacak olan ne?

- Bu festivalde gelenek ile gelecek bir arada... Spor müsabakalarının yanı sıra farklı ülkelerin yemeklerinden kıyafetlerine tüm kültürel zenginliklerini tanıtmayı hedefleyen bir organizasyon.

◊ “Hırs değil rekabet” vurgusu var bir de, o neden?

- Şöyle... Bizim geleneksel sporlarımızın en güzel özelliklerinden biri de şiddetin olmayışı... Birçok sportif faaliyette şiddet var, kan var, bizde yok.

◊ Mesela...

Haberin Devamı

- Misal cirit... Bu oyunumuzda başka hiçbir spor dalında olmayan bağışlama olayı vardır. Hatta en yüksek puanı bağışlayıcı hareketi yaptığınızda alırsınız. Bu da bizim kültürümüzün, bizim sporlarımızın ne kadar güzel olduğunun göstergesi.

◊ Bağışlama olayını tam olarak anlayamadım, nasıl bir kural bu?

- Cirit at üzerinde oynanan bir oyundur malumunuz. Oyuncuların ellerinde, cirit diye adlandırdığımız, plastikten yapılmış birer sopa vardır. Rakip sporcular o ciritle vurulmaya çalışılır. Ama sporcunun atış yaptığı takdirde rakibini çok rahat bir şekilde vurabileceği eğer hakemler tarafından da görülüyorsa, sporcu vuruyormuş gibi yapıp vurmuyor, vazgeçiyor, yani bağışlıyor. Vurduğu zaman 2 puan alıyorsa, bağışladığında 4 puan alıyor. Bu kural sadece Türklere ait olan cirit oyununda mevcut.

Gelenek ve gelecek buluşuyor

LAHANA-BAMYA MÜSABAKASI TARİHİN İLK DERBİSİDİR

◊ Festivaldeki cirit müsabakasının adı da çok ilgimi çekti: Lahana-Bamya müsabakaları... Bu ilginç isim nereden geliyor?

- Tarihin ilk derbisinden...

◊ Derbi mi?

- Evet... Günümüz derbilerinin temeli, Osmanlı zamanında savaşçıların kurduğu “Lahanacılar” ile “Bamyacılar” adlı iki takıma dayanıyor. Söz konusunu derbinin oynandığı dönem Birinci Mehmed (Çelebi) zamanına rastlıyor. Yıldırım Bayezid’in Timur’un karşısında mağlup olması sebebiyle Bayezid’in oğlu Çelebi Mehmet, 200 kadar süvari birliğini güçlendirmek için eğitime aldı. Eğitime alınan bu süvarilerin bazılarını da oğlu Şehzade Murad çalıştırdı. İşte tarihteki ilk derbi bu iki birlik arasında gerçekleşti. Bu iki askeri grup zamanla rakip haline geldi. O dönemde Amasya’da bulunan Çelebi Mehmet’in takımına Amasya’nın bamyası meşhur olduğundan Bamyacılar; Merzifon’da bulunan Şehzade Murad’ın takımına da bölgenin meşhur ürünü olan lahana nedeniyle Lahanacılar adı verilmişti. Lahana ve Bamya takımlarının müsabakaları, bugünün Fenerbahçe-Galatasaray derbisine denk. Biz de son iki yıldır cirit müsabakalarımızı Lahana-Bamya Ligi olarak değerlendiriyor, böylelikle geleneğin devamına atıfta bulunuyoruz.

Haberin Devamı

◊ Festivalde cirit dışında hangi spor müsabakalarını izleyecek katılımcılar?

- Bu yıl toplam 12 kategoride 853 sporcu katılıyor. Güreş başlığı altında Aba güreşi, Kuşak güreşi, Şalvar güreşi, Mas güreşi, okçuluk, atlı okçuluk, kökbörü, mangala; çok spor var... Ayrıca bu sene Arjantin’in geleneksel sporu Pato’yu da vatandaşımızın seyrine sunacağız.

◊ Festival yabancı ülkelerin geleneksel sporlarına da açık yani...

- Tabii. Geçen sene Japonların Yabusame sporunu getirmiştik. O da bizim atlı okçulukla aynı. Sadece onların tuttukları yayın boyutları biraz büyük. Hatta bir ziyaretimizde ben “Bu yayların boyutların neden bu kadar büyük?” diye sormuştum. “Biz sizinkiler gibi küçük yaylar yapamıyoruz, gerdiğimizde kırılıyor” dediler. Onlar yaylarını bildiğiniz normal kamıştan yapıyor ve boyları da 1.5-2 metreyi buluyor.

Haberin Devamı

TRT DİZİLERİ FİTİLİ ATEŞLEDİ

◊ Başka yabancı spor dalı var mı?

- Yine Katarlıların şahincilik sporunu getirmiştik. Şahincilik onlarda çok önemli. Bizde de Karadeniz tarafında atmaca, doğan, şahin vardır. Yani milletimizin keyifle seyredeceği türde oyunları araştırıyor, festivalimize getirip vatandaşa sunuyoruz.

◊ Türk halkının geleneksel sporlara ilgisi, sizin beklentinizle örtüştü mü?

- Evet, fazlasıyla...

◊ Anladığım kadarıyla bu ilgi son birkaç yılda arttı. Bunu neye bağlıyorsunuz?

- Medya olmasa ilgi bu noktalara gelmezdi. Biz bu fişeği TRT’de yayınlanan dizilerle ateşlemiş olduk bir bakıma.

◊ En iyi örneklerden biri de sanırım “Diriliş Ertuğrul”...

Haberin Devamı

- Çok doğru. O diziden sonra zihgirler takılıp ok atıldı, at binildi, hatta saçlar uzatıldı... Siz bundan iki-üç sene önce parmağınıza zihgir takıp sokağa çıksanız herkes garip bakardı ama bugün öyle bakmıyor. Çünkü bunu televizyonda gördüler. Yine TRT’deki “Tozkoparan” dizisiyle okçuluk gündeme geldi. Çocuklar anne-babalarına “Ben de ok atmak istiyorum” demeye başladı. Bunlar neden yeni yeni talep edilmeye başlandı, çünkü çocuk gördüğünü ister. Bizim de büyükler olarak, federasyon ve konfederasyon olarak onlara bu imkanları sunabilmemiz gerekiyordu.

Gelenek ve gelecek buluşuyor

GEÇMİŞE SAHİP ÇIKMAZSAK TEK TİPLEŞME YAŞARIZ

◊ Belki biraz da kan çekiyordur...

- Elbette. Genetiğimizde de var bu. Misal ata sporumuz olan güreşte dünya şampiyonları çıkarıyoruz. Niye; çünkü bizim genetiğimizde var. O nedenle de başlar başlamaz bu tür geleneksel sporlara çok hızlı biçimde adapte oluyoruz. Gençler önce bu sporları, sonra bu sporlarda başarılı olanları gördüğünde daha çok hevesleniyor. Tek bir dalla da kalmıyorlar. Ok atıyor diyelim, onu öğrendikten sonra at binmeye başlıyor. Devamında atlı okçuluk ya da cirit geliyor. Bunları çekici hale getiren de işte bizim festivallerimiz, federasyonumuz ve konfederasyonumuz. Yani biz geçmişimize sahip çıkacağız ki geleceğimizi yaşayalım.

Haberin Devamı

◊ Sahip çıkmazsak...

- Tek tipleşme dediğimiz şey yaşanır. Farkındasınızdır, dünya tek tipleşmeye doğru gidiyor. Moda dahil her alanda bu böyle. Bakıyorsunuz, moda haftaları yapıp şöyle şeyler açıklıyorlar: Paçalar şöyle olacak, yakalar böyle olacak. Yiyecekte bile görülüyor bu sıkıntı. Fast food denilen bir kültür yaygınlaştı. Ayrıca bakıyorsunuz bütün çocukların dilinde Süpermen, Batman... Bizim bunun önüne geçmemiz lazım.

PİLAVDAN DÖNENİN
KAŞIĞI KIRILSIN

◊ Popüler aktivitelere geleneksel sporlarımızla karşılık verdiniz diyelim. Yemek işi ne olacak?

- Biz festival alanında 50’ye yakın ülkenin mutfağını vatandaşın tatmasına vesile olacağız mesela... Bu sayede fast food’a da çok lezzetli alternatifler sunulacak. Siz turist olarak “X bir ülkeye gideyim, oranın kültürünü ve fiziki coğrafyasını göreyim, yemeğinden tadayım” dediğinizde günler geçiyor, bilmem ne kadar döviziniz cebinizden çıkıyor değil mi? Ama bu festivalde bedavaya 50 ülkenin hem yemeklerini tatma, hem kültürlerini ve sporlarını görüp tanıma fırsatı buluyorsunuz, hem de ücretsiz. Konfederasyon olarak bu imkanı vatandaşa sunabildiğimiz için gurur duyuyor, katılımcı sayısıyla da motive oluyoruz.

◊ 1 milyonun üzerinde ziyaretçi beklediğini söylediniz. Gerçekten büyük motivasyon olur bu...

- Biz bu yıl “Pilavdan dönenin kaşığı kırılsın” mottosuyla yola çıktık. Geçen sene 1 milyonu aşmıştı zaten, bu sene inşallah 1.5 milyon ziyaretçiyi aşıp bize ait değerleri herkese sunmak istiyoruz. Bu vesileyle de tekrarlayayım; herkesi bekliyoruz.

 DÜNYA GÖÇEBE OYUNLARI’NI TÜRKİYE’YE GETİRİYORUZ

◊ Peki bu büyük organizasyonu yurtdışına taşımak gibi bir planınız, hayaliniz yok mu?

- Biz Etnospor Kültür Festivali’ni sadece İstanbul’a özel hazırladık, bundan sonra da inşallah yıllar boyunca İstanbul’da devam edecek. Ama benzer faaliyetler Türkiye’nin değişik il ve ilçelerinde           yapılıyor halihazırda.

Bu büyüklükte ve nitelikte olmasa da... Aynı şekilde uluslararası arenada da benzer etkinlikler var.

Bugüne kadar Kırgızistan’da yapılan Dünya Göçebe Oyunları mesela... Geçen sene eylül ayında sayın Cumhurbaşkanımız ile gittik, o organizasyonun 2020 yılında Türkiye’de yapılması için bayrağı devraldık. Bununla alakalı basın açıklamasını da festivalden sonra yapacağız.

Özetle uluslararası arenada buna benzer faaliyetler var ama biz Etnospor Kültür Festivali’ni sadece İstanbul’a özel yapıyoruz, o burada kalacak. İlaveten şunu söyleyeyim; Azerbaycan ve Özbekistan’dan organizasyonumuza katılan misafirlerimiz, burada gördüklerini daha küçük çapta kendi ülkelerinde de hayata geçiriyorlar. Bunun için de bizden pek çok konuda danışmanlık istiyorlar. Biz konfederasyon adına her türlü gönüllü yardımda bulunuyor, danışmanlık yapıyoruz.

◊ Bu yılki festivale hangi ülkeler katılıyor?

- Sadece evrensel tatlar dediğimiz bölümümüzde 16 ülke var. Afganistan, Arnavutluk, Azerbaycan, Filistin, Gürcistan, Kosova, Moldova, Moğolistan, Özbekistan, Pakistan, Senegal, Sudan, Tanzanya, Tunus, Ukrayna ve Yemen. Bu 16 ülkenin geleneksel tatları ziyaretçilerin beğenisine sunulacak. Arjantin’den Kazakistan’a, Afrika ülkelerinden Moğolistan’a
birçok ülke de sportif alanda katılım gösteriyor.
Toplamda 50’ye
yakın ülke... Yani kuzeyden güneye, doğudan batıya çok
geniş bir coğrafyayı kapsayacak.

 KAZAKİSTAN İLE ANLAŞMAYA VARDIK

Federasyonunuzun Kazaklarla bir işbirliği olacağını duydum...

- Doğru. Kazakistan’daki Kökbörü Federasyon Başkanı’yla anlaşmaya vardık. Kökbörü dediğimiz, oğlak veya keçiden yapılmış parçayı, at üzerindeki sporcuların birbirlerinden kaparak rakibin kalesine atmaya çalıştığı bir oyun. Sadece sporcular değil atlar da bu mücadelenin içinde yani...

İşbirliği diyorduk...

- Evet, Geleneksel Spor Dalları Federesyonu olarak anlaşmaya vardık. Onların eğitimcileri gelip bize kökbörüyü öğretecek, biz de onlara cirit oyununu.

Amaç ne?

- İnşallah böylece daha geniş kitleler tarafından hem oyunlarımız hem de sporcularımız tanınmış olacak.

Gelenek ve gelecek buluşuyor

 BİZ “7’DEN 70’E” LAFINI SLOGAN OLARAK SÖYLEMİYORUZ

Bu festivalde çocukların özel bir yeri varmış diye duydum...

- Evet. Organizasyonda her yaş grubundan çocuk topaç, çember, misket, ip atlama, salıncak, çuval yarışı, kaşık kukla gibi geleneksel oyunları oynama şansı bulacak. Alanda onlar için özel bir bölüm hazırlandı. Çocuklar buradan çıkmak istemeyecek.

Bir yaş sınırlaması var mı?

- “7’den 70’e” diyoruz ama bu sırf slogan olsun diye söylediğimiz bir şey değil, gerçek. 7’den 70’e herkes, burada ilgileneceği bir şey bulacak. Spor deneyimleme derseniz, 9 ile 19 yaş arası genç kuşağın tüm sporları sınırsız deneyimleme fırsatı var. Okçuluk için alt bant 9 yaş. Bu arada daha küçük çocuklar için de pony’ler getiriyoruz alana, onlara binebiliyorlar.

Son olarak el sanatları tezgahlarından da söz edelim mi?

- 60’ın üzerinde el sanatları atölyemiz olacak; ebru, hat, minyatür, tezhip, sedef işçiliği, tespih yapımı, cam üfleme, çinicilik... Katılanlar hepsini birebir tezgaha oturmak suretiyle deneyimleyebilecek.

Yazarın Tüm Yazıları