UZUN bir süre bekledim; birileri Show TV tarafından yayınlanan bu iki program için ciddi ve gerekli eleştiri ve uyarıyı yapar diye. Olmadı.
Hani uzunca bardakların TV’de görünmesini bile "içki çağrısı veriyor" diye yasaklayan RTÜK’ün bu konuda kesin bir şeyler yapacağına inandım. Olmadı.
Bu nedenle, bu iki programın gerçek yüzünü aktarmak istedim.
Önce Buzda Dans rezaleti ile başlayalım. Bu programın çocukları ve gençleri bu spora çekeceğine inanarak umutlandım. Daha sonra gördük ki, içinde şikenin, menfaat ilişkilerinin, yalancı jüri üyelerinin, seksi görüntülerin bir araya geldiği bir rezalet ortaya çıktı.
İsterseniz önce program yapan yabancılar ve kendilerine öğretmen ve eğitici havasını verenlerden söz edelim. Catharina Witt hariç hiçbirinin Dünya ve Avrupa Şampiyonluğu yok. Balkan Şampiyonu olarak ilan edilen Serkan Ant’ın böyle bir başarısı yok. Bu yalan. Gelelim jüri üyelerine... Milli Takım Baş Antrenörü ve Uluslararası jüri üyesi olarak gösterilen Cenk Ertan’ın böyle görevleri yok. Sadece bir zaman Milli Takımı çalıştırmış, Serkan Ant’ın iş arkadaşı.
Kazanan güneş gözlüğü ve para
Süslü papyon takan Zafer Baykal da jüri üyesi değil, Hollandalı Holiday On Ice’da önce revüde müzisyen olarak çalıştı ve daha sonra sahne müdürü oldu. Ne milli, ne de uluslararası hakem. Hiçbirinin hakem sertifikası yok. Diğer süslü ve taşlı papyonlu Ahmet Olcayto Tuğsuz da milli ve de uluslararası hakem değil. Adını ettiği Amerikan kasabasının da nüfusu 40 bin. Buz Pateni yapılsa ne olur, yapılmasa ne olur. Defilelerde sahne yönetmenliği yapıyor. Alinur Velidedeoğlu ne buzdan, ne de danstan anlar. İyi bir insandır, dostumdur. Ancak, yapımcı ile iş ortaklığı var. Nişanlısının da kostümleri diktiğini bir gazetede okuduk. Ayşe Arman’a gelince... Ne spordan, ne de buz dansından anlar. İyi bir gazetecidir. Tarsus Amerikan Koleji’nden büyüğü olurum. Sema Çelebi ise buz patenini bilmiyor. Kayak sporunu gençliğinde yapmış olabilir. Sık sık paten ile kayağı karıştırdı. Buz pateni lisansını bulamadık. Vatan-millet gibi ağır konuşmalarını da jüri üyesi konumunda yapmasını herkes yadırgadı.
Asıl oylar SMS’den geldi deniyor, doğrudur. Ama SMS bal gibi yönlendirildi. Parayı veren SMS’e bastırdı. Jüri üyelerinin yetki ve bilgilerini aşan sözleri ise doğru değildi. Sonunda sunucular bile taraf tuttular. Kazanan güneş gözlüğü reklamı ve para oldu.
En iyisi Bülent Polat idi. Buz Dansı’nın tek yıldızı Şesu adı ile tanınan Bülent Polat’tı. Tuğba ve Asena’yı erkekler kaldırdı, ellerinden tutarak yürüttü. Hiçbir yarışmada görmediğimiz cinsel sahneler görüntülendi. Bülent ise birkaç haftalık paten eğitimi ile buzda partnerini kaldırdı. Kimin birinci olacağı önceden belli oldu. Bülent’in üzerine kasıtlı olarak gidildi. Çocuklarımızın ve gençlerimizin böyle kötü ve çirkin örneği yaşamalarına üzüldük. Napolyon’un sözü "Para, para, para" kazandı.
Peki Survivor için ne söyleyelim?
SHOW TV’nin verdiği Survivor ise bu ülkede sorumlu insanların olmadığını açıkça ispat eden bir program. Cumartesi geceleri 3 gencimiz hunharca ve insafsızca yapılan yarışma yüzünden hayatını kaybediyordu. 45 derece sıcakta, güneşin altında denizin içinde ve de kuma basarak 2 Kg ağırlıkla gençlerimizi forma uğruna 30 dakika koşturmak hangi akla sığar? Hangi tıp mensubu bunu onaylar. Gençlerimiz kaybettikleri yarışmalardan yemek yememe cezası alıyorlar. Roma’daki arenalarda bile böyle insafsızlık yok. Barınacak yer yok, güneş, rüzgar ve yağmur altında her türlü haşaratın ısırığı ile uyuyorlar. Kimseden, hatta RTÜK’ten bile bir duyarlı çağrışım yok.
Bize ne oluyor? Bu gençlerin anne ve babaları, yakınları, arkadaşları yok mu? Kimsenin sesi soluğu çıkmıyor.
Bunun adı spor değil. Büyük kulüplerimizin isimlerinden ve formalarından istifade edilerek sadece para kazanmak için yapılan bu işkenceye son verilmeyecek mi?
Sorumlulara bunu sormak gençlerimiz adına hepimizin hakkıdır.