Paylaş
Üstelik “Ankara’ya has, başkent güvenlik anlayışı ve konsepti bağlamında tedbirler” alınacağı 20 Şubat’ta resmen açıklandığı halde...
Terör meydan okurcasına üçüncü katliamını yaptı. Bu satırlar yazılırken hayatını kaybedenlerin sayısı 35 idi.
Ölen her can insani bir faciadır. Hele de çocuk yaşında ya da gencecik bedenlerin “gök ekini biçer gibi” toprağa düşmeleri, geride kalan annelerin, babaların, evlatların tarif edilemez acıları...
Ancak terör barbarizmi bu faciaları siyasi bir eylem sayacak kadar vahşileşmiş olabilir.
HDP’NİN VEBALİ
Sadece silahlı, bombalı gözü dönmüş terörist mi?! Ya onlara siyasi destek veren kör siyasi fanatizme ne demeli?
Bir ay önce 17 Şubat’ta yine Ankara’da yine canlı bomba eylemiyle masum 29 insanı katleden cani için taziye ziyareti yapan siyaset anlayışı...
Hatta bu caninin fotoğrafını poster yapıp havaya kaldırarak yürüyüş yaptıran siyaset anlayışı...
Etnik terör deyince akla gelen IRA’lar, ETA’lar böylesine vahşi olmamıştı.
Köyleri basıp feodal bir “kökünü kurutma” zihniyetiyle beşikteki bebekleri makineli tüfeklerle taramamışlardı.
Hedef aldıkları binaya bomba attıklarında siviller ölmüştü. Fakat masum kalabalıkların arasına canlı bombalar sokarak kitlevi katliamlar yapmamışlardı.
HDP’nin maalesef demokrasiye inanmış bir parti olamaması, terör örgütünün “vekalet partisi” olması 78 milyon için büyük talihsizliktir.
OTUZ YILDIR
Türkiye otuz yıldır bu sorunla uğraşıyor, bütün kusuru mevcut hükümete yüklemek yanlıştır.
İkincisi, Irak ve Suriye’deki gelişmeler bu vahşi örgüte güç kazandırdı, cüret verdi. Çözüm sürecini PKK’nın bozmasındaki amacı da Suriye’deki “Rojava”yı Türkiye’ye taşımaktı. Hükümetin Suriye politikası başka türlü olsaydı da PKK’nın amacı buydu.
Onun için çözüm süreci sırasında da hendeklerle, barikatlarla silah yığınağı yaptılar.
Bu tablo gerçeğin bir tarafıdır. Öbür tarafında elbette iktidarın kusurları vardır. Bunu görmemek hatalardan ders alınmasını engeller.
İKTİDARIN KUSURLARI
İktidar “çözüm süreci”ni iyi yönetemedi. Başlangıçta sürecin bölgede yarattığı bayram havasını, PKK’ya karşı “halk baskısı” olarak kullanamadı, sınır dışına çekilmesini sağlayamadı. Aksine PKK’nın yarattığı “içe sinmeyen durumlar”a ses çıkarmadı.
Çözüm sürecini konjonktüre göre bazen HDP seçmenlerine, bazen MHP seçmenlerine yönelik siyasi zikzaklarla sürdürdü.
Kutuplaşmanın da ciddi olumsuz etkileri oldu. Siyasi iklimde A ile B arasındaki çatışmacı üslubun, C’de, D’de şiddet eğilimine cesaret verebileceğini göremedi.
Bugün öyle bir noktadayız ki, liderlerle topluca veya ayrı ayrı görüşecek “uygun bir siyasi atmosfer” yaratmak için teşebbüste bulunabilecek tek siyasi makamımız yoktur.
BUNDAN SONRASI
Bundan sonrası için iki kavram hayati derecede önemlidir: Biri, terörle etkin mücadele ve bu mücadelede hükümete, askere, polise manen ve siyaseten destek vermek.
Öbürü, Türkiye’nin demokrasi standardını yükseltmektir. Demokratik kanalların ve yöntemlerin sonuna kadar açık olduğunu Kürt hareketindeki herkesin görebilmesi gerekir. Onun için HDP’yi Kandil’e itmek yanlıştır, Meclis’e çekmeye çalışmak lazımdır.
Dahası, Türkiye’de demokrasi standartlarını yükseltmek, özellikle basın hürriyeti konusundaki lekeleri ortadan kaldırmak dünyadaki itibarımızı da yükseltir.
Ortadoğu’laşan bir Türkiye değil! Ortadoğu’da liberal demokrasinin ve piyasa ekonomisinin parlayan yıldızı gibi görülerek imrenilecek bir Türkiye...
Hem iç huzurumuz için zorunlu hem terörle mücadelede demokrasilerin siyasi desteğini almak için gerekli.
Paylaş