Paylaş
Nerede, kime, ne zaman demişti?
Kazan Türkleri’nden modernist İslamcı ve Türkçü Fatih Kerimi’ye söylemişti bunu.
Gazeteci Fatih Kerimi, Balkan Harbi’nin felaket yıllarında İstanbul’a gelmiştir. Amacı yazılarıyla Türkiye’ye destek vermektir. İstanbul onun gözünde hilafet merkezi ve Osmanlı payitahtı olarak bir idealdir. Fakat İstanbul’a geldiğinde görür ki, uyuşuk, ezik bir ahali var. İstanbul sokaklarında kadın azdır, erkekler kadınlara laf atarlar, sarkıntılık yaparlar.
Büyük hayal kırıklığına uğrayan Fatih Kerimi, görüştüğü aydınlara bu sorunu da sorar. Akif’in cevabı böyleydi.
Türkçü Ahmet Hikmet Müftüoğlu’nun da böyle tespitleri vardı.
Evet, realiteleri görmek için ak ve kara ideolojik gözlükleri çıkarmak lazımdır.
EŞİTLİK DÜŞÜNCESİ
Tarihte savaş da üretim de kol gücüyle yapıldığı için erkek ‘cins-i latif’ dedikleri kadına egemendi. Buna göre kadına roller biçildi, statü verildi.
Fakat ‘kafa’nın öne geçmesiyle kadının eşit olduğu da görülmeye başlandı. Siyaset ve hukuk sahasında önce özgürlük ve eşitlik fikri, ardından kadın hakları hareketi gelişti.
Bizde de böyle oldu. Abdülhamid zamanında modern eğitimin gelişmesi hem ‘hürriyet ve müsavat’ fikrine, hem Cevdet Paşa’nın kızı Fatma Aliye Hanım gibi öncülerle kadın hareketinin başlamasına yol açtı. Kadın evinden sokağa, okula, miting meydanlarına çıkmaya başladı.
Kadının evine kapandığı toplumlarda kadın-erkek ilişkilerine dair medeni alışkanlıklar gelişmemişti.
Kaçgöçün zararlarını Cevdet Paşa’nın yazdıklarında da görmek mümkündür.
KADIN HAREKETİ
1914’te eğitim müfettişliği yapan Halide Edip, kızların ve erkeklerin birlikte okuduğu az sayıdaki okullarda kadın-erkek ilişkilerinin ‘saygılı ve medeni’ bir seviye kazandığını yazdı.
Dönemin tanıklarından Yahya Kemal, sokakta sarkıntılık yapan erkeğin, İstanbul’da kadınlı erkekli parklar ve restoranlar açıldığında kadınlara karşı saygılı davranmaya başladığını anlatır.
Milli Mücadele sırasında Meclis’te kadınların seçilmesi gündeme geldi, görüşüldü, harp sırasında gerekli görülmedi.
Nezihe Muhiddin’in kağıt üzerinde kalan partisini saymazsak, tarihimizde kadınlara seçme ve seçilme hakkını programına yazan ilk parti 12 Ağustos 1930’da Fethi Okyar’ın kurduğu Serbest Fırka oldu.
Sonbahardaki belediye seçimlerinde kadınlar oy kullandı.
1934’te Atatürk kadınların seçme ve seçilme hakkını yasalaştırdı.
Fakat hâlâ siyasi, sosyal ve iktisadi hayatımızda kadının yeri ve gücü çok yetersizdir.
CİNAYET VE CİNSEL SALDIRI
Uzunca bir süredir içinden geçmekte olduğumuz ‘anomi’ (kuralsızlık) safhasında geleneksel değerler çözülürken modern değerler de yerleşmiş değil. Ayıp, günah duygusu kalmadığı gibi saygı, eşitlik duygusu da yerleşmedi.
2017 yılında 409 kadın erkek şiddetiyle öldürüldü, 387 kız ve erkek çocuk cinsel istismara maruz kaldı!
Hukuki tedbirlerin yanında ‘kadın’ fikrini toplumda güçlendirmek lazım.
Bazı ‘saplantılı’ kişilerin din adına kadını ve kız çocuğunu aşağılayan sözleri utanç vericidir.
İlahiyatçı kadın akademisyen Hidayet Şefkatli Tuksal “Kadın Karşıtı Söylemin İslam Geleneğindeki İzdüşümleri” adlı doktora tezini 1998’de yazmıştı.
Prof. Mustafa Öztürk “Kur’an, Tefsir ve Usul Üzerine Problemler, Tespitler, Teklifler” kitabının yazarıdır.
Bu akşam CNN Türk’te saat 20.30’da Eğrisi Doğrusu programında kadın sorunlarını bu iki ilahiyatçı hocamızla konuşacağız.
Cumhurbaşkanı'nın 'İslam'ı güncellemek' kavramını da konuklarıma soracağım.
Paylaş