Paylaş
Hukuk üzerinden sürekli iktidarı eleştirdiğimi, halbuki hukuka aykırı davranışların yeni olmayıp tek parti devrinden beri süregeldiğini belirtti. Hükümetin cemaat yapılanmasına karşı haklı bir mücadele verdiğini de vurguladı.
Ona köşemde bir cevap yazmadım. İki sebepten. Kendisi kadim dostumdur. Dahası, Türkiye’de 1980 sonrasında “liberal düşünce”nin gelişmesine öncülük edenlerden biridir. Bana eleştirisini de örnek bir kibar ve düzeyli dille yazmıştı.
Gazete köşesinde ‘polemik’ yapmak istemedim, telefon açtım...
“Atatürk’ün İhtilal Hukuku” kitabını ben yazdım dedim. Liberal Düşünce Topluğu’nun 2006 “Özgürlük Onur Ödülü”nü de Sayın Yayla’nın elinden ben almıştım. Köşe yazarı olarak tabii güncel konular üzerinde yazıyordum. Dün vesayet hukukunu eleştiriyordum, bugün iktidar hukukunu...
Karşılıklı sıcak sözlerle konuşmamızı bitirmiştik.
HUKUK TARAFSIZ OLMALI
Bugün yazmamın sebebi, Sayın Prof. Yayla’nın şahsımla ilgili olmayan, Anayasa Mahkemesi’ni eleştiren yeni yazısıdır. İktidarın yargıdaki cemaat yapılanmasına karşı savaş verdiğini anlatıyor, bu mücadelede “sulh ceza mahkemelerinin başı çektiğini” yazıyor.
Benim bildiğim liberal felsefede yargı siyasi kavgada başı çekmez, taraf bile olmaz, hakem olurlar, suçluyu, suçsuzu ayırırlar.
Sayın Atilla Yayla, AYM başkanı Zühtü Arslan’dan takdirle bahsediyor, “vicdanına uymayan bir şeyi asla yapmaz” diyor ve şunları yazıyor:
“Ancak, Arslan’ın pozisyonu ne olursa olsun Cemaat’in AYM’nde istediği kararı aldıracak güce sahip olduğu iddia ediliyor. Raportörlerin önemli bir bölümünün Cemaatçi olduğu da aleni bir sır. Birçok yazar ve siyasetçi AYM kararına saygı göstermek gerekir diyor. Elbette. Ama mesele hukuka ve hukukçuya saygı göstermekse kayyum atama kararlarını alanlar da hâkim.”
Sayın Yayla’nın bu görüşünü eleştireceğim.
AYM’Yİ ELEŞTİRMEK
Mahkeme kararlarının “iddia ediliyor” diye değil, hukuki açıdan eleştirilmesi gerektiğine inanırım ben.
AYM’nin Can Dündar ve Erdem Gül hakkındaki kararına üç üye muhalif kaldı. Karar yayınlandığında bunun gerekçesini “karşı oy yazıların”da göreceğiz.
Bunların yayınlanmasını beklemek veya beklemeden içtihat ve doktrin eleştirisi yapmak, Sayın Yayla’nın akademisyen ve liberal vasfına daha uygun olurdu sanıyorum.
Hem Zühtü Arslan “vicdanına uymayan bir şeyi asla yapmaz” olacak, hem AYM’de etkili oldukları “iddia edilen” cemaat elemanlarının raporuna göre karar verecek!
Ben kitap ve akademik makalelerinden tanıdığım Zühtü Arslan’ı da AYM’nin diğer üyelerini de bundan tenzih ederim. Raportör raporlarından farklı birçok AYM kararı ve hele de pek çok sayıda karşı oy yazıları vardır zaten.
AYM’de paralelci olduğu “iddia edilen” raportörleri Zühtü Arslan’ın temizlediğini AK Partili Mustafa Şentop da açıkladı.
Sulh ceza hâkimliklerini çok yazdığım için burada tekrar etmiyorum.
HUKUKUN ÜSTÜNLÜĞÜ
Siyaset “Kim?” diye bakar. Hukuk ise “Nasıl?” diye; yani davranışlar hukuka uygun mu değil mi diye bakılmalıdır. Bunu sağlayacak olan “hukukun üstünlüğü” ilkesidir. Bizde maalesef birçok tarihi sebepten hukuk değil, ideoloji ve siyaset hukuktan üstündür! Dün de bugün de böyle, sadece yön değişti.
Yazılarımla hukukun üstünlüğü kültürüne karınca kararınca katkıda bulunmaya çalışıyorum. Partiler ve kendi siyasi tercihlerim bundan sonra gelir.
Peki hukuk nelerden üstün olacak?
Onu ihlal etme kudretine sahip herkesten, her güçten... Liberal felsefenin de temel ilkelerinden biri bu olsa gerek.
Paylaş