Paylaş
İran’ın bilim alanındaki fevkalade dikkat çekici başarıları hakkında kendisiyle bir telefon sohbeti yaptım.
İran bilimde ileri giderken bizim aynı düzeyde performans gösteremeyişimizden üzgündü.
Geçen gün Cumhuriyet’te Orhan Bursalı da İran’a giden YÖK heyetinden aldığı bilgilerle önemli bir yazı yazdı. Özellikle “nano teknoloji” dalındaki bilimsel yayınlarda dünyada İran 7. sırada, Türkiye 20. sırada!
Nano teknoloji, yani maddenin “en küçük parçacığını” kontrol altına alan en ileri düzeydeki teknoloji... Uzaydan sağlığa, kimyaya, tarıma kadar en belirleyici alanlardan biri.
İRAN’DA BİLİM
Ben de geçen yıl “Bilimde İran Türkiye’yi Geçti” diye yazmıştım. Bilimsel yayın sayısında çok gerimizde olan İran’ın, 2011’de Türkiye’yi yakalayıp önümüze geçtiğini gösteren bilimsel atıf indekslerine dikkat çekmiştim. (27 Temmuz 2014)
Sayın Saraç’tan bazı veriler rica ettim. Çok yalın olan bir veriyi buraya alıyorum. Bilimsel indekslerde yayınlanmış makalelerin “etki faktörü” katsayısı, yani bilim dünyasında ne kadar etkili olduğu konusunda beş ülkenin sıralaması şöyle:
G. Afrika 1.1 iken Brezilya 0.76’dır. Hindistan ve İran’ın katsayıları 0.75, Türkiye’ninki ise 0.68’dir.
Türkiye elbette tıp, mühendislik gibi bazı dallarda İran’dan ileri fakat dikkat edilmesi gereken husus, İran’da bilimsel gelişmenin hızlanmış olmasıdır.
‘MOLLALAR’ VE BİLİM
İran’da Türkiye’den fazla demokrasi mi var? Hayır.
İran’ı “mollalar” yönetmiyor mu? Evet.
Peki, nasıl oluyor da “mollalar” İran’ı nano teknoloji gibi çağın en önemli dallarından birinde bu kadar öne geçiriyorlar?!
Bilim konusunda zihinlerimizdeki birtakım ideolojik kalıpları bırakmamız gerektiği açık. Bilimin gelişmesi için en önemli husus, bilimi üreten kurumların organizasyonunun iyi olması ve kaynak ayrılmasıdır.
“Molla” deyip geçmeyin, Batı üniversitelerinde doktora yapanların sayısı az değildir.
İran’da Batı üniversitelerinde yetişmiş kaliteli akademisyen ve araştırmacı kadrosu da vardır. Rejim bunları yönlendirmeyi bilmiştir.
ELİT ÜNİVERSİTELER
Prof. Saraç, sohbetimizde “elit üniversiteler” kavramını vurguladı:
“Her üniversitenin her alanda aynı düzeyde gelişmesi mümkün değil. Bazı üniversitelerimizin belirli dallarda dünya ile yarışacak kalitede elit bilim kurumları haline gelmesi!”
Bu 1960’larda merhum Prof. Mümtaz Turhan’ın savunduğu görüştü. Kalkınmanın ve onun deyişiyle “Garplılaşma”nın lokomotifi ancak “birinci sınıf bilim adamları” olabilirdi, modernleşmede öncelik buna verilmeliydi.
Uzakdoğu mucizesinin de temelinde bu var.
İran’ın başarısının temelinde de bu var.
PUTİN’İN HEDEFİ
İşte bu sebepledir ki, bilimi, bilimin gelişmesini sağlayacak kurumları ve ortamı ‘avamlaştırmak’ bilime ve ülkeye en büyük zarardır.
Bu noktada Sayın Saraç’la merhum Mümtaz Turhan hocamızı saygıyla anarak çok lezzet aldığım bir sohbet yaptık.
Sayın Saraç, Putin’in “100 içinde 5” programına da dikkat çekti: Yani dünyanın elit 100 üniversitesinin içine 5 Rus üniversitesinin girmesini sağlayacak bir akademik program.
Evet, YÖK belirli alanlarda uluslararası standartlara yakın performans göstermekte olan belirli üniversitelerimizin, araştırma ve yüksek lisans konusunda dünyadaki “elit üniversiteler” sırasına yükselmesini amaçlıyor.
Siyaset bu konuya popülizm karıştırmamalıdır.
Rusya ve İran’daki gelişmeleri ve Türkiye’ye olası etkilerini yarın yazacağım.
Paylaş