Paylaş
Bunu yazdım da.
Çünkü AİHM’nin ve bizim Anayasa Mahkememizin fikir, basın ve ifade özgürlüğüne ilişkin içtihatlarını biliyordum. Birkaç defa bu sütunda AYM’nin şu kararını emsal olarak gösterdim:
“Sadece toplumun ve devletin olumlu, doğru ya da zararsız gördüğü ‘haber’ ve ‘düşüncelerin’ değil, devletin veya halkın bir bölümünün olumsuz ya da yanlış bulduğu, onları rahatsız eden haber ve düşüncelerin de serbestçe ifade edilebilmesi ve bireylerin bu ifadeler nedeniyle herhangi bir yaptırıma tabi tutulmayacağından emin olmaları gerekir.” (Başvuru No. 2014/3986, Paragraf No. 35)
Çok açık değil mi?
YARGI BAĞIMSIZLIĞI
2010 referandumundan beri Anayasa Mahkememizin evrensel hukuka bağlılığına güveniyorum. Bir şeye daha güveniyorum; Anayasa Mahkememiz bağımsızdır.
Adaletin olmazsa olmaz iki şartı: Evrensel hukuk ve mahkemelerin bağımsızlığı!
Evrensel hukuka bağlı olan Anayasa Mahkemesi, aynı zamanda bağımsız bir mahkemedir. Üyeleri tam “hâkim teminatı”na sahiptir. Üyelerini “yürütmeyle uyumlu” HSYK tayin etmez.
Meclis çoğunluğu da kanun çıkarıp AYM’nin üye kadrosunu ve görevlerini değiştiremez, çünkü anayasayla belirlenmiştir.
Halbuki adli ve idari yargıda, hâkimler ve savcılar evrensel hukuka ne kadar değer verirse versin, başlarında Demokles’in kılıcı gibi
HSYK’nın gölgesi dolaşıyor... Meclis çoğunluğu da kanun çıkarıp mahkemelerin üyelerini ve yetkilerini değiştirebiliyor.
2014 yılında “yapboz kanunları”yla yapılan buydu. Tutuklamalar konusunda “özgürlük hâkimi” düzenlemesi bir gecede kaldırıldı, yerlerine “sulh ceza hâkimi” düzenlemesi getirildi, atamaları da“yürütmeyle uyumlu” HSYK yaptı.
SİYASİ İDDİANAMELER
Dahası, bir gecede torba yasa çıkarılarak “soruşturma aşamasında” yargı görevlilerine “emir ve talimat vermek” suç olmaktan çıkarıldı! (CMK, madde 277)
O günden beri iktidarın siyasi söylemleri yargıda iddianameye dönüştürülüyor. İşte, Gezi olayları hakkında “darbeye teşebbüs” suçundan, Can Dündar ve Erdem Gül hakkında “casusluk” ve “terör örgütü” suçundan müebbet hapis talepleriyle davalar açıldı. Cemaatle mücadele diye yayın organlarına yargı eliyle iktidar yanlısı kayyumlar tayin edilerek el konuldu.
Bütün bunlar uluslararası raporlarda Türkiye’nin imajını ciddi şekilde bozdu.
Halbuki terörizmle mücadele için demokrasi dünyasından destek istemiyor muyuz?
Gezi davalarının beraatla sonuçlanması, Can Dündar ve Erdem Gül hakkında AYM’nin “ihlal” kararı vermesi toplumda rahatlama yarattı. Hükümet kanadından da olumlu açıklamalar yapıldı.
HUZURLU TOPLUM?
Gazetecilikle Wikileaks olayı, hukuken karıştırılmaması gereken ayrı hadiselerdir. Wikileaks olayında belgeleri sızdıranlar soruşturuluyor fakat yayınlayan hiçbir gazeteci hakkında soruşturma açılmadı.
Basın hürriyeti gazetecilerin imtiyazı değildir. Evrensel hukuka göre, toplumun haber alma ve kamusal denetim yapma hakkını kullanabilmesi için “gerçek ve etkili olarak korunması gereken” bir özgürlüktür. (AİHM B.No:23144/93)
Batı tarihindeki faşizme, komünizme falan bakın. Bu hukuk anlayışı Batı’yı barışık toplum haline getirdi.
Toplumun rahatlamasını, kutuplaşmanın giderilmesini, toplumsal enerjinin ekonomiye, eğitime, bilim ve sanata yönelmesini istiyor muyuz? Bunun yolu, bağımsız ve tarafsızlığına, evrensel hukuka bağlılığına güvenilir bir yargıdır. Liberal demokrasilerdeki hürriyetlerdir.
Bu açıdan Anayasa Mahkememizi kutluyorum.
Paylaş