Paylaş
Tabii “İslam” ve “Avrupa” deyince muazzam sorunlar ve umutlar gelir insanın aklına...
Öneriyi Bosna-Hersek Devlet Başkanı Bakir İzzetbegoviç gündeme getirdi, Cumhurbaşkanı Erdoğan destekledi; bunu desteklemek elbette öncelikle Türkiye’ye düşerdi.
Genel Kurul’da oybirliğiyle kabul edildi.
Bundan sonraki gelişmelerin nasıl olacağını yaşayarak göreceğiz. Fakat öncelikle Bosna-Hersek devletinin “gözlemci”den öteye tam üye olarak İiT’ye kabul edilmesi lazımdır.
CEVDET PAŞA
Avrupa Müslümanları deyince benim aklıma öncelikle iki büyük isim gelir: Biri bizim Cevdet Paşa, öbürü “Bilge” unvanını kesinlikle hak etmiş olan Bosna Müslümanlarının merhum lideri Aliya İzzetbegoviç...
Coğrafyanın ve toplumsal ortamın din anlayışlarını nasıl etkilediği ve İslam düşüncesinde nasıl bir “yenilenme”ye ihtiyaç olduğu konusunda da bu iki büyük ismi simge olarak görürüm.
Osmanlı Rumeli’sinde Lofça’da doğan Cevdet, Tanzimat modernleşmesinin mimarlarından biridir. “Muhafazakâr modernleşme”nin tipik örneğidir. Onun eserlerini okumak Osmanlı’nın nasıl geri kaldığını görmek için yeterlidir.
Medrese kökenli Cevdet Paşa, “Tezakir” adlı eserinde, müfettiş olarak gönderildiği Saraybosna’da gördüğü taassuptan uzak ve hoşgörülü Müslümanlık anlayışını övgüyle anlatır. Kızların peçe takmadığını sempatiyle belirtir.
Bu yazdıklarım 1860’lı yıllardadır!
Kızı Fatma Aliye’nin özel hocalardan Fransızca öğrenmesini sağlamıştır. Bugün paralarımızda resmi bulunan Fatma Aliye Hanım, bizde kadın hareketinin öncülerinden biridir.
Tanzimat devrinde kölelik yasaklandığında Arabistan’da “Türkler kâfir oldu” diye isyan çıkmıştı!
ALİYA İZZETBEGOVİÇ
Boşnakların kahraman ve bilge lideri Aliya İzzetbegoviç’in şu sözleri, adeta Müslümanların bütün problemlerinin özetidir:
“Ben olsam Müslüman Doğu’daki tüm mekteplere ‘eleştirel düşünme’ dersleri koyardım. Batı’nın aksine, Doğu bu acımasız mektepten geçmemiştir ve birçok zaafın kaynağı budur.”
Evet, en azından dört yüzyıldır yaşanan çöküşün temelinde bu zihniyet sorunu vardır.
Merhum Aliya İzzetbegoviç’in Tahran’daki İslam Konferansı toplantısında 11 Aralık 1997’de yaptığı konuşmadan kısa bir bölüm:
“Kadın insanlığın yarısıdır. Eğitimsiz bırakılan kadınla, onun yetiştireceği nesillerle 21. yüzyıla nasıl ulaşabiliriz?”
Düşünelim, o konuşmadan bu yana İslam dünyası ne kadar mesafe aldı?!
İzzetbegoviç konuşmasını şöyle sürdürmüştü:
“Batı çürümüş değildir. Güçlüdür, eğitimlidir, düzenlidir. Batı’da okullar bizimkilerden iyidir, şehirler bizimkilerden temizdir. İnsan hakları seviyesi çok yüksektir. Yoksullara sosyal yardım bizimkinden iyidir...”
ELEŞTİREL DÜŞÜNCE
Müslümanların kavgaya, aşırı politizasyona değil, bu sorunlar üzerinde odaklanmaya ihtiyacı var. “Eleştirel düşünce”nin gerçekten ıstıraplı sürecinden geçmeden önce Avrupa da ortaçağ karanlığındaydı.
Demek ki eleştirel düşünce Avrupa’nın malı değildir, evrenseldir; tıpkı bilim ve teknoloji gibi... Eleştirel düşünce olmadan modern bilim ve teknoloji, modern hukuk, modern demokrasi olmazdı.
İslam dünyasında ise bağnazlık, itaat kültürü ve aşırı politizasyon eleştirel düşüncenin gelişmesine imkân vermiyor.
Keşke İİT zirvelerinde bu sorunlara temas edilse veya bunların konuşulacağı bağımsız bir platform oluşturulsa.
Umarım, İİT bünyesinde “Avrupa Müslümanları” bu sorunları gündeme getirir.
Paylaş