Paylaş
Bahçeli’nin “arınma dönemine girdik” sözünü hatırlarsak, sırada başka isimler de olabilir. Meral Akşener öteden beri başkanlık sistemine karşı. Dün de Özdağ ile birlikte MHP milletvekilleri Yusuf Halaçoğlu, Nuri Okutan ve İsmail Ok başkanlık sistemine karşı olduklarını açıkladılar.
Bunlar da mı ihraç edilecek?
Fakat mesele bir parti meselesi olmanın ötesindedir, Türkiye’nin anayasasını konuşmak durumundayız.
BAHÇELİ’YE BAĞLI
Bahçeli’nin ve MHP’lilerin beyanlarından çıkan anlam, AK Parti’nin önerisini bazı rötuşlarla Meclis’ten geçirmek fakat referandumda “Parlamenter sistemden yanayız” diyerek “hayır” kampanyası yürütmek...
Hangi MHP’li ile konuştuysam başkanlık sistemi yanlısı kimse görmedim. MHP Genel Merkezi’nde de başkanlık sistemini savunan bir vekil çıkmadı şu ana kadar.
Fakat AK Parti’nin başkanlık önergesini Meclis’ten geçirmek için gereken 15-20 “kabul” oyunu Bahçeli istediği anda kolaylıkla temin eder.
Ve böylece Meclis’ten geçen önerge referandumda da sandıktan çıkar.
Nereden biliyorum?
Bir “konjonktür”e, iki iktidarın “propaganda” gücüne bakarak tahmin ediyorum.
Sorun, sandıktan “evet” çıktığında Türkiye’deki sistem gerilimlerinin bitip bitmeyeceğidir.
Unutmayalım, konjonktürü ve propagandası iyi ayarlanan 1982 Anayasası yüzde 91’le kabul edilmişti.
BAŞBAKAN DOĞRU SÖYLÜYOR
Halbuki kalıcı ve iyi işleyecek bir anayasanın “konjonktürel” değil, kalıcı prensiplere dayanması... “Propaganda”dan ziyade müzakere ve katılım yoluyla hazırlanarak çok geniş bir çoğunluk tarafından benimsenmesi gerekir.
Dünya tecrübelerini tahlil eden bütün bilimsel araştırmaların özeti budur.
Başbakan Yıldırım’ın şu sözü bu açıdan isabetlidir:
“Toplumun yüzde 100’ü değilse bile büyük bir kesimini, kahir ekseriyetini kapsaması lazım, onların kabul edebileceği bir metin olması lazım. Bunu da tek başına yapamayacağımız aşikâr; onun için bütün partilerle çalışmamız gerekiyor.” (25 Temmuz)
Evet “kahir ekseriyet” yani “ezici çoğunluk” tarafından değil, yetersiz çoğunlukla kabul edilen anayasalar başarılı olamıyor.
İşte, Fransa’ya yarı başkanlık sistemini getiren 1958 De Gaulle anayasası çok başarılıdır. Çünkü Fransa içinde yüzde 79, yurtdışı oylar eklenince yüzde 83 evetle kabul edilmişti.
NASIL HAZIRLANDI?
Anayasaların nasıl hazırlandığı meselesi, nasıl kabul edildiği meselesi kadar önemlidir.
De Gaulle anayasası, Fransa’nın en saygın hukukçularından Mechel Debre başkanlığında bütün partilerden hukukçuların müzakereleriyle hazırlanmıştı; bir tek Komünist Parti hariç.
Mitterand ve Mendes France gibi merkez sol politikacılar De Gaulle’ün diktatör olacağını söylemişlerse de tabanları referandumda büyük ölçüde evet demişti.
Yüzde 20’de kalan hayır oylarının en az yarısı komünist seçmenlerdi.
Bugün Fransa’da bir anayasa sorunu yoktur; sorun çıkınca da oturup konuşarak çözüyorlar. İşte 2008 yılında anayasada değişiklik yaparak HSYK’daki politikacıları tamamen çıkardılar.
Türkiye’de ise siyasi kutuplaşmanın yansıması olarak sistem sorunu ön plana çıkıyor. Halbuki sistem kadar önemli olan, bir anayasanın nasıl yapıldığıdır. Katılımcı olarak hazırlanmış, geniş kitlelerce benimsenmiş anayasalar, sistemler iyi işliyor.
Fakat teknik düzeyde iyi çalışılmamış, hazırlık aşamasında katılım sağlanmamış, konjonktüre göre yazılmış ve yetersiz çoğunlukla kabul edilmiş anayasalar yeni gerilimlere yol açıyor.
Sayın Başbakan’ın ve Sayın Bahçeli’nin dikkatine sunarım.
Paylaş