Gerisinde birçok kanlı halkalar olduğu gibi, maalesef bir süre daha Türkiye’nin böyle saldırılara maruz kalacağı da görünüyor.
Ankara’daki terör saldırısında 27’si asker, biri sivil olmak üzere 28 vatandaşımız şehit düştü. Dün bu satırlar yazılırken bir günde verdiğimiz şehit sayısı 8’e çıkmıştı. Diyarbakır-Bingöl karakolunda 6 şehit, İdil’de 2 şehit...
Devletin operasyonlara başladığı 25 Temmuz’dan bu yana şehit sayısı 300’ü geçti.
Hepsini rahmetle anıyorum.
Terör, Türkiye’ye karşı yürütülen siyasi saldırının kanlı bir aletidir. Amacı, Suriye’deki savaşı Türkiye’ye taşımaktır.
KANIT HDP’NİN TAVRI
Komisyonu bir akşam öfkeyle bozduk, ertesi sabah toplanmaya çağırdık!
“Anayasa” kavramının gerektirdiği yüksek düzeyde hukuki kavramsal düşünceler yerine siyasi çatışmalar, taktikler davranışlarımıza hükmediyor.
Komisyon zabıtlarını incelediğimde gördüm ki, CHP’liler komisyonu engelleyici davranmışlar, Meclis Başkanı İsmail Kahraman da çıkış yolunu aramak yerine “Komisyon bitti” diye açıklama yapmış.
CHP’liler komisyonun ismine “Darbe hukukundan arınma” ibaresinin eklenmesini istemiş... Anayasa’nın ilk dört maddesinden başka “parlamenter sistem”in esas alınmasını önşart olarak ileri sürmüşler.
KOMİSYONUN ADI VE İŞİ
Biri, karşımızdaki gücün Rusya olmasıdır. İkincisi Rusya ve Amerika’nın Suriye’deki tutumunu uygun bulan PKK’nın içeride terör yürütürken, PYD eliyle Türkiye‘yi güneyden kuşatmaya çalışmasıdır.
Rusya Suriye’ye öylesine hâkim olmuştur ki, bir gün barış sağlanır da Suriye’de yeni bir rejim kurulursa, bu büyük ölçüde Rusya’ya bağımlı olacaktır. Öyle bir rejimin “Şam Emevi Camisi’nde cuma namazı kılmamıza” izin vermeyeceği bellidir.
Bu deyiş Suriye’de Türkiye’ye dost bir rejimin kurulması amacını ifade ediyordu, gidişat maalesef tersinedir.
Ne zaman kurulacaksa Suriye’deki olası rejim sadece Rusya’ya bağımlı olmayacak, PYD’nin de bir rolü olacaktır. PYD bir karşılık almadan mı Rusya’ya ve Baas’a lejyonerlik yapıyor?!
RUSYA VE PYD
PYD mevzilerini topçu atışlarıyla daha yoğun bir şekilde vurabilir ama kara harekâtıyla Suriye topraklarında savaşa girmesi düşünülemez.
Özel bir bilgiye değil akla dayanarak söylüyorum bunu.
Bir savaşla neyi korumak isteyeceksek savaşın tahribatı ondan daha ağır olacaktır, yöneticilerimiz de elbette bunun bilincinde.
İKİ BÜYÜK TEHDİT
“Lozan’ı hâlâ onaylamamış olan Amerika...” şimdi de Türkiye’nin Suriye sınırını bozarak Lozan’ı delmeye çalışıyormuş falan...
Suriye meselesine geleceğim, fakat şu Lozan efsanelerine dokunmadan geçemem.
Amerika Lozan’da taraf değildi, sadece gözlemciydi. Bağımsız Türkiye’yi kuran 24 Temmuz 1923 tarihli Lozan Antlaşması’nın Amerika’yla bir ilgisi yoktur.
Amerika’nın onaylamadığı, İsmet Paşa’nın 6 Ağustos’ta Amerikalı diplomat Joseph Grew’la imzaladığı ticaret antlaşmasıdır. O sırada Amerika’da dışımızdaki işlere karışmayalım havası vardı, Almanya’yı teslim alan Versailles Antlaşması’nı bile onaylamayı reddetmişlerdi.
Lozan’da gizli maddeler bulunduğu, yüzyıl süreyle sınırlı olduğu gibi laflar da boş zırvalardır.
Ah bilgisizlik, hele de ideolojik bağnazlıkla birleşince...
Keşke Mehmet Şimşek veya Ali Babacan gibi muhafazakâr bir iktisatçıyla, Selin Sayek Böke gibi sosyal demokrat bir iktisatçıyı CNN Türk’te programıma alabilsem.
Biliyorum bu mümkün değil.
Ama olabilseydi görülürdü ki, siyasi ve kültürel konularda aralarında sert tartışmalar yaşansa bile ekonomi alanında iktisat biliminin kavramlarıyla konuşurlardı. Bizler de rasyonel ve düzeyli bir tartışma örneği görmüş olurduk.
Rusya ile uçak krizi çıkınca NATO’yu çağırdık fakat NATO’nun patronu ABD, Suriye’de PKK’nın kolu olan PYD’yi desteklemeye devam edeceğini açıkça ilan ediyor.
Üstelik Cumhurbaşkanı’nın sert eleştirileri karşısında ABD’nin dilinde değil yumuşama, doz artışı bile var.
Rusya’nın tavrına gelince, PYD işte Moskova’da “Batı Kürdistan Temsilciliği” adıyla siyasi büro açtı.
PYD’nin bürosu, Demirtaş’ın 23 Aralık’ta Moskova’da açılışını yaptığı Kürt İşadamları Derneği’nin binasında...
Ne yazsam az, ateş düştüğü yeri yakar. Hepsine rahmet, yakınlarına sabır diliyorum.
Terörle mücadele mutlaka haklıdır, desteklemek gerekir. Fakat genel tabloya baktığımızda endişeliyim.
PKK’nın terör kapasitesinin geçen yıllarda azalmayıp arttığı gözler önünde. HDP türü partilerin oyları da son yıllarda ikiye katlandı!
Bunda Ortadoğu ve özellikle Suriye’deki gelişmelerin etkisi önemlidir. Fakat iktidar da içeride ve dış politikada hangi yanlışları yaptığını samimiyetle araştırmalıdır.
ORTADOĞU ÇAĞIN NERESİNDE?
Bu konular çok yazılıyor, konuşuluyor. Yüzyılda Ortadoğu’da akıl almaz değişiklikler oldu ama değişmeyen bir şey var: Ortadoğu toplumlarında oturmuş hukuk ve devlet sistemleri yok. 21. yüzyılda hâlâ aşiret ve mezhep yapıları ve zihniyetleri hâkim.