Ama Amerika gibi çok güçlü bir devletin başında olduğu için dünyanın başına bela oluyor...
Amerika gibi kuvvetler ayrılığının köklü şekilde kurumlaştığı bir devletin başında olduğu için soruşturmalarla kendi başı da belada.
TRUMP FENOMENİ
Küreselleşme “gelişmekte olan ülkeler”i güçlendirdi. ABD belki hâlâ “en büyük güç” ama artık “tek güç” değil. Özellikle küreselleşmenin şampiyonu Çin çok ciddi rakip...
Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer 11 Şubat 2001 günkü MGK toplantısında Ecevit’le tartışmış, elindeki anayasayı Ecevit’e fırlatmıştı.
Fevkalade rencide olan Ecevit “Bu bir devlet krizidir” diye açıklama yapınca zaten dolmuş olan bardak bu damla ile taşmış, kriz patlamıştı.
Borsa yüzde 14.6 düşmüş, repo faizleri yüzde 7 bin 500’e fırlamış, dolar bir misline yakın artmıştı.
Cumhuriyet tarihinin en ağır ekonomik krizidir.
Bir ülkedeki krizin şu veya bu ölçüde bütün ülkeleri olumsuz etkilediği bir çağda yaşıyoruz. En büyük ortağımız Avrupa olduğu için Türkiye’yi destekleyen açıklamalar da peş peşe oradan geliyor.
EKONOMİ GÖZÜYLE
Başta Avrupa ekonomisinin en güçlü iki lideri Merkel ve Macron olmak üzere Avrupa ve AB liderleri tabii bu konuya ekonomi gözüyle bakıyorlar, “Türkiye’nin krizi kimsenin yararına değil” diyorlar.
Gerçekten bizim ithalatımız azalırsa onların da ihracatı azalır...
Hukuk, ekonomi, tarih gibi belli bir düzeyde bilgi ve en azından terimleri bilmeyi gerektiren konularda da esip gürlüyoruz.
Okumadan, öğrenmeden kimsenin aklına gelmeyen komplo teorilerini keşfediyoruz. Bilim insanlarının akıl erdiremedikleri çözümleri ideolojik sloganlar halinde coşkuyla savunuruz.
Her kademede okullaşma düzeyimiz eski yıllara göre çok geliştiği halde hâlâ yeterince okumuyoruz.
Bu bizim eski, köklü hastalığımızdır.
Namık Kemal bu hastalıktan ne kadar dertliydi, bir bilseniz.
NAMIK KEMAL YAZMIŞTI
Yüz elli yıl önce Namık Kemal, 29 Aralık 1872 günkü Hadîka gazetesindeki yazısına “Biz Hiç mi Okumayacağız” başlığını koymuştu. Günümüz Türkçesiyle şunları yazıyordu:
“Okumak bilmeyen insanın gözü değilse bile aklı
Kafa yapıları ve işleri bunu gerektirir.
İktisadi gidişatı öğrenmek için benim okuduğum yazarlardan biri rahmetli Güngör Uras’tı.
Ta 1980’lerin sonuna doğru Kemal ve Nazlı Ilıcakların yalısındaki sohbetlerde tanışmıştım. Çok sıcak, güler yüzlü, pozitif duygulu bir iktisatçıydı.
Her bilim dalı gibi özel terimler ve yüksek seviye gerektiren iktisat bilimini “Ayşe Teyze, Ali Rıza Bey Amca” sembolleriyle sadeleştirerek anlatmayı başaran bir iktisat profesörüydü.
GÜNGÖR URAS YAZMIŞTI
Arşivime aldığım yazılarına baktım: 3 Nisan 2018 günü Dünya gazetesinde çıkan yazısını “çok önemli” diye işaretlemişim. “İthalat artıyor, 2018’in dış açık sorunu büyük olacak” başlıklı yazıyı siz de internette okuyabilirsiniz.
Merhum Uras Mart 2017’den Mart 2018’e ithalat ve ihracat rakamlarını veriyor, “Ekonomi büyürken dış ticaret açığımız 56 milyar dolardan 76 milyar dolara yükseldi” diye yazıyordu. İhracatımızın ithalatımızı karşılama oranının da yüzde 76’dan yüzde 72.8’e gerilediğine dikkat çekiyordu.
Niye böyle olmuştu?
Türk Dil Kurumu sözlüğünün 2005 baskısında bile “çıpa” kelimesi yoktu, 2010 baskısında ise var ve şöyle:
“Çıpa: Gemilerin dalgalara, akıntılara kapılarak yer değiştirmemesi için suya atılan, zincirle gemiye bağlı bulunan, ucu çengelli ağır demir araç.”
Ekonomide ise finansal fırtınalarda ülke ekonomisinin çalkalanmasını, istikrarsızlığa sürüklenmesini önleyecek güvenli bir dayanak anlamında kullanılıyor.
ŞİMŞEK’İN SÖZLERİ
Şüphesiz Mehmet Şimşek saygın bir iktisatçıydı; iktisadi rasyonalizmle düşünür ve konuşurdu. Sözleri bu bakımdan önemlidir. Aralık 2015’te, iki buçuk sene önce, AB ile ilişkilerimiz iyileşiyor gibi görünürken şöyle demişti:
“Türkiye’nin üç çıpası olacak: Mali disiplin devam edecek. AB sürecini yeniden canlandırıyoruz. Yapısal reformlarla Türkiye’nin ekonomik dönüşümünü geçmişte olduğu gibi ikinci ve üçüncü nesil reformlarla başaracağız.” (11 Aralık 2015)
Mali disiplin ve yapısal reformlar konusunu ekonomistlere bırakalım.
Şimşek gibi saygın bir iktisatçının iki buçuk sene önce “
FBI Başkanı’nı değiştirebilir ama soruşturma yürüyor.
Trump’ın bu ilişkilerini soruşturan eski FBI Başkanı James Comey “Yüksek Sadakat: Gerçekler, Yalanlar ve Liderlik” adlı anılarını yayınladı.
Soruşturmayı yürüttüğü sırada James Comey, Trump tarafından Beyaz Saray’a çağrılıyor, Trump “Senden yüksek sadakat beklerim” diyor. James Comey’in cevabı:
“Sayın Başkan, size sadece dürüstlük sunabilirim.”
Comey’in anılarında yer alan değerlendirmesi basında da yayınlandı:
“Etik değerlere ve doğrulara bağlı olmayan, kendine kayıtsız şartsız sadakat isteyen mafya babası gibi biri!” (13.4.2018)
MOODY’S VE TRUMP
2 Mart’ta “askeri casusluk” ve “askeri yasak bölgeye girmek” suçlarından tutuklandılar...
5 ay 13 gün tutuklu kaldıktan sonra 14 Ağustos’ta tahliye edildiler. Adli kontrol falan da yok, evlerine gittiler.
Duruşma gıyaplarında yürüyecek.
Hukukla dış politika arasındaki etkileşimi göstermek bakımından bir ‘tipik olay’dır bu.
İKİ YUNAN ASKERİ
Tutuklanmaları Atina ile Ankara arasında var olan gerilimi büsbütün tırmandırdı.
Yunan Başbakanı Çipras, Ankara’nın bu iki askeri