Paylaş
Sanatçımız ve 21 kişilik müzisyen ekibi aynı gün İzmir'e gelmişlerdi. Konser gecesi saat 20.30'dan itibaren açıkhava tiyatrosu dolmaya başlamıştı. Sahnenin arkasına yerleştirilmişti. TEV bu amblemleri her etkinliğinde kullanılır. Derken, konser mahalline önceden gelen Yunanlı menajer ve orkestra elemanları bahse konu posterlere itiraz ettiler. Haklı olarak, sahnede dengeleyici bir figür olarak Yunan bayrağının da yer alması gerektiğini ifade ettiler. Bu mümkün değilse Atatürk posterinin kaldırılmasını, aksi halde konsere çıkamayacaklarını belirttiler. Despina Vandi kaldığı otelden, kendisinin Pontus Rumları kökeninden geldiğini, böyle bir dekor altında sahne almasının kariyerini dahi bitirebileceğini, bekleyen konser sözleşmelerinin anında iptale uğrayacağını, bu şartlarda konser veremeyeceğini, net bir şekilde ortaya koyarak iletti.
TEV yetkilileri birkaç küçük ebatlı Yunan bayrağı bulmalarına rağmen, bunların sahneye yerleştirilmesi sağlanamadı. Neticede kriz aşılamadı ve TEV İzmir Şube Başkanı Gülnur Soybayraktar gayet soğukkanlı ve kelimeleri iyi seçilmiş bir söylemle konserin iptal kararını anons etti. Hemen arkasından konserin sunuculuğunu üstlenen Berna Laçin, benzer bir yaklaşımla, “siyaseti ilgilendiren bir pürüzün aşılamadığını” belirttikten sonra, aynı konsere aylardır hazırlanan TEV Eğitime Destek Korosu ile geceye devam edileceğini belirtti. Tabii ki bu arada satılan biletlerin parasının iade edileceği de söylendi.
Ortam nispeten sakinleşmişti. Yardımsever Kadınlar Korosu şarkılarını icra ediyordu ki, olayı duyan Çeşme Belediye Başkanı Lal Denizli konser mahalline hışımla geldi. Muhtemelen eksik malumatla, mikrofonu eline alarak, hamaset dozu oldukça yüksek bir konuşma yaptı. Ve ne acıdır ki Despina Vandi’ye derhal Çeşme’yi terk etme çağrısı yaptı.
Onun bu tutumu, aklı selim izleyiciler tarafından olumlu karşılanmadı.
Hiç şüphesiz, genç siyasetçilerin önü açılırken, beklenti, onların “barıştan” yana, “önce insan” mottosunu esas alan, “evrensel demokratik ilkeleri” sindirmiş kişiler olacağı hayal ediliyordu. Lal Denizli, maalesef eski tip politikacıları aratmadı. Onun Yunan sanatçı konuklarımızı itibarsızlaştıran konuşması, beraberinde bir “marş serisini” tetikledi. Amacı hasıl olmuştu. Seyircilerle birlikte Onuncu yıl, İzmir, Parla marşları söylendi. Lal Hanım görevini yapmış insanların iç huzuru ile tiyatroyu terk etti. Akabinde insanlar sakin hallerine döndüler. Belediye başkanının “derhal terk et” açıklaması üzerine, sanatçının kaldığı otele 5 dakika sonra emniyet koruma amaçlı memurlar gönderdi. Despina gece yarısı polis korumasında önce İstanbul’a, oradan Atina’ya ulaştırıldı. Diğer müzisyenler, her ne kadar tedirgin olmuş olsalar da bir sorun yaşanmadı. Onlar da sabah ilk feribotla Sakız adasına geçtiler. Ne diyelim, genç Başkan büyük bir sıkıntıya sebep oldu.
Konsere dönersek...
Bu olaya dair bir “öz eleştiri” yapmak icap ederse; bu etkinliği düzenleyenlerin daha duyarlı davranması gerektiğini söyleyebiliriz. Hiç şüphesiz bir kasıtları yoktu. Sanatçı tercihinin amacı, aynı zamanda iki yaka insanlarının kardeşliğini köpürtmek, yanı sıra uluslararası dev bir sanatçı İzmirlilere tanıtmaktı. Yönetim, Yürütme Kurulu ve bizler gibi harici destek verenlerin niyetleri her daim halisdi, ancak acemisi olduğumuz bir konuda empati notumuz biraz düşük kaldı. Son söz olarak, iyi niyetli bir organizasyon maalesef umulduğu gibi neticelenemedi.
Despina Vandi ve ekibini sorumlu tutmanın doğru olmadığını, ötesinde onlara yaşattıklarımız için kendi adıma üzgün olduğumu, ifade etmek isterim.
Paylaş