Haberde, Metallica’nın gittiği her şehir için farklı bir set list hazırladığı, önce Spotify verilerine bakarak o şehirde en çok hangi şarkıların dinlendiğini tespit ettikleri yazıyordu.
Metallica bile listesindeki küçük değişiklikler için bu verileri gözden geçiriyor.
Peki bizimkiler ne yapıyor?
Konserden 10 dakika önce “Tamam bunu çalıyoruz” diyorlar ve bam! 2 saatlik konser sadece 10 dakika önce hazırlanmış oluyor.
İki albümlü sanatçılar için konuşmuyorum elbette, yıllardır müzik sektöründe olanlar bizim konumuz...
Metallica gibi köklü bir grup mu aşırı özenli yoksa bizimkiler mi özensizlikten kırılacak, bilemiyorum. (Bazı isimleri tenzih etmekte de fayda var. Çünkü günlerce çalışan, şarkıları yeniden düzenleten, öncesinde-sonrasında çalacağı parçaları ayarlayan grup ve kişiler de var.)
Böyle diyorum çünkü şarkıcının ilk Harbiye konseriydi bu.
Aylardır içten içe buna heyecanlanan, hazırlık yapan, öyle ki son günlerde psikosomatik semptomları nedeniyle alerjileri çıkan Mabel (bunu sahnede de açık açık söyledi) nihayet sahnede yerini aldı.
3.5 saat süren 30 şarkılık konserde neler yoktu ki?
Dans ekibi, muazzam bir sahne ve ışık tasarımı, (tabii pop sanatçısına yaraşır krallıkta) 8 kişilik ekip, Göksel ve Sıla.
Ondan da öte dört albüme yetecek kadar şarkı...
Önce iyilik ve güzelliklerden bahsedeyim.
Bir kere Mabel sesi, şarkıları, söylemleri, şarkı yazarlığıyla kabul gördüğünü 5 bin kişilik koroyla birlikte resmen ilan etti.
İl il gezdiği Anadolu’dan biriktirdiklerini, heybesindekileri boşalttı.
Nice büyük isimler üst üste sahneye bu kadar çıkmadı, üst üste salonu dolduramadı...
Sıla’nın Harbiye’deki beşinci gününde konsere bir saat kala kapıdaki kuyruk karşıladı beni. Şaşkındım.
“Ne Sıla’ymış” dedim.
Bir konser serisinin beşinci gününde bu kadar kalabalık beklemiyordum.
İçeri girebildiğimde yaş sınırı olmaksızın sevenlerinin Açıkhava’yı doldurduğunu gördüm.
Genci, yaşlısı “Sıla” diye diye giriyordu içeri.
Konser 21.30’da başlıyor. Sahne bir R&B/Pop divasına uygun olarak tasarlanmış.
Vokaller de aynı şekilde... Sahnede 10 kişi Sıla ile 2.5 saatlik bir yolculuk için hazır.
Bu yıl eğlence mekanlarının müzik trendleri poptan elektroniğe kaydığı kadar, günümüz popundan 90’lara doğru da bir gerileme sürecine girdi.
Nasıl ki 70 jenerasyonu 80’lerin müziklerini beğeniyordu, 80 jenerasyonu da 90’ların rüzgarına kapılıp gitti.
İstanbul’un lüks mekanlarında ayda bir yapılan 90’lar partileri, haftada bir yapılır oldu. Eller havaya eğlencesi yerini eskilerin teknolojiye mesafeli popuna bıraktı. DJ’ler setlerine sıklıkla koyuyorlar 90’ların pop şarkılarını.
Yani artık Serdar Ortaç ile göbekten zeytin yiyip Seden Gürel ile “Çalkala”yabilirsiniz. Hatta Oya-Bora etkisiyle bir anda geçmişe ışınlanabilirsiniz. Tüm bu nostalji artık gece eğlencelerinin bir parçası.
Hem de yaşlı hissetmenize izin vermeden...
Soundtrack havası
Second ile yaptığı punk müziğin ardından dümeni banjosundan yana kıran Özgün Semerci, “A Nightmare on Clawhammer Banjo” ile geri döndü.
Muazzam yetenekli grubu The Sensational Space Shifters eşliğinde sahneye çıkan Plant’ın konserinden bir miktar müzikal ve sosyolojik bilgi paylaşmak istiyorum bugün.
69 yaşındaki ünlü solist aslında Led Zeppelin’le tanındığı için, genç yaşlı herkes Led Zeppelin tişörtünü kuşanmış, “Umarım Led Zeppelin’den çok şarkı çalar” umuduyla saatler öncesinden konser alanına akmıştı.
Dile kolay 5 bin kişi ve onların beklentilerinden bahsediyorum.
Nitekim konseri Led Zeppelin’in “The Lemon Song”u ile açarak kitleyi sakinleştirdi ünlü isim.
“Going to California” ile devam etti, “Bring It On Home” ve “Whole Lotta Love” potburisi ile de final yapıp minimum hayal kırıklıklarıyla geceyi noktaladı.
Seyircinin yaş ortalaması haliyle yüksekti. Nereden mi anladım, konseri çekmek yerine tam konsantre izlemelerinden!
Kolombiyalı yıldız, daha önce ses tellerinde kanama olması nedeniyle turnenin Avrupa ayağını 2018’e bırakmıştı. İstanbul konserinde, seyircisiyle buluşamadığı o dönemin de hakkını verdi.
Shakira, sahneye “Estoy Aqui” ve “Dónde Estás Corazón” şarkılarından oluşan potpuriyle çıktı.
Seyircisine Türkçe “Merhaba” diye seslenen şarkıcı, onları göbek şovuyla coşturdu.
“She Wolf”u söylerken sesini neredeyse aya duyuran Shakira, kendisini izlemeye gelen binlerce kişiyi dans ettirdi.
Ünlü isim, sevenlerine teşekkür de etti: “Aradan çok fazla zaman geçti. Beni tekrar ağırladığınız için teşekkür ederim. Sizin sayenizde yeniden buradayım. İyi ve kötü günümde yanımdaydınız. Tekrar teşekkürler!”
“Whenever, Wherever” şarkısını söylerken oryantal konusundaki tüm hünerlerini gözler önüne seren Kolombiyalı yıldıza özellikle çocuk seyircileri danslarıyla eşlik etti.
Vaadi ise yepyeni bir sesle yepyeni bir Kenan Doğulu albümü olduğuydu.
Daha albümün ilk şarkısında, uzun süredir birlikte şarkı hazırladığı Bora Uzer’in parmağının olduğu net şekilde hissediliyor. “Boş Sayfa” ve “Vay Be”den sonra Ozan Doğulu’nun düzenlemelerdeki popüler tavrı bir adım öne çıkıyor.
Tamamı yaz kokulu, elektronik altyapı destekli, etnik öğelerin de kulağa çalındığı şarkıların şüphesiz en piyasa, en düğün, en halay olanı yeni bir “Güzeller İçinden” olan “Dansa Kaldır”! Tam bir virüs, dinledikten sonra “yengeyi dansa kaldır” deyip durmaktan kendinizi alıkoyamıyorsunuz.
Tamamı düşünüldüğünde yine iyi bir popüler müzik albümü olan “Vay Be”, ilk şarkılarda yenilikçi, devamında ise bildiğiniz Kenan Doğulu tadında. Albümün tutmama imkanı yok.
Ünlü destek
Alp Ersönmez, ikinci solo albümü “Cereyanlı”nın çalışmalarında sona yaklaştı.
◊ Müziklerini evde dinliyor muyum? Dinlemiyor muyum?
◊ Müziğe gerekli özen gösteriliyor mu?
◊ Yeniliklere ve önerilere açık mı?
◊ Üretici ve üstün bir zekaya sahip mi?
◊ Hırslı ya da kibirli mi?
◊ Varlığımla hayatında/hayatlarında bir etki yaratabilir miyim? Onların kişiliğime katkısı ne olacak?