Norovirüs sınavı

Rüzgar norovirüs denilen bir zıkkım nedeniyle aniden kusmaya başladı. Arka arkaya sekiz kere kustuğu, 10 kere ishal atağı geçirdiği oldu. Salgın var diyorlar, aman dikkat!

Haberin Devamı

Sıradan bir cuma akşamı. Saat yedi civarı akşam yemeği için sofraya oturacağız. Mönü kıymalı yeşil mercimek, bulgur pilavı, çoban salata, yoğurt. Rüzgar’ın mercimekle ikinci imtihanı. İlkinde hiç de fena performans göstermediği için bu seferden de umutluyum. Anneannesinin yaptığı ve bayılarak yediği yoğurdu yem olarak sürdüm. Mama sandalyesinde yoğurdu görünce kolayca oturdu. Oturmasıyla öğürmesi bir oldu. Midesi boş olduğu için fazla bir şey çıkmadı ama çok korktu. O anki “Bana ne oldu şimdi” paniğini anlatamam! “Korkma annecim, bana da oluyor bazen” diyerek yatıştırmaya çalıştım. Yemeğe geri döndük. Ama ağzını bir kilitledi, pir kilitledi. Sonra 20 dakikada bir kusmaya başladı. Dördüncü kusmasından sonra köpüklü mide suyundan başka bir şey gelmiyordu ama devam ediyordu. Her kusmadan sonra kucağıma yatıyor, “Göbekim acıyor” diyor ve gözleri devrile devrile uykuya dalıyordu. İkinciden sonra doktorumuz Prof. Dr. Raif Üçsel’i aradım tabii. Önce mide bulantısı için bir şurup söyledi. Hemen aldırdık ama hiçbir işe yaramadı. 

Haberin Devamı

KANSER İLACI MI

Uykusundan öğürerek uyanıyordu ve kustuktan sonra attığı çığlık hâlâ kulaklarımda. Martıların çığlıkları gibi... Beşinciden sonra mı bilmiyorum, doktor bir başka ilaç daha yazdırdı ve kolay bulunmadığını söyledi. Bir saat aradık ama hiçbir nöbetçi eczanede yoktu. Meğer kanser hastalarında, kemoterapi sırasında görülen kusma ve bulantıları önlemek amaçlıymış. Ama son yıllarda mide-bağırsak enfeksiyonuna bağlı kusma atakları geçiren çocuklarda da çok işe yarıyormuş. Umutlarımız kesilmiş ve Rüzgar yedinci kez kusmuşken doktorumuz aradı. İlacı Kavacık’ta bir başka hastasında bulduğunu, tanıdık bir taksiyle yolladıklarını söyledi, ne kadar vereceğimi anlattı. Şifa, Ortaköy’e gelene kadar Rüzgar bir kere daha uyandı ve kustu. Dokuzuncuya ne sabrım ne gözyaşım kalmıştı. Gelir gelmez ilacı verdim ve çok şükür tık diye kesildi. Sabaha kadar yatağımda birlikte uyuduk. Ara ara uyandı, ‘anne’ diye sayıklayıp daldı ama çok şükür kusmadı. Uyandığında iyi ve enerjik görünüyordu. Ama konu yemeğe geldiğinde ağzını bile açmıyordu. Belli ki midesi hâlâ bulanıyordu. Hemen doktorun yolunu tuttuk. Bağırsaklarının hareketli olduğunu ve ishalin başlayabileceğini söyledi. Ve evet yine söylediği oldu.

Haberin Devamı

DAMARI BULAMAYINCA

Cumartesiyi iki kusma, üç ishalle kapattık. Asıl kaka festivaliniyse pazar günü yaşadık. Arka arkaya 10 kere! İshallere, iki de kusma eşlik edince soluğu hastanede aldık. Kaka ve idrar tahlili derken sonuçta Rüzgar’ın norovirüs denilen bir zıkkımı kaptığı ortaya çıktı. Vücudunun çok su kaybettiği anlaşıldı ve bize nazik bir dille “Bu gece buradasınız” denildi. Serum takviyesi yapılması şarttı. Hemşireler alet edavatla içeri girdi. Bize beş dakika vermelerini istedim. Hastane odasını keşfetmeye çalışan Rüzgar’a başına gelecekleri anlatmaya çalıştım. Eline bir kelebek takacaklar, şu şişedeki suyu göbeğine taşıyacak ve ağrımayacak gibi şeyler uydurdum. Hemşireler gelince serinkanlıydı ama babası kol ve bacaklarını tutunca acılı işlemi hissedip ağlamaya başladı. Bağırmıyordu, gözünden yaş akıtıyordu. Aksi gibi hemşire de acemi çıkmasın mı? Bulamadı damarı bir türlü. 10 dakika uğraştı, sonra deneyimli bir hemşireyi çağırdı. “E be kadın, çocuğumuzun eli senin deneme tahtan mı” diye söylenmekse dedemize düşmüş, sonradan öğrendim. Deneyimli hemşire kelebeğimizi diğer ele iki dakikada taktı. Bir şişenin 10 saatte bittiğini, sonra ikinci şişenin takılacağını öğrendiğimde iyice çöktüm. Çünkü daha üçüncü dakikada elindeki hortumcukları çekiştirmeye başlamıştı bile. Onu oyalamak dikkatini başka tarafa çekmek için ne taklalar attığımı tahmin edemezsiniz. Çizgi filmdi, hastane yemeğiydi, şarkıydı, masaldı derken uyku saati geldi. “Anne koltuk altımı kaşı, anne bacakımı kaşı” yönlendirmelerine harfiyen uydum ve bir buçuk saatin sonunda başarıya ulaştım.

Haberin Devamı

BİR SINAV ATLATTIK

Ömrümün en zor gecelerindendi. Uyuyakalacağım, serumu çekip koparacak diye ödüm patlıyordu. Gece dört gibi serum değişti, ikincisi takıldı. Neyse ki kazasız belasız sabahı ettik. 07.30 gibi Rüzgar’ın içindeki canavar uyandı. Nasıl enerjik nasıl neşeli... Kelebeğini ben değil hemşire çıkaracak, diye oyalamaya çalışıyorum ama ne fayda! Öğleni zor ettim. Öğlenki haşlanmış patatesleri sorunsuz yiyince eve gidebileceğimiz söylendi. Hastaneden taburcu olurken Rüzgar’ın zincirlerinden kurtulmuş çitadan bir farkı yoktu.
Pazartesi öğlenden sonra Rüzgar’ın kusmaları çok azaldı. Bir kere sütün üstüne meyve suyu içtiği için, salı sabahı da düzeldi sanıp yumurta verdiğim için kustu. İshaller çarşamba sabahından sonra normale döndü. Zaten doktorumuz norovirüsün vücuttan 7-10 gün arası atılacağını söylemişti. Allah’tan bizimki daha kısa sürdü.

Yazarın Tüm Yazıları