Geçen haftalarda cısss, bıcı bıcı, atta üzerine yazmıştık. Bu hafta sırada eşek sehpa, pis duvar ve kaka masa var. Rüzgar üçünden birine kafa attığında ne yapmalıyım, öğrendim
Galiba önce annem yaptı. Rüzgar tökezleyip kafasını sehpaya çarptığında ‘eşek Sehpa’ diyerek bir güzel sehpayı dövdü. İki-üç kereden sonra Rüzgar tekrarlamaya başladı. Canını acıtan her neyse o minik elleriyle seri tokatlar atıyor şimdi. Bazen duvarı, bazen masanın kenarını, bazen de oyuncağını dövüyor. Geçen gün hızını alamayıp bacağıma kafa attığında ve sonrasında hırsla bacağıma vurmaya başladığında durumun vahametini anladım. Sorun benim bacağıma vurması değildi tabii ama bunu tanımadığı birine, bir başka çocuğa da yapabilirdi. Göz göre göre hata yapmak diye, buna denir diye düşündüm. “Rüzgar’a suçu kendinde değil, olmadık şeylerde aramayı 15 aylıkken öğrettik. Bravo bize” diye tepki gösterdim. Buna bir son vermeliydik! Önce işin uzmanını aradım. Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Çocuk ve Ergen Psikiyatrisi Bölümü Öğretim Görevlisi Doç. Dr. Türkay Demir’e telefonla ulaştım. “Hatalıyız değil mi?” diye sordum. Ve hiç beklemediğim bir yanıt aldım: “Hata yaptığınızı sanmıyorum. Bir kere bu işin tek bir doğrusu olmaz. Çocuk yetiştirmek gün içinde onlarca kere buna benzer şeyler yapmaktır. Önemli olan çocukla, sehpaya eşek deyip onu döven arasındaki duygusal bağ. Eğer o bağ gerçekten kuvvetliyse bu bir hata değil. Aksine bunu yaparak çocuğunuzun üstünden taşıyamayacağı bir sorumluluğun yükünü almış oluyorsunuz.”
ÖNEMLİ OLAN DUYGUSAL BİR BAĞ KURMAK
“Aaa nasıl yani?” dedim; “Rüzgar büyüyünce suçu başkalarına atan, kendini hep haklı gören bir erkek olmayacak, öyle mi?” Hayır, olmayacakmış... “Önemli olan onu daha 15 aylık bir çocuk olduğunu unutmamak” diyor Demir: “15 aylık bir çocuğun ruh dünyası henüz tam anlamıyla gelişmemiştir. Ondan erişkin tepkileri beklemek çok yersiz. Eğer canı acıdığında duvarı ya da sehpayı suçlamak zayıf egosuna iyi geliyorsa yapılabilir. Aynı şekilde ‘öpeyim de geçsin’ denilebilir. Asıl gereksiz olan öpmekle geçmeyeceğini şimdiden öğrensin, diye düşünmek. Erişkin zihnini çocuk beynine nakledip, öyle davranamazsınız. Nasıl olsa büyüyecek ve gerçekle gerçek olmayanın ayırdına varacak. Üç-dört yaşından sonra, ‘Hızlı koştuğun için düştün’ derseniz anlayacak. Bu yaşta önemli olan kafasını vurduğundaki acıyla baş etmeyi öğretmek. Bunu sehpa döverek yapıyorsa, varsın yapsın. Ama biliyorum günümüzde bu düşünce pek satmıyor. Bazı uzmanlar 15 aylık da olsa, doğrunun yanlışın gösterilebileceğini söylüyor. Hiç katılmıyorum. Çocuk yetiştirmenin en önemli kodu duygusal bir bağ kurmak. Her eğitimin bir yaşı var. Onun da zamanı gelecek. Bekleyelim ve sabredelim.” Demir’in sözleri karşısında şaşkınlıktan ağzım açık kalıyor ama çok çok rahatlıyorum. Ne kadar da haklı değil mi? 0-3 yaş arasındaki çocuğa yetişkin gibi davranmak gerçekten gereksiz. Demir, bu yaş grubu için eğitici oyuncakların da çok gereksiz olduğunu düşünüyor. Ama ne yazık ki bugünün oyuncaklarının tümü eğitici! Matah ve doğruymuş gibi hepsinin üstünde yazıyor. Türkay Hoca soruyor: “Bunların sadece eğlendirici olanı yok mu yahu! Adı gibi sadece oyuncak olanı?”
NOT: Doç. Dr. Türkay Demir; eşek sehpa, pis duvar ve kaka masa demenin zorunlu olmadığının da altını çiziyor. Önemli olan çocuğumuzun duygusunu anladığımızı onunla paylaşmak. Bunların yerine “Evet şu anda sehpaya çok kızdın. Evet duvar senin canını acıttı da” diyebiliriz. Tercih sizin.