Paylaş
İç dünyasında varolan bütün sınırları zorlayan adam, kurulu düzenin isyankarıdır..
Hiç gülmez, hep mutsuz, biraz da irdeleyici bir filozoftur.
Nedenlerini birazdan sıralamaya çalışacağım, ben Şenol Güneş’te biraz Raskolnikov izleri görüyorum..
Dostoyevski’nin dünya edebiyatına bir daha eşi benzeri yazılmamak üzere saldığı Raskolnikov, hiçbir zaman tatmin olmayan bir kalp, bütün basmakalıp tabuları yıkmaya çalışan bir zeka, dışarıda yalnız içerde en kalabalık bir adam, arkadaş canlısı, fikirsel anlamda da çok iyi bir analizci..
Ona gör e acı çekmek ruhun fiyakası..
Ve Şenol Güneş..
Bir zamanların çizgideki yalnız adamı..
Trabzonspor tarihinin efsanevi karakteri..
Güneş’i her gördüğümde dışarıda yalnız fakat içinde büyük kalabalık barındıran birisini düşlerim.
Sahi siz ona gülerken hiç rastladınız mı?
Romandaki Raskolnikov’u anımsayın.
Akademik asık suratlı Raskolnikov’u ve Şenol Güneş’i yan yana getirin şimdi..
SAÇ STİLİNE KADAR ELEŞTİRİLDİ
İKİSİNDE de arkadaşlık ruhu var.
Eski yöneticilerinden Kenan İskender’in ölümünden sonra Şenol Hoca’yla konuşmuşum..
‘Bir ağabey’i, bir dostu, bir babayı kaybettim. Herşeyden öte bir sırdaşımı kaybettim’ demişti.
Sırdaş denince Raskolnikov’un her türlü öfkesine rağmen tek sırdaşı olanarkadaşı Razumihin’i hatırlıyorum..
Raskolnikov’un kardeşi Dunya’ya bir eş olarak önerdiği Rus’u..
Aslında ikisi de toplumsal baskıyı en üst seviyede yaşadı.
Raskolnikov Petersburg’da evin hizmetçisine kadar birçok kişi tarafından dışlanırken Şenol Güneş de bir zamanlar saç stiline kadar eleştirilmedi mi?
‘Karizman yok’ diye bağırıp çağırmadılar mı?..
Raskolnikov Avrupa kaynaklı felsefe ve siyasi görüşlerin etkisindedir.
Şenol Güneş de yeri geliyor Ömer Hayyam’dan dem vuruyor.
Diyor ki bir maçtan sonra: “Karanlık aydınlıktan, yalan doğrudan kaçar.
Güneş yalnız da olsa etrafına ışık saçar.’’
BAŞARININ TADINI ÇIKARAMADI
Onlar kabul etmese de ikisinin de iftihar edecekleri işler var.
Suç ve Ceza’nın kahramanı büyük takdir toplayan makalesinde insanları “Sıradan ve olağanüstü” olmak üzere kafasında ikiye ayırmakta. Onun dünyasında, “Sıradan insanlar acı çekmeyi beceremezler.Ancak büyük insanlar büyük acılara katlanabilirler.”
Oysa Raskolnikov bu makalesinin bir dergide basılmasından bile habersiz.
Şenol Güneş de sanki Türkiye’yi dünya üçüncüsü yapan kendisi değilmiş gibi..
İnanın mutsuzluktan o başarının da tadını çıkarmamıştır.
.Demem o ki..
Sanki ikisi için de ‘acı çekmek ruhun fiyakası’..
BEN DE ZARIMI SiNAN GÜMÜŞ’E ATIYORUM
“BİLMEM yanılıyor muyum Turgut Uyar’ı iyi bir şair saymakla? Hiç sanmıyorum. Ne olursa olsun, onun için atıyorum zarımı. Övünerek söyleyeyim, şairler için attığım zar, şimdiye kadar çoğu iyi geldi, doğru seçimi gösterdi. Turgut Uyar için de iyi geleceğinden hiç şüphe etmiyorum.”
Nurullah Ataç, Turgut Uyar’ın ilk şiir kitabına bu sözlerle biten bir önsöz yazmış, sene 1950’de..
Koca Nurullah Ataç boşa zar atar mı?
Ataç ve Uyar’a selam çaktıktan sonra sözü ben kendi zarıma getirmek istiyorum.
Aslına bakarsanız tavlayı pek oynayamam..
Zaman zaman çizmeyi de aşarak ustaca oynayan dostlarımın karşısına çıkarım..
Daha birinci oyunu bitirmeden “hadi öğrendi gel” sözünü yüzüme söyler dost bildiklerim!
Uzatmayayım ben zarımı Galatasaray’ın oyuncusu Sinan Gümüş’e atıyorum..
Oynadığı son 4 maçta da gol atan Sinan’a şans tanıyan Mustafa Denizli benim gibi zar atmıyordur..
Denizli sever böyle sol ayaklıları..
Aklıma ilk fırsatta onun Revivo ve Rapaiç’i geliyor..
Sinan Gümüş’e zar atmamdaki bir başka gerekçe de son Sivas maçında attığı golden sonra tirübündeki annesinin şahane sevinci..
Ben o güzel annenin sevinci için bile zar atarım..
SOKRATES’iN SINAV SORULARI
SAO Paulo’daki Albert Enstein Hastanesi’nin karşısındaki cafe’de buluşmak için sözleştik Sokrates’le..
1982 Brezilyası’nın unutulmaz ismiyle röportaj yapmanın heyecanı her saniye daha da artmıştı bende onu beklerken.
Geldiğinde elinde akciğer filmleri ve Fuentes’in bir kitabı vardı.
Görüşmemiz ölümünden 2 yıl önce gerçekleşti.
Tanışmadan sonra bana iki soru soracağını ve eğer bunları bilirsem röportaj verebileceğini iletti.
Meraklı bir bakışla ‘tamam’ dedim.
Suç ve Ceza’da Raskolnikov’un arkadaşı kimdi?
Cevabını bildiğim soru olduğu için tebessümle karşılık verdim. ‘Razumihin’
Sokrates ciddiyetini koruyarak tercümanımıza dönerek, ‘sor bakalım Romandaki Sonya kimmiş’ dedi.
‘Raskolnikov’un sevdiği kız’ cevabımla masaya elini yavaşça vurdu ve ‘Tamam o zaman röportaj yapabilirim seninle’ dedi..
Çocukluğumun efsanesine bir kez daha hayran olmuştum..
Paylaş