MEVLANA’nın bir sözü vardır, "Aynı dili konuşan değil, aynı duyguları paylaşanlar anlaşabilir" diye.
Aynı dili konuştuğumuz su götürmez bir gerçek. Ama iş aynı duyguları paylaşmaya geldiğinde, İzmir konusunda pek beceremiyoruz. Ya da beceriyoruz da, "pay"laşma motivasyonumuz farklı. Bu da, olsa olsa İzmir’i çok sevmemizden kaynaklanıyordur.
Şimdi, artık İzmir konusunda çalışacak, yönünü belirleyecek gayet resmi bir kurumumuz var: İzmir Kalkınma Ajansı. Türkiye’nin Çukurova ile beraber iki kalkınma ajansından biri, 2009 sonuna kadar 26 tane daha kurulacak.
İzmir’imizi kalkındıracak ajansımızın yönetimindekiler bize hiç yabancı değil. Yıllardır bu kent için aynı dili konuşan, ama aynı duyguları paylaşamayan kanaat önderlerimiz. Duyguyu paylaşamama konusunu ben söylemiyorum, İzmir ve içinde bulunduğu durum söylüyor.
Ama artık bunlara takılma değil, geleceğe bakma zamanı.. İzmir’i sevenlerin aynı duyguları paylaşma zamanı. Neden mi?
Geçenlerde, Yüksek Planlama Kurulu (YPK) kararı ile 39,6 milyon YTL tutarında bir ödenek çıkarıldı. Devlet Planlama Teşkilatı’na (DPT) sunulacak harcama programına göre serbest bırakılacak. Bunun 18 milyon 148 bin 268 YTL’si İzmir Kalkınma Ajansı’nın.
Bu para, projelerin finansmanında kullanılacak. Hangi projeler mi? İzmir’in gelişimi ve kalkınmasına yönelik, aralarında tarım ve hayvancılığın da bulunduğu, ekonominin değişik sektörleriyle eğitim ve diğer alanlarda hazırlanacak projeler. Peki, kimler sunabilecek bu projeleri? İzmir’de yaşayan, İzmir için düşünen ve üreten herkes. Tabii ki bu projeler değerlendirildikten sonra desteklenecek.
Şu bir gerçek, İzmir olarak, her kentin istediğini istiyoruz; kalkınmak. Bunun için yapmamız gereken, 1600’lerde yaşamış olan Fransız yazar Jean La Bruyere’in sözlerinde saklı:
"Başarılı olmanın iki yol var; Ya kendi aklını kullanacaksın, ya da başkalarının akılsızlığından faydalanacaksın."