Paylaş
3-10 Aralık 2015 tarihleri arasında, Türkiye seçmen nüfusunu temsil eden 1024 kişi ile yüz yüze görüşmelerle gerçekleştirilen araştırmaya göre artık iki Türkiye var.
Bir tarafta mutlu, müreffeh, umutlu AK Partiler …
Bir tarafta mutlu, müreffeh AK Parti seçmeni, diğer tarafta mutsuz, kaygılı bir yüzde 50. Rakamları paylaşayım:
Kendisini mutlu hissedenlerin oranı AK Parti seçmenlerinde yüzde 44 iken, bu oran CHP seçmenlerinde yüzde 21 ve HDP seçmenlerinde yüzde 7.
Aynı şekilde ülke ekonomisinin durumu hakkında da görüşler arasında fark değil koca bir uçurum var.
AK Partillerin yüzde 73’ü “Ülke ekonomisi iyiye gitti” derken bu oran MHP’de yüzde 25, HDP’de yüzde 19 ve CHP’de yüzde 7.
Benzer oranlarda uçurum gelecek algısında da geçerli.
AK Partililer gelecekte ailevi ekonomik durumlarının çok daha iyi olacağına diğer parti tabanlarına göre en az iki kat daha fazla inanıyor.
Eğitimli kesim ve Kürtler mağdur!
Araştırmanın bence en ilginç bölümü mağduriyet algısı ile ilgili:
Toplumun geneline kıyaslandığında kendisini en fazla dışlanmış hisseden sosyal grup Kürtler ve eğitimli kesim.
Eğitimli kesim Türkiye’de kendisine devlet dairelerinde, karakollarda, iş başvurularında, lüks mağazalarda ve üniversitelerde en fazla kötü davranıldığını düşünen kesim.
Bir tek hastanelerde Kürtler diğer gruplara göre daha kötü davranıldığını düşünüyor.
Türkler, Atatürkçüler ve Dindar İnsanlar ise bu saydığımız yerlerde görece en az ayrımcılığa uğrayan kesim.
Bir başka ifadeyle mağduriyet edebiyatı konusunda Dindarlar ile Atatürkçüler arasındaki yarışın asıl kaybedeni Kürtler ve ülkenin eğitimli kesimi olmuş görünüyor.
Asıl mağdur CHP ve HDPli seçmenler!
Toplumsal ve ekonomik alanda kötü muameleye partiler bazında baktığımızda karşımıza şu manzara çıkıyor:
AK Partili seçmenler her alanda ülkede en az mağduriyet yaşayan grup.
Örneğin iş başvurularında AK Partili seçmenlerin yüzde 10’u kötü muameleye uğradığını düşünürken bu oran CHP’de yüzde 30 ve MHP ile HDP seçmenlerinde yüzde 20.
Bir başka ifadeyle CHP’liler AK Partililerden üç kat daha fazla mağdur oluyor.
Bu fark devlet dairelerindeki mağduriyette 5’e çıkıyor!
Mağduriyet algısına detaylıca bakınca ortaya şu sonuç çıkıyor:
AK Parti ve MHP tabanı ülkede en az kötü muameleye maruz kalan kesim.
CHP ve HDP ise neredeyse eşit oranlarda en fazla ayrımcılığa uğrayan kesim.
Sevmediğiniz bir partiye oy veren biriyle iş yapar mısınız?
Seçmenlerin yüzde 85’i kızının sevmediği bir partiden biriyle evlenmesini istemiyor.
Yüzde 75’i sevmediği bir partiye oy veren biriyle komşu da olmak istemiyor.
Daha da acı olanı ideolojik kamplaşma çocukların oyunlarına kadar inmiş durumda.
Seçmenlerin yüzde 73’ü çocuklarının sevmediği bir partiye destek veren bir ailenin çocuklarıyla oynamasını istemiyor.
Beşeri kamplaşmanın ekonomik maliyeti yüksek!
Beşeri hayatı bu kadar keskin ideolojik çizgilerle bölünmüş bir iklimde ekonomik hayatın etkilenmemesi mümkün değil.
Nitekim ülkede yaşayan her 5 kişiden 4’ü sevmediği bir partiye destek veren biriyle iş yapmak istemiyor!
Bir düşünün:
Dünyada global bir ekonomi kurulmuş.
Herkes dini, dili, rengi ne olursa olsun bakmadan uluslararası economik işbirliği peşinde.
Biz ise kendi coğrafi sınırlarımız içinde ekonomik işbirliğinin önüne ideolojik bariyerler kurmuşuz.
Bu ayrışmanın ortaya çıkarttığı ekonomik faturayı gelecekte çocuklarımız ödeyecek.
Kısa vadeli politik zaferler uğruna birbirinden bu kadar nefret eden bir toplum, çocuklarına sefaletten başka bir miras bırakmaz.
Buna hakkımız olmadığını düşünüyorum.
Paylaş