Paylaş
Sekseni aşmış yaşına rağmen kendini hâlâ partide rakipsiz sayıyor, partisini de seçime hazırlıyor.
Parti yönetiminin hazırladığı aday listesini kendisine Dr. Kamil Kırıkoğlu getiriyor. Paşa’nın köşkünde, altı kişilik masada yenen akşam yemeğinden sonra paşanın çalışma odasına geçiyorlar.
* * *
Sonradan genel sekreter seçilen ve o görevdeyken Bülent Ecevit’i ikna ederek Paşa’nın karşısına çıkaran iki adamdan biri olan doktor Kırıkoğlu taş gibi bir siyasetçi.
“Bu partiyi bir şef partisi, partilileri de emir kulu robotları olma bahtsızlığından kurtarmak için sonuna kadar direneceğiz. İnönü’ye saygı onun yetkilerine saygı demektir. Bunun ötesi, ortaçağ köleliği, ikiyüzlülük ve dalkavukluktur” diyebilen bir adam.
Elindeki “muhtemel aday listesini” saygıyla Paşa’ya uzatıyor.
PAŞA’NIN ADAYI LİSTEDE AMA
Paşa listeye şöyle bir bakıyor. Adaylara itiraz edecek hali yok. Aradığı isim Kurtuluş Savaşı günlerinden tanıdığı bir arkadaşı. Emekli bir orgeneralin ismi.
Adını parti yönetimine verirken “Bana bizzat mektup yazdı. Seçilebilecek bir yerden gösterirseniz memnun olurum” kıvamındaki bir nezaketle dileğini iletmiş. Kurtuluş Savaşı’ndan beri tanıdığı o eski askeri listede arıyor.
Çocukları hayatta olduğu için torunlarını da düşünerek o merhum paşanın adını saklı tutarak, devam edeceğim.
İsmet Paşa aradığı ismi listede görüyor. İsmin altı kırmızı mürekkeple çizilmiş. Belli ki Paşa bunu fark edip sebebini sorsun diye yapılmış.
Paşa yüzüne sorar gibi bakınca Dr. Kırıkoğlu açıklıyor.
“Emrettiğiniz gibi yaptım. Eski silah arkadaşınıza partide randevu verdim. Geldiğini haber verdiklerinde odamdan çıkıp dışarıda karşıladım.”
Gelen emekli orgeneral, İsmet Paşa’nın eski silah arkadaşı o tarihlerde yetmiş yaşının üzerinde. Dr. Kırıkoğlu ise henüz ellili yaşların başında.
Eski askerle karşılaşma hikâyesini anlatmaya devam ediyor:
“Arkadaşınız beyefendiye tokalaşmak üzere elimi uzattım. Paşa hazretleri birden eğilip elimi öpmeye kalkıştı. Vermedim tabii ama bu hareketini yadırgadığımdan isminin altını çizdim.”
* * *
İsmet Paşa hiçbir şey söylemiyor. Dolmakalemini alıp, eski arkadaşının listedeki ismini bir güzel siliyor ve muhtemel aday listesini Dr. Kırıkoğlu’na uzatırken “Teşekkür ederim doktorum, iyi çalışmışsınız” diyor.
İsmet Paşa’nın da o tarihlerdeki “parti içi zorbalığı” bu kadar işte. Üstelik hayata Sultan Abdülhamid döneminde gözlerini açmış bir kişi. Nüfus kâğıdındaki Osmanlı tuğrası ile bitirmiş Harp Okulu’nu.
Yani “el öpme kültürünün” egemen olduğu zamanlardan gelmiş.
EL ÖPME KÜLTÜRÜ VARDI
İsmet İnönü, Harp Akademisi’ne girebilmek için Almanca öğrenmeye niyet ettiği yıllarda teğmen. Çok iyi Almanca bilen Üsteğmen Ali Rıza Eren’e yazdığı mektupta bu dili nasıl öğreneceğini sorup yardımını istiyor.
Kendinden birkaç yaş büyük olan üsteğmene yazdığı mektubu da “Ellerinizden öperim” diye bitiriyor.
O devrin el öpmeleri bir kültürün sonucu.
Yıldırım Beyazıt Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dekanı Profesör Doktor’un el öpmesi gibi değil.
“Uzun boylu sevgi adamına” fahri doktora belgesini takdim ederken iki büklüm olup el öpmeye kalkan o dekanın adını, ailesini ve yakınlarını düşünerek, burada tekrarlamak istemiyorum.
Ancak eylemi bütün ülkenin gözü önünde olmuştur. Bilimin yüzü kızarmıştır.
* * *
Saygıyla hatırladığımız Dr. Kırıkoğlu, siyaseten yolunu açtığı Ecevit’in ilk tasfiye ettiklerindendi. Onun dürüstlüğünü, dürüst adam Ecevit kaldıramamıştı.
İgnazio Silone’nin yazdığı Fontamara romanının etkisinde kalarak girdiği siyasetten ayrıldığında beş parasızdı. Bir hastane köşesinde beş parasız öldü.
İsmet Paşa’nın da Ecevit’in de elini öpmemişti.
Paylaş