SPK gözetiminde çalışan Türkiye Değerleme Uzmanları Birliği’nin (TDUB) Başkanı Yaşar Bahçeci açıkladı:
“Gayrimenkul değerlemelerinde çok sayıda manipülasyon tespit ettik. Özellikle yabancıya vatandaşlık için yapılan satışlarda büyük usulsüzlükler var. SPK lisansı olan 155 değerleme şirketinin üçte biri için soruşturma yürütüyoruz. Sonuçlanan dosyalara 15 milyon lira ceza kestik. 100’den fazla dosyada inceleme sürüyor. Çok büyük cezalar da yolda. İçimizdeki çürük elmaları temizleyeceğiz. Türk pasaportunun bu manipülasyonlara alet olmasına asla izin vermeyeceğiz.”
TESPİT DEVLETE BİLDİRİLİYOR
Şimdi gelin Bahçeci’nin açıklamalarından yola çıkıp konuyu açalım. Türk vatandaşı olan yabancıların bunun için Türkiye sınırları içinde 400 bin dolarlık gayrimenkul edinmeleri gerekiyor. Alıcı ve satıcı anlaşırsa gayrimenkulün değeri lisanslı gayrimenkul değerleme şirketi tarafından resmi olarak tespit edilip resmi makamlara bildiriliyor. Bu tespit raporu, anlaşma ve ödeme belgeleriyle birlikte başvuru yapan yabancı izin çıkması durumunda vatandaşlık alabiliyor. Yani siz herhangi bir mülkün bedelini 400 bin dolar veya üzerinde bir fiyata yabancıya satmak isteseniz bile devlet o mülkün gerçekten değerini tespit ediyor ki kağıt üzerinde satışlar, usulsüzlükler olmasın.
SPK gözetiminde çalışan TDUB’un Başkanı Bahçeci’nin verdiği bilgilere göre Türkiye’deki değerleme şirketlerinin 3’te 1’i ile ilgili inceleme var. Usulsüz değer tespiti yaptıkları satışa konu gayrimenkullerin değerlerini şişirdikleri öne sürülüyor. Yabancı alıcı ile Türk satıcı daha düşük fiyata anlaşmasına rağmen gayrimenkuller 400 bin dolar veya üzerinde bir fiyata satılmış gibi gösterilmiş. 100 bin 150 bin dolara satılan gayrimenkuller ile birçok yabancı hak etmediği halde vatandaşlık almış. Bunun adı resmen dolandırıcılık.
KREDİ İÇİN DE RAPOR
Yapılan manipülasyonlar sadece vatandaşlığa konu değil. Gayrimenkul değerleme şirketleri bankalar için de konutların değerini tespit ediyor. Bankaların verdiği ev kredisi tutarları satın alınacak evin değeri baz alınarak hesaplanıyor. Bankalar ev alımında ev fiyatının tamamını kapsayan tutar kadar kredi vermiyor, kamunun koyduğu sınırlamalara uygun hareket ediyor. Ayrıca ipotek bedelleri de gayrimenkul değerleme şirketlerin tespit ettiği resmi değerler üzerinden belirleniyor.
Yabancılara satışa konu konutların değerini para karşılığında şişiren bazı değerleme şirketleri banka kredilesine konu satışlarda da manipülasyon yapıyor. Bu sayede bankadan daha fazla kredi temin ediliyor.
İşte bu önlemlerden hemen önce araç alım satım furyasının merkezlerinden biri de İnegöl oldu. İnegöl geliri yüksek bir ilçe. Bu nedenle oldukça iyi bir araç portföyü var.
İnegöl’de ne mi olur o dönemde? Sanayici, esnaf, vatandaş o dönemde araçlarına teklif edilen fiyatlar karşısında adeta şok yaşar. Yapılan teklifler kredi musluklarının kısılması nedeniyle kaynak ihtiyacı olanların ekstra işine gelir. 1 milyon liralık araçlar 2 milyon liraya, 2 milyon liralıklar 3-3.5 milyon liraya kadar teklif alır. Ancak bir şartla. Ödemelerin bir bölümü nakit olacak, kalanı 6 aya kadar uzanan vadelerde çek ile yapılacaktır.
İnegöl’deki yerel medya yayınlarındaki iddialara göre o dönemde sadece çekle yapılan araç satım rakamları İnegöl bölgesinde 1 milyar TL’yi bulur. Çeklerin yazıldığı tarihler genellikle ağustos-aralık aylarını kapsamaktadır.
Vade gelip çattığında gerçek gün gibi ortaya çıkar. Çeklerin çok büyük bir bölümü sahtedir. Araçlarını neredeyse iki katına, ‘uçuk kaçık rakamlara’ sattığını düşünenler aslında gerçek değerlerinin yaklaşık 3’te 1’ini alabilmiştir.
Suç duyuruları arka arkaya yağmaya başlayınca operasyonlar için de düğmeye basılır. Açıklamayı 26 Eylül 2023’te bizzat İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya sosyal medya hesabından yapar:
“Bursa İl Jandarma Komutanlığımız ve Jandarma Genel Komutanlığı KOM Daire Başkanlığımızın takibi neticesinde Tefecilik, Yağma, Nitelikli Dolandırıcılık ve İnsan Ticareti suçlarını örgütlü olarak işleyen 35 şüpheliye yönelik operasyon düzenlendi. Bursa İnegöl merkezli dört ayrı ilde 450 Jandarma personelinin katıldığı operasyonda 35 şüphelinin tamamı yakalanarak gözaltına alındı. Yapılan aramalarda çok sayıda silah, çek, senet, 6 milyar TL değerindeki gayrimenkul ve 31 şirkete el konuldu.”
İTİBARI ZEDELENDİ
Bugün Neşe Karanfil’in haberinde de yer aldığı üzere Gönül özetle şunu söyledi:
“Söz konusu olay, bir dolandırıcılık olayı. Sermaye Piyasası mevzuatına göre bir fon değil bu, tamamen dolandırıcılık.”
Dün bazı medya kuruluşları, bu açıklamayı “İlginç yorum” diye duyurdu ama aslında ortada ilginç bir durum yok. Her ne kadar skandal kamuoyunda Fatih Terim Fonu olarak adlandırılsa da SPK Başkanı Gönül’ün de belirttiği gibi aslında ortada bir fon yok.
Fon, ‘Sermaye Piyasası Kurulu’nca yetkilendirilmiş kurumların yatırımcılardan topladığı birikimlerle riski dağıtmak amacıyla; içerisinde birden çok hisse senedi, devlet tahvili, döviz, değerli maden ya da faiz getirili değerli kâğıt olacak şekilde çeşitlendirerek oluşturduğu portföy’e verilen isim olarak tanımlanıyor.
Türkiye’de bir fonun ‘fon’ unvanı kazanması için bazı şartların yerine getirilmesi gerekiyor.
SPK’YA BAŞVURU ŞART
Fon kurmak isteyen şirket, buna ilişkin talebini içeren bir dilekçe hazırlamalı, dilekçe ekinde yer alan fon içtüzüğü, içtüzük ve kuruluş başvuru formunu doldurarak başvuru formunda belirtilen belgeler ile birlikte SPK’ya başvurmalı.
Portföy yönetim şirketi
Bu yoğun talebe enflasyona paralel maliyet artışları da binince fiyatlar daha da coştu. Türkiye’nin dört bir tarafındaki konut fiyatları, artan kiralar aylarca gazete manşetlerinde yer aldı. Yeni ekonomi yönetimi özellikle faiz konusunda politika değişikliğine gidince işler değişti. Bugün geldiğimiz noktada tablo şöyle:
Konut satışları ocak-ekim döneminde bir önceki yılın aynı dönemine göre yüzde 14.3 düşüşle 993 bin 835 olarak gerçekleşti. Konut satışları neden geriledi?
Gelin adım adım inceleyelim.
- Konut kredi faizleri çok yükseldi. Buna ek BDDK ikinci evini alacaklar için kredi sınırlaması getirdi. Kişinin kendisinin, eşinin ya da 18 yaşından küçük çocuğunun evi varsa ve yeni bir ev almak isterse, evin değerinin yüzde 90’ı değil, yüzde 22.5’i kadar kredi kullanabiliyor.
Bu sınırlamayı bir örnekle şöyle anlatabiliriz: 3 milyon liralık konut alacak kişi, kaç mülkü olursa olsun evin değerinin yüzde 90’ı kadar kredi talebinde bulunabiliyordu. Şimdi, bir evi varsa yüzde 75 kısıtlama ile kullanabileceği kredi, evin değerinin yüzde 22.5’ine düşmüş oldu. Bu durumda alıcı 3 milyonluk evde 2 milyon 700 bin lira değil, sadece 675 bin lira kredi çekebiliyor. Yani artık geçmişteki gibi peşinat olarak da 300 bin lira değil 2 milyon 325 lira ödemesi gerekecek.
- Konut fiyatları erişilebilir olmanın çok ötesine geçti. Endeksa tarafından yapılan son araştırmaya göre İstanbul’da ortalama ev fiyatı yaklaşık 4.2 milyon TL. Bankanın kredi talebinize olumlu yanıt verdiğini düşünelim. Evin değerinin yüzde 90’ı için kredi çekerseniz (3 milyon 780 bin TL), kamu bankasının %3.89 faiz oranı ile 10 yıllık kredide aylık ödemeniz yaklaşık 149 bin TL. Sıkıntı da işte tam bu nokta. Çünkü aylık 149 bin TL taksit ödeyebilecek hane sayısı çok sınırlı.
Kira artışları ise alınan tüm önlemlere rağmen sürüyor. Özellikle İstanbul’da kira bedelleri sadece dar gelirlileri değil, beyaz yakalı çalışan çiftleri de zorluyor. İstanbul’da ortalama metrekare kira bedeli 160 lirayı aştı. Bu da 100 metrekare evde ortalama kiranın 16 bin lirayı geçtiğini gösteriyor. Tabi depreme karşı güvenli yeni bir konuta yaşamanın bedeli ise bu ortalamanın çok üzerinde...
Gelinen bu nokta tersine göçü tetikliyor. Bugün birçok sektör ‘işçi bulamıyoruz’ diyor. Çünkü çalışanlar kira bedellerini karşılayamadığı için büyükşehirleri terk ediyor. Tüm ihtiyaçları ötelenir, kemerler sıkılır da barınmanın ertelenmesi mümkün değil. Bu nedenle ilgili kamu yöneticileri kalıcı bir çözüm için bir an önce harekete geçmeli.
Yer Münih. Münih Teknik Üniversitesi (TUM) yerleşkesindeyiz. İçinde bulunduğumuz binanın girişinde ‘Sabancı’ imzası var. Çimsa ve Kordsa’ya ev sahipliği yapacak Sabancı Teknoloji Merkezi’ni hayata geçtiğini duyuran Sabancı CEO’su Cenk Alper yeni ekonomi yönetimi ve ekonomi politikalarını değerlendirmesini istediğimiz sorumuzu yukarıdaki sözlerle cevapladı.
Aslında sadece Sabancı değil. Son dönemde iş dünyasının yatırım heyecanının yeniden filizlendiğine ilişkin önemli sinyaller alıyoruz. Cenk Alper sözlerini sürdürdü:
“Bizim de yatırım yapacağımız alanlar çok net, iklim teknolojileri, ileri malzeme teknolojileri ve dijital teknolojiler. Enerjide yenilenebilirde ciddi anlamda büyüdüğümüzü görüyorsunuz. Eğer startup yatırımı yaptığımız baz yük teknolojilerinden bir tanesi artık endüstrileşme noktasına gelirse tabi ki onun yatırımcısı olacağız. Sanayi tarafında, yapı malzemeleri tarafında sürdürülebilir kimyasallar ve yapı malzemeleri bizim ana odak noktalarımız. Yine kimsede olmayan bir avantajımız var; değer zincirlerinin farklı noktalarına atak edebiliyoruz. Organik yatırımlarımızın boyutları küçük değil. Enerjide ABD’ye 350-400 milyon dolarlık yatırım yapmış durumdayız. Çimsa’nın son iki yatırımı 122 milyon dolar toplamında. Kordsa’nın satın almalarının toplamı 200 milyon dolar. Brisa, Aksaray Fabrikası’na 300 milyon dolarlık yatırımın üzerine, 200 milyon dolarlık yeni bir yatırıma doğru gidiyor. Dolayısıyla içeride de dışarıda da büyümeye devam ediyoruz.”
Cenk Alper
9 AYDA 33.3 MİLYAR TL
Sabancı Topluluğu’nun 2023’ün 9 aylık döneminde yaptığı yatırım 33.3 milyar TL’yi bulmuş. Aslında bu yatırımlarda Ar-Ge ve teknoloji merkezlerindeki inovasyonun ateşleyici gücü olduğunu söylememiz yanlış olmaz. Münih’teki Sabancı Technology Center ile birlikte Sabancı’nın Ar-Ge ve teknoloji merkezi sayısı sekize yükseldi. Cenk Alper, “Avrupa’daki ilk merkezimizi hayata geçiriyoruz. Münih Teknik Üniversitesi (TUM) yerleşkesi içerisinde yer alan Sabancı Teknoloji Merkezi, aynı zamanda üniversite-sanayi iş birliği alanında Avrupa’nın simge platformlarından biri olacak. Özellikle mühendislik, teknoloji ve doğa bilimleri alanlarında, Avrupa’nın en iyi üniversiteleri arasında yer alan TUM ile yapılacak ortak Ar-Ge çalışmalarıyla birlikte, parlak fikirlerin ürünleştirilmesi ve ticarileşmesi sağlanacak”
diye konuştu.
TERZİ ÜSÜLÜ ÜRÜNLER
Elinde POS cihazı ile gelen garson 3 bin 500 TL ödeme talep eder. E.M. tam kredi kartına davranacaktır ki eşi ‘Hesap yanlış’ der. E.M. adisyon fişini görmek ister. Garsonun uzattığı adisyon fişini inceleyen E.M. ve eşi adisyona hiç yemedikleri yiyeceklerin içmedikleri içeceklerin eklenmiş olduğunu görüp itiraz eder. Hesap kontrol edilir. Tam 1650 TL’lik fazlalık tespit edilir. Toplam 1850 TL öder ve işletmeyi terk ederler.
‘PARDON’ DİYORLAR
Kendisinden yaklaşık 2 kat fazla hesap talep edilen E.M.’nin bana ilettiği e-posta’da yazdıkları çok vahim:
“6 kalem fazla yiyecek-içecek eklemişler. İtiraz ettik. ‘Kusura bakmayın yanlış girmişiz’ dediler. Sonrasında küçük bir araştırma yaptım. Birçok kişinin benzer adisyon hileleriyle karşılaştığını öğrendim. Fark edersen, ‘pardon’ diyorlar. Fark etmezsen geçmiş olsun. Burası turizm bölgesi. Bir de yabancıların durumunu düşünün. Biz sadece taksileri falan konuşuyoruz ama bazı restoran ve plaj işletmeleri yerli yabancı bakmadan resmen turist soyuyor.”
Küçük bir araştırma yaptım. Özellikle son dönemde restoranların hesapları ile ilgili şikayetlerin çoğaldığını gördüm.
HEPİMİZ HEDEFTEYİZ
Hemen belirteyim dolandırıcıların hedef kitlesi sadece yerli/yabancı turistler değil hepimiziz. Çocukların gençlerin takıldığı mekanlardan tutun da en gözde pastaneler lokantalar bile kapsamda.
Onlar bana madenciliğin önemini, işlettikleri madenlerin ülke ve bölge ekonomisini anlatacaklardı ama önce çevre ile ilgili hassasiyetleri gündeme getirdim.
Pelin Usta Özkayhan
Malum Türkiye’de maden ve madenciler çok tartışılıyor. Çevre ile ilgili hassasiyetlerin dikkate alınması, madencilik yapılırken gereken tüm önlemlerin alınması çok çok önemli. Madenlerden çıkan ürünlerin büyük bir bölümü hayatımızın olmazsa olmazı ancak doğanın da alternatifi yok. Bu nedenle çevre bilinciyle sorunların gündemde tutulması, tartışılması günümüz kadar insanlığın geleceğini de ilgilendiriyor.
Madenlere yönelik kamu otoritelerinin denetimlerin yanı sıra madencilerin bizzat kendi yaptıkları denetimler de çok önemli. Örneğin Öksüt Madencilik geçen yıl ADR tesisinde civa tespit edince ilgili bakanlık ve kurumları bilgilendirmiş. Üretime ara verilmiş. Gerekli yenilme ve iyileştirmeleri yapan maden tüm denetimlerden de geçerek haziran ayında tekrar üretime başlamış.
ULUSLARARASI ŞİRKET
Develi’deki hem sosyal hem ekonomik değişime neden olan Öksüt Madeni uluslararası altın madenciliği şirketi olan Centerra Gold Inc (Centerra) şirketinin tamamına sahip olduğu Öksüt Madencilik Sanayi ve Ticaret A.Ş.’ye (ÖMAŞ) ait ve ÖMAŞ tarafından işletiliyor.
Ana hissedarı Centerra Gold, hisseleri
“Muğla genelinde, otellerin arıtma sistemlerini çalıştırıp çalıştırmadıklarına dalgıçlarımız aracılığıyla bakıyoruz. Enerji maliyetlerini bahane eden ve arıtma sistemini çalıştırmayan bazı tesislere rastlıyoruz. O tesisler hem uyarılıyor hem ceza uygulaması yapılıyor.”
Türkiye çok değil iki yıl önce müsilaj sorunu yaşadı. Hem de ne yaşamak. Marmara Denizi adeta yok olmuş, beyaz bir örtüyle kaplanmıştı. Bandırma Onyedi Eylül Üniversitesi Denizcilik Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Mustafa Sarı her fırsatta dile getirmişti: Deniz Sihirbaz değil!
Müsilajın 3 sebebini ısrarla vurgulamış, “Doğa ile ilgili olanları çözemesek de en önemli sebep kirlilik. Deniz atıkları yutmaz, böyle kusar” demişti.
Anlaşılan hiç ders almamışız. Marmara’dan sonra Ege’nin de Akdeniz’in de canına okumaya kararlıyız.
Tüm bunları yazma sebebime gelince... Hafta sonu Bodrum koylarında çok önemli bir etkinlik vardı. “Deniz dibi, kıyı ve hayalet ağ temizliği.” Muğla İl Tarım ve Orman Müdürü Barış Saylak, Eczacıbaşı Holding Yönetim Kurulu Başkanı Bülent Eczacıbaşı ile Eczacıbaşı Tüketim Ürünleri CEO’su Bülent Kozlu’yu destek verdikleri etkinliği yerinde izlemeye davet etti. Biz gazeteciler de kendilerine eşlik ettik.
Güvercinlik koyunda düzenlenen etkinliğe Muğla Vali Yardımcısı İsmail Soykan, Bodrum Kaymakamı Mustafa Çit, Muğla İl Kültür ve Turizm Müdürü Hüseyin Toprak da katıldı. Bölgedeki otellerin, tur teknelerinin, gönüllü vatandaşların katıldığı çalışmalarda traktör tekerinden yatağa kadar 15 ton atık toplandı ve dönüşüm merkezine götürüldü.
Barış Saylak şunları söyledi:
“Geçen yıl koylardan 20 bin metrekare uzunluğunda hayalet ağ denizden toplandı. İlde 100 ekip koyları taradı. Balıkçıların kontrolünden çıkan ağlar denizin dibinde kalıyor, ‘hayalet ağ’a