BİR süredir yazılı ve görsel basında yer alan bir haber tam 5 milyon kişiyi yakından ilgilendiriyor. Yani çok önemli. Duymayanlara da ben buradan aktarayım. 27 Aralık 2017’de büyük bir boykot hazırlığı var. Tüm Restoranlar Lokantalar Ve Tedarikçiler Derneği (TÜRES) üyesi restoranlar o gün yemek kartlarıyla ile ödeme kabul etmeyecek. Boykotun nedenlerine geçmeden önce bilmeyenler için yemek kartı sistemini anlatayım.
Yemek kartı kendi bünyesinde, çalışanlarına yemek vermeyen işletmelerin kullandığı bir ödeme aracı aslında. İşletmeler çalışanlarına limitler belirleyip günlük ya da aylık yemek kartı veriyor. Çalışanlar da bu kartların geçerli olduğu restoranlara gidip para veya kredi kartı yerine bu kartlar aracılığı ile ödeme yapıyor. Günlük limitin üzerinde harcama yapan kartlarını erken bitiriyor, az harcayanın ise cebine kalıyor.
Günlük limit 15.12 TL’nin üzerindeyse gelir vergisi ve damga vergisiyle brütleşmesi gerekiyor. Bu yüzden genelde şu anda günlük yemek limitleri 10-15 TL arasında. Ortalamanın ise 13 TL olduğuna dikkat çekiliyor. İşin vatandaş yani çalışan tarafında görünen yüzü böyle. Yani yemek kartı aslında basit bir ödeme aracı. Ancak perde arkasında yaşananlar bu kadar basit değil. Çünkü perde arkasında büyük bir kavga var. Şimdi gelin vatandaşın yani çalışanın altı üstü 13 TL’lik yemek kartının ardında nasıl bir savaş yaşanıyor birlikte bakalım.
PATRON İNDİRİM İSTİYOR
Yemek kartı şirketlerinin neredeyse tamamı yabancı sermayeli. Çalışanlarına yemek kartı dağıtacak işletme sahibi yani patron önce bu şirketlerin kapısını çalıyor ve tek tek teklif alıyor. Kendisine en fazla indirim yapan yemek kartı şirketini tercih ediyor. Her bir çalışanına ayda 325 liralık yemek fişi dağıtan bir işletme aslında yemek kartı şirketine örneğin yüzde 5 indirimle 310 lira ödüyor. Diğer bir değişle 15 lira patronun cebine kalıyor. Yemek kartı şirketleri 325 liralık fişi 310 liraya sattığına göre bundan zarar edecek değil mi? Hayır zarar etmiyor. Yemek kartı şirketi de gidiyor restoran sahibinden yüzde 10 komisyon istiyor! Yani 32.5 lira!
Restoranlar için yüzde 10 bugünkü kâr marjları düşünülürse az bir rakam. O ne yapıyor derseniz, ya az kazanca razı oluyor ya da olduğundan daha kalitesiz malzemelerle, eksik porsiyonlarla açığını kapatmaya çalışıyor. Tüm bu sistemden zararı kim görüyor? Çalışan yani vatandaş!
İTO KARAR ÇIKARDI
CNNTürk Meteoroloji Editörü dostum Bünyamin Sürmeli tahminleri açıkladı... Önümüzdeki hafta başı, önce fırtına, yağış ardından da soğuklar kendini iyice hissetirecek. Marmara’da yüksek kesimler kara merhaba diyecek. Bolu’da şehir içine kar yağma ihtimali bile var. Özetle kara kış kapıda. Soğuk kendini iyice hissettirince sobası olan oduna, kömüre, doğalgazı olan da kombilere yüklenecek...
Gelin biz de bu hafta doğalgaz faturanızı nasıl düşürebilirsiniz ona bir bakalım.
Doğalgaz faturalarının azalması hane bütçesi için önem taşıdığı kadar ülke için de önem taşıyor. Çünkü biz doğalgaz ithalatçısı bir ülkeyiz.
Daha az gaz tüketmemiz ithalat faturamızı da düşürüyor. Doğalgaz faturamız ne kadar diye sorarsanız açıklayalım. 2016 yılında Türkiye toplam doğalgaz ithalatı 16 milyar dolar oldu. Bu tutarın yüzde 25’inin hane halkı tarafından evlerde kullanıldığı öngörülüyor. Nereden baksanız doğalgaza 4 milyar doları yani yaklaşık 15 milyar TL’yi ev faturalarıyla ödüyoruz. Bu yüzden her m3 doğalgaz tasarrufu çok önemli.
İlk etapta doğalgaz faturanızı düşürmek için bazı noktalara dikkat etmeniz gerekiyor. Önce bu noktaları sıralayalım.
* Kombi tercihlerinin yoğuşmalı kombilerden yana yapılması
* Kombi bakımlarının düzenli olarak yaptırılması
* Oda termostatı kullanılması
GIDA, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Ahmet Eşref Fakıbaba bakanlığa gelir gelmez söz verdi. “Vatandaş ucuza et yiyecek.” Hatta fiyat da verdi: “Kıymanın kilosu 29 TL, kuşbaşı etin ise 31 TL olacak.” Oldu da... Et ve Süt Kurumu (ESK) tarafından yapılan açıklamaya göre kurum iki büyük market zinciri ile anlaşma sağladı. Buna göre 81 il ve ilçelerine yayılmış A101 ve BİM mağazalarında ucuz et ve kıyma vatandaş ile buluşacak. Vatandaşın Ekonomisi’ni ilgilendiren çok önemli bir karar. Sadece et değil, vatandaşın bütçesini ilgilendiren her ürünün ucuza satılmasını destekliyorum. Ancak Tarım Bakanlığı-ESK-Marketler üçgeninde belirlenen yeni sistemle ilgili aklıma takılan bazı sorular, sorunlar var.
1-ULAŞILABİLİRLİK: Satışın yaygın marketlerde yapılması çok olumlu. Bu vatandaşın ucuz ete ulaşma imkanını artıracak. Ancak, ESK bu marketlere ne kadar et satacağını tüm sorulara karşılık açıklamadı. Üstelik anlaşılan marketlerin başka kuşbaşı ve kıyma satması da yasak. İki market dışında başvuran diğer ulusal ve yerel marketlere de izin verilmedi. Bu durumda vatandaşın talebi yeterince karşılanacak mı? Marketlerden ucuz eti alıp mahalle arasında daha farklı fiyattan satmak isteyenler çıkarsa nasıl engellenecek?
2-KIYMA FARKI: Bugün piyasada çok farklı özelliklerde ve fiyatlarda kıyma satılıyor. 60 liradan tutun 25 liraya bile kıyma satılıyor. Burada temel etken kıymanın satıldığı semtin, marketin dışında özelliği. Yağlı yağsız, etin neresinden çekildiği fiyatı oluşturan temel etken olarak ön plana çıkıyor. Marketler ESK’dan karkas et alacak. Satılacak kıymanın özelliği nasıl olacak? Bu konuda henüz bir açıklama yapılmadı.
3-PAKET SATIŞ: Yetkililerin verdiği bilgilere, şu anki mevzuata göre, kıymanın açıkta satılması yasak. Ancak mat ambalajda satılmasının önünde bir engel yok. ESK etinden üretilen kıyma da, mat ambalajda olacak. Bu nedenle yasal sıkıntı yaşanmayacak. Ancak vatandaş eti görmeden çıkılmış kıymayı almak zorunda kalacak.
4-REKABET: Esnaf ve Sanatkarları Federasyonu Başkanı Bendevi Palandöken yeni satış sistemini Rekabet Kurulu’na götüreceklerini açıkladı. Oysa Rekabet Kurulu bu sisteme ekim ayının sonunda zaten ‘olur’ vermişti. Ben serbest piyasada devlet eliyle ‘ihalesiz’ bazı marketlere ucuz et verilip diğerlerinin talebinin karşılanmamasını anlayamadım.
5-ETLER NEREDEN: ESK’dan marketlere satılacak karkas etin menşei açıklanmadı. ESK yurtiçindeki üreticilerden karkasın kilogramını 25 liradan alacağını açıkladı. Bu durumda eğer ESK marketlere yerli eti verecekse aldığı fiyattan satacak. Kar elde edemeyecek. Üstelik diğer maliyetleri nedeniyle zarar edecek. Yurtdışından alınan karkas etin kilogramı ise 19 lira civarında. Marketlere verilecek etin menşei ESK’nın kar-zarar tablosunu da etkilemeyecek mi?
6-ÜRETİCİ NE YAPACAK:
“ASLINDA küçük birkaç adım elektrik faturanızı düşürebilir. Bunun için biz de çalışma yapıyoruz. Şirket olarak ‘elektrikli ev aletlerini doğru kullanarak ne kadar bir tasarruf sağlanabilir’ bunun üzerine özel bir çalışma yaptık.İnternet adresimize bir ‘tüketim hesaplama butonu koyduk. Söz konusu butona tıklayan tüketici evinde hangi alet ne kadar elektrik tüketiyor görebilir.”
Öylece dinliyorum, bu sözlerin sahibi CK Boğaziçi Elektrik’in genel Müdürü Halit Bakal’ın. Aslında faturalar kabarsa cirosu, kârı artacak bir şirketin genel müdürü karşıma geçmiş elektriğe daha az bedel ödemenin yollarından bahsediyor.
Bakal şu sözlerle açıklıyor bunun nedenini: “Ne yazık ki enerjide dışa bağımlı bir ülkeyiz. Enerjimizin verimli kullanımı için herkese sorumluluk düştüğünün farkındayız. Bu çerçevede bilinçli enerji tüketimi ve tasarruf alışkanlıklarının edinilmesi için bilgilendirme çalışmaları yapıyoruz. Burada hedefimiz hem elektriğin doğru kullanımını sağlamak, hem de finans sektöründe olduğu gibi bizim sektörümüzde de bir ‘enerji okuryazarlığı’ oluşturmak.”
Bakal’dan aldığım tüyoları ben de bu hafta size aktarıyorum. İşte elektrik faturalarınızı düşürmenin yolları:
* Evlerimizde toplam elektrik tüketimimizin büyük bir kısmını aydınlatma kalemi oluşturur. Evimizde kullandığımız akkor ve halojen ampulleri LED ampuller ile değiştirdiğimizde aydınlatma kaynaklı elektrik tüketimimizde yüzde 80’e varan oranlarda tasarruf sağlayabiliriz.
* Kullandığımız beyaz eşyalarımızı seçerken A+, A++ ve A+++ ürünleri tercih etmek, uzun vadede elektrik faturalarına olumlu olarak yansıyacaktır. Ayrıca çamaşır ve bulaşık makinelerimizi kullanırken yıkayacağımız eşyaların özelliğine uygun programları seçmek, buzdolabımızı ısı kaynaklarından ve doğrudan güneş ışığı alan yerlerden uzağa yerleştirme elektrik faturalarımızın düşmesini sağlayacaktır. Örneğin; derin donduruculu bir buzdolabının günün 24 saati çalıştığı düşünüldüğüne aylık tüketiminin yaklaşık 28 TL olduğu görülüyor. Güneş olmayan noktada duvardan en az 10 cm uzaklıkta açık alana koyup, ürünleri önü açık şekilde yerleştirerek ayda yüzde 20 kadar tasarruf etmek mümkün.
FATURAYI % 25-30 İNDİRMEK MÜMKÜN
YAKLAŞIK iki haftadır gündemde vergi artışları var. Biliyorum çok şey okudunuz, dinlediniz. Amacım sizi bir kez daha rakamlara boğmak değil. Ancak ortada dolaşan vergi artış oranları, bütçe hedeflerinin vatandaşa nasıl yansıyacağını biraz daha net olarak yazmakta fayda olduğunu düşündüm. Özetle bu hafta Vatandaşın Ekonomisi’nde 2018 yılı vergi artışları var. Malum para birimimiz Türk Lirası. Vatandaşlar olarak Türk Lirası üzerinden vergilendiriliyoruz. O zaman gelin yüzdesel artışları bir tarafa bırakıp bütçe hedeflerine göre geçen yıla göre ne kadar fazla vergi ödeyeceğimize Türk Lirası açısından bakalım.
Sayfadaki tabloya dikkatlice bakarsanız bu yılın ve 2018’in bütçe hedeflerini göreceksiniz. Aradaki farkı ele alırsak çok rahatlıkla söyleyebiliriz ki doğrudan ve ağırlıklı vatandaşa dokunacak vergiler de yaklaşık 59 milyar lira artış bekleniyor. Yani önümüzdeki yıl bu yıla göre cebimizden 59 milyar lira daha fazla para çıkacak ve vergi ödemesi olarak devlete yansıyacak.
2.5 MİLYAR LİRA MTVÖrnek vermem gerekirse önceden yüzde 40-68 artırılması planlanan Motorlu Taşıtlar Vergisi (MTV) bildiğiniz gibi yüzde 25-50’ye çekildi. Bütçe rakamlarına göre Maliye bu yıl MTV’den 11 milyar lira gelir elde etmeyi planlıyor. Önümüzdeki yıl ise bu rakam 13 milyar 600 milyon liraya çıkacak. Tabii bunda mevcut sahip olduğumuz araçların yanı sıra yeni satılacak araçların da MTV’leri etkili olacak. Ama neticede rahatlıkla söyleyebiliriz ki vatandaşlar olarak önümüzdeki yıl devlete 2.5 milyar lira daha fazla MTV ödeyeceğiz. Yarıdan fazlası ücretlilerden alınan Gelir Vergisi’ndeki artış 15 milyar lira olarak planlanmış. Gelir Vergisi oranlarında bir değişiklik yapılmadığına göre gelirlerimizin artacağı da varsayılmış diyebiliriz. Bu kalemde gelecek yıla göre 15 milyar lira daha fazla vergi ödememiz bekleniyor. Gelirlerimizin bu beklenti doğrultusunda artıp artmayacağını ancak 2018 yılı sonunda anlayabileceğiz.
Vergi adaleti açısından tartışılan ve vatandaş olarak harcarken peşin olarak ödediğimiz iki vergi kalemi var. Biri ÖTV diğeri ise KDV. Devlet bizden önümüzdeki yıl toplamda tam 29 milyar lira daha fazla KDV ve ÖTV ödememizi bekliyor.
BİR TESELLİ...Vatandaşın yanı sıra kurumların da en az yarıya yakınını ödediği iki vergi var. Damga Vergisi ve Banka Sigorta Muamele Vergisi. Bu iki kalemde önümüzdeki yıl 4.6 milyar lira daha fazla verileceği varsayılmış. Yarısı vatandaşın cebinden çıksa 2.3 milyar lira eder. Harçlardan 2017 yılında 19.3 milyar lira hasılat elde etmeyi planlayan Maliye 2018 yılı sonunda hedefini 23.7 milyar liraya çıkarmış. Yani tamı tamına 4.3 milyar lira daha harç ödemesi yapacağız. Para cezaları ise yüzde 31 artacak. Bu durumda bilin ki bu yıl ödediğimiz cezaların üzerine önümüzdeki yıl 2.9 milyar lira daha fazla ceza ödeyeceğiz. Veraset İntikal Vergisi’ndeki yüzde 49.42 artış beklentisinin karşılığı ise 385 milyon lira. Hiç iyi haberin yok mu derseniz. Var elbette. Bildiğiniz gibi Özel İletişim Vergisi oranlarında değişiklik yapıldı. Önümüzdeki yıl 25 milyon lira daha az vergi vermemiz planlanıyor. Milyarlık vergi artışlarının yanında küçük bir teselli diyelim...
Özetle vatandaşa dokunan tüm vergileri baz alırsak ortalama yüzde 13.6 artış bekleniyor. Yüzde 5 enflasyon hedefi koyan kamu bizden yüzde 13 daha fazla vergi istiyor. Eğer gelirlerimizi bir şekilde artıramazsak önümüzdeki yıl işimiz zor çünkü cebimizden yiyeceğiz.
HAYDİ gelin bu haftaki yazıya soru ile başlayalım. Hayal edin. Bir sitede oturuyorsunuz. Kiracısınız oturduğunuz eve ayda bin 750 TL ödüyorsunuz. Ev sahibinden teklif geldi... 650 bin liraya evi size satmayı önerdi. Bir miktar paranız var. Kalanını uzun vadeli bir krediyle ödeme ihtimaliniz de var. Ev sahibi olmak güzel de bu ev bu parayı eder mi? Özetle değer mi? Ya da tersten gidelim 650 bin liraya aldığınız bir evi bin 750 TL’ye kiraya verir misiniz?
Satın almayı düşündüğünüz ev ile ilgili fiyat analizi yapaken tabii ki pek çok kriteri hesaba katmalısınız. Öncelikle konum ve özelliklerini benzer evlerle kıyaslayabilirsiniz. Emlak ofisleri veya civardaki satılık ev ilanları ile kıyaslama da yapabilirsiniz. Ama bu hafta Vatandaşın Ekonomisi’nde masaya “yıllık kira çarpanını” yani halk arasındaki değimiyle evin kira üzerinden amorti etme sürecini yatıracağız.
NASIL AMORTİ EDERSİNİZ?Yukarıda verdiğim örnekten yola çıkarsak bir eve ayda 1750 lira kira ödüyorsanız bu yılda 21 bin TL’lik maliyetiniz olduğu anlamına gelir. Ev sahibi evi satmak için sizden 650 bin lira istediğine bunu 21 bin liraya bölersek 30.9 sonucuna ulaşırız. Yani siz bu evi satın alırsanız kira ile amorti etme süreci 31 yılı bulacaktır. Sizin eski kiracı olmanız civardaki kiraların aslında ödediğinizden yüksek olması bu süreci azaltacaktır. Yakına gelecek metro gibi yeni bir ulaşım kolaylığı, kurulacak yeni bir üniversite, yapılacak yeni bir köprü, yol gibi yatırımlar bölgeye olan talebi artırabilir. Bunlar daha çok nüfus ve talep demek. Bu kiraların da artacağı anlamına gelebilir. Eğer bu beklentiler gerçekleşirse aldığınız evin değeri de artacaktır. Bu durumda hesapladığınız kira çarpanından daha kısa sürede evinizi amorti etme ihtimaliniz var.
İSTANBUL’UN SÜPERİ SANCAKTEPEİdeal beklenti İstanbul gibi büyük şehirlerde bir evin kirasına göre 20 yılda geri dönmesidir. Ama birçok koşula göre bu süre değişir. Peki şu anda acaba evler ne kadar süre içerisinde amorti ediliyor. Bu konuyu da işin uzmanı olan Hürriyet Emlak’a sordum. Ellerindeki derin veri analizine bakıp 5 ili masaya yatırdılar. Sonuçlar enteresan. İstanbul’da en çabuk geri dönüş sağlayan ilçeler Sancaktepe (14 yıl), Gaziosmanpaşa (14 yıl), Esenyurt (14 yıl). Ev yatırımım dönsün diye neredeyse ömrünüzün yarısını bekleyerek geçireceğiniz ilçe ise Beykoz. Alanya’da bir evi kiraya verip satın aldığınız bedeli karşılamak için 23 yıl sabretmeniz gerekiyor. Kepez de ise bu sadece 13 yıl sürüyor. Demek ki Kepez’de kiralar pahalı evler ucuz...
EV ALIRKEN BUNLARA DİKKAT!Kira çarpanı elbette bir evin değerini hesaplamada baz alınacak bir unsur ancak tek başına yeterli bir kriter değil. Başka nelere dikkat lazım, emlak editörümüz Gülistan Alagöz, TSKB Gayrimenkul Değerleme Genel Müdürü Makbule Yönel Maya’ya sordu.
İŞTE YANITLARI….
KÖLN
GAZOZ, maden suyu, limonata, meyve suyu ve son olarak cilt bakım spreyi. Farklı kategorilerde onlarca farklı ürünü piyasaya süren ve her birinden ayrı bir başarı hikâyesi çıkartan Uludağ İçecek için inovatif firma deyimini kullanmamız sanırım yanlış olmaz. ‘Gazoz olma efsane ol’ sloganlı reklamlarıyla Türk tüketicisine unutulan gazoz markalarını hatırlatan, limonata, maden suyu, meyve suyunda da başarılı bir grafik yakalan Uludağ daha ilk yılında cilt bakım spreyi işini de kara geçirmeyi başardı.
HEDEF 650 MİLYON TL
Anuga Uluslararası Gıda ve İçecek Fuarı’na katılan Uludağ İçecek’in davetlisi olarak gittiğimiz Köln’de, bilgi aldığımız şirketin Pazarlamadan Sorumlu İcra Kurulu Üyesi Murat Zengin, “Sprey işimizin fikir babası Yönetim Kurulu Başkan Yardımcımız Ömer Kızıl. Pazarlama ile birlikte 5 milyon liraya yakın bir yatırım yaptık. Açıkçası böyle bir başarıyı biz de beklemiyorduk” dedi.
Köln’de düzenlenen fuara Uludağ İçecek’in kurucu ailesinden Nuri Cem Erbak, Ömer Kızıl, Mehmet Erbak ve Levent Kızıl katıldı.
Ömer Kızıl ise, geçen yıl 500 milyon lira olan cirolarını bu yıl 650 milyon liraya çıkaracaklarını belirtti. 136 çeşit ürün ürettiklerini belirten Kızıl, Almanya yatırımları ile ilgili de bilgi verdi. Daha önce Uludağ’ın konsantre olarak Almanya’ya ulaştığını burada başka bir firmanın bu konstre ürünlerden gazoz yaparak sattığını belirten Kızıl, “2013 yılında Almanya’ya nihai ürün olarak kendi ürünlerimizi bizzat biz kendimiz yollamaya başladık. Dağıtım için de BakTat ile anlaştık. Şu anda Almanya’da marketinden, dönercisine 80 bin noktaya ulaşıyoruz. Almanya’da yüzde 35’in üzerinde bilinirliğimiz var. Bunda dönercilerin payı çok büyük. Almanlar dönercilere yoğun ilgi gösteriyor. Aslında bizim tanıtımımızı dönerciler yaptı desek yanlış olmaz” diye konuştu.
Köln’de düzenlenen fuarda Uludağ’ın reklam yüzü Tülin Şahin de yer aldı.
2 MİLYAR LİTRE KOLA
İŞ Bankası Genel Müdürü Adnan Bali, 15 Temmuz sonrası Türkiye’nin notunu kıran uluslararası kredi derecelendirme kurumlarının bir çok olumsuz rapor yayımladıklarını hatırlatarak ekonomide gelinen nokta itibariyle bunun hesabının sorulması gerektiğini belirtti. İş Bankası’nın davetlisi olarak gittiğimiz Londra’da 1.1 milyar doları aşan sendikasyon kredisinin imza töreni sonrasındaki sohbet toplantısında Bali, hem basına hem de ekonomi çevrelerine sitem etti. Reyting kuruluşlarının darbe girişi sonrasındaki tutumunu eleştiren Bali, “Hatırlayınız, savları vardı. Borçların çevrilebilirliği, reel sektörün açık pozisyonu, ekonominin büyümesiyle ilgili yazdıkları vardı. Şimdi onlardan biri yüzde 4.7 yapmış büyüme beklentisini. ‘Reyting şirketleri sizin epey öngörünüz vardı. Ne oldu onlara?’ diye sorulmalı. Hakikatten bahsediyorum. Bugün sendikasyon kredisinde ne dedik; yüzde 104… Euro tahvil ihraçları yukarıda… Reel sektörün borçunun dönüşünde sorun yok. Büyüme ilk iki çeyrekte 5 olmuş. Sessiz sedasız tahminleri revize edip 4.7 yapıyor” dedi.
BU KADAR BEDELSİZ
Reytingçilerin bir ekonominin serbest düşmeye gitmesine imkan verecek pozisyon aldıklarını kaydeden Bali, şöyle konuştu: “Bu ülkenin hiç mi milli refleksi yok? Sen onları öyle oynayacaksın. Hane halkının, işletmelerin gelirleri var. Basit mi bu kadar? Şöyle revize ettiğinde evvelkiyle ilgili hesabı vermiş oluyor. Nasıl şey bu? Pardon bile demiyor. Yeni tahminini açıklıyor. Revize edecekler çatır çatır şimdi. Bir rakam daha geldikten sonra revize ettiği raporunu daha önce hiçbir şey söylememiş gibi yazıp geçecek. Bu kadar bedelsiz…”
Bali, reytingçilerin brüt ile net rezervi birbirine karıştırarak teknik olarak hatalı rapor hazırladıklarını belirterek, “O tarihte çıkıp tane tane, kalem kalem anlattık yanlışlarını bir karşılığı olmadı” diyen Bali, “Çok kısa bir süre önce, bir tane bankanın analisti rezalet bir şey yazdı, yanlış. Raporun içerisinde ‘Biz bunları kanıtlayamayız’ da diyor. Yani kanaat ifade etmiş. Biz buna oturduk, ince ince, Türkiye ekonomisinde hangi gösterge nedir, niye bunlar böyle oluyor? Öncü göstergeler dâhil bununla ilgili bankanın üst yönetimine yazdık. Kurumlar ve bu işi yapanların sorumlulukları var. Koca ülkenin ekonomisi ile ilgili oyun oynar gibi bir rapor kimin harcına? Onun ürettiği savlara karşı şeyler koyacaksınız. O da rapor yazarken bir kere daha düşünecek” dedi.
Bali, “Göz boyayalım demiyorum ama hakikati gözden kaçırmayalım. Bir de dışarının bu kanaatlerini doğrulayacak şekilde ‘kabul görme kompleksiyle’ hareket eden ve tek taraflı bilgiler vererek dahili tartışmalardaki taraflılıklarıyla ülkeye zarar verdiklerinin ya farkında olmayanlar ya da bunu tercih edenler var” diye konuştu.
SKANDAL RAPORLAR HAZIRLANDI
İŞ Bankası Genel Müdürü Bali, bu kurumların Türkiye’deki politika faizini bile doğru yorumlayamadıklarını dile getirerek şöyle devam etti: “Hatırlayınız yüzde 4’lerdeyken politika faizi, Merkez Bankası faiz koridorunu başlatmıştı. Ve koridorun üstünden fonlama yaptığı için de fiili fonlama faizleri yüzde 7.5–8’lerdeydi. Sonra politika faizini yüzde 10’a çıkarttığında Merkez Bankası, bunlar rapor hazırladırlar. Uluslararası bir organizasyonda dağıttılar oradaki katılımcılar 6 puan yükseldi diye politika faizi. Oysa 6 puan yükselmiş değildi. Daha fiili ağırlıklı ortalama fonlama maliyeti ile politika faizi denilen alt bir ayrıma dikkat etmeden... Bu duruma vakıf değillerse bile bu rapor skandal, bildiği halde böyle yazıyorsa başka bir skandal.”
EKONOMİDE VERİLER POZİTİF